Erol Sunat

Erol Sunat

Yalanı bir de yılanı sevmezlermiş!

Yalanı bir de yılanı sevmezlermiş!

Yalan da kötü yılan da. Yılan sevmeyen yalanı sevebilir mi? Ya da yalan sevmeyen yılan sevebilir mi?

İkisini birden sevmeyende olabilir. Aksine her ikisine de bayılan…

Bu saydıklarımızın olabilmeleri neye mi bağlı?

İhtimallere...

Yılanı bilmem amma, yalan olurda sevilmez mi, hem yalandan kim ölmüş ki diyen diyene…

Esas cevabını arayan soru şu;
Yalan ve yılan hangi ara bir araya geldiler?

Hiç ayrılmadılar ki, diyenlere kulak verin.

Hakikatleri arıyorum diye kocaman kocaman laflar edipte, hakikatlerin kenarından dahi geçmeyenler yalan ve yılanın sarsılmaz ve yıkılmaz iş birliğine iyi baksın.

Neymiş bir yalanı, bir de yılanı sevmezlermiş!

Yılın laf-ı güzafı bu cümle işte.

Yalanda yılanda birbirine çok uyan çok yakışan iki kavram. Yalanda soğuk, yılan da…Her ikisi de sinsi ve ürkütücü.

Girizgâh yalan, sevmemek kelimesi yalan, cümle baştanbaşa yalan.

Arada ne mi kaldı?

Yılan…

Yılanın adı bile soğuk…

Ne kadar soğuk?

Yeterince!

*****

Yılanları severim, hem de hiç korkmam diyenlere ne mi diyeceğiz?

Hiçbir şey tabi… Varsın sevsinler.

İsterlerse sevgileri daim olsun kime ne?

Ne diyorduk yalan…Pembesi var, beyazı var, kuyruklusu var…Yalan yere edilen yeminler var…

Yemin bile yalana bulandıktan, bulaştırıldıktan sonra yalanın erişemediği ne kaldı?

Yalancının mumu gibi şeyler mi?

Ne diyorlardı?

Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış! Bakın hele…Mumu bulduk da yanması kaldı, hem de yatsıya kadar! O mumdan; “Bir mumdur, iki mumdur, üç mumdur, dört mumdur, on dört mumdur” diye bir türkü kaldı geriye…

Şimdi her taraf ışıl-ışıl, mum eski şarkılarda kaldı. Bir de doğum günlerinde pastaların üzerinde.

Anlayacağınız yatsıya kadar yanacak mum sizlere ömür.

Yalan, mumdan da kurtuldu, kandilden de idare lambalarından da hatta fenerlerden de….

Şimdi yalancının spot ışıkları yanıyor. Elektrik icat edildi edileli mum gitti, yalancı attı elindeki mumu çöplüğe. Oh be dedi, dünya varmış…

Elini yüzünü yıkadı, kendini toparladı, kendine geldi. Dokundu elektriğin düğmesine. Gözleri kamaştı sevincinden. Hemen oturdu, o aydınlığın altında yeni planlar çizdi heyecanla. Geceleri gündüz gibi aydınlatan, yalanları doğruya çeviren, tercüme eden bir yol izledi.

Nasıl mı?

Oldukça basitti aslında…Çevirmen yalan… Not alan yalan… Not eden yalan…Notları temize çeken yalan…Ekleme çıkarma yapan yalan, redakte eden yalan…

Doğruyu komaya sokan kim?

Yine yalan…

Kaldı mı doğruya inanan?

*****

Ne mi oldu?

Eski çamlar bardak oldu.

Başka!

Köprülerin altından çok sular aktı…

Yalan geniş tuttu alanı, savurdu kucak-kucak yalanı.

Yılan ne mi yaptı?

Aklını aldı korkanların…

Kaçıştılar köşe bucak, sindiler, saklandılar.

Bu hikâyede bir de doğru vardı değil mi?

Doğrunun destekçisi var olmasına var amma…

Çıkışları cılız mı cılız…

Konuşuyor konuşmasına da kendi söylüyor, kendi dinliyor.

Doğruya, dokuz köyden kovulduktan sonra, gittiği her yerde demek o dokuz köyden kovulan sensin ha demişler. Haklısın, bizde sana çok üzüldük amma, bizdeki doğrucular bize fazla, sana uğurlar olsun. Var git yoluna demişler her gittiği yerde. Doğru kahretmiş, küsmüş, kızmış feleğe. Kızmış talihine, kızmış şansına ve bahtına…

*****

Enflasyon yılan, rakamlar yalan. Ne de güzel anlaştıklarını 5 Şubat günü saat 10.00’da bir daha gözler önüne serdiler.

Aylık bazda açıklanan yüzde 6,70 rakamını neredeyse el ele tutuşup dinlediler. Gülümsediler birbirlerine, daha bunların başına ne çoraplar öreceğiz dercesine…

Enflasyon rakamları açıklandığında insanlar market içinde alışveriş yapıyorlardı. Cep telefonuna bakan bir müşteri enflasyon aylık olarak 6.70 olmuş deyince…

Kadın müşterilerden biri döndü geriye ne dedi biliyor musunuz?

Yalan!

TÜİK gelsin de marketleri bir dolaşsın….

İnsanlar başladı gülüşmeye…

Bu rakamları hangi marketlerden alıyorlar acaba…

Güya en ucuz market burası…

Tereyağına baksınlar…Yoğurda baksınlar…Peynire baksınlar peynire…

6.70 dedikleri yüzde, en ucuz denen ürünlere gelen zamların da gerisinde…

Hayatımız yalan oldu…Aldığımız zamlar, elimize geçmeden yalan oldu.

*****

Yalancıların şahı kim?

Rakamlar!

Veziri de enflasyon yılanı…

Rakamlar, ne aldınız kâr! Bunlar daha iyi günleriniz dercesine bir önceki günü aratıyor. Etiketler sürekli artış yönünde…Son yılların en sıkıcı göstergesi nedir diye sorsanız, herkes hiç tereddüt etmeden rakamlar diyecek

İşte o rakamlar, umutsuz vaka…

Nesi doğru? Neresi doğru? Kime göre doğru? Kimin için doğru?

Bizim için olmadığı kesin…

Yaşadığımız yıllar da yalan rüzgarları yaman esiyor.

Yalanların doğru gibi söylendiği, inanıldığı, kanıldığı bir zaman dilimi.

Market raflarında yaşanan dramatik rakam değiştirme hadiseleri göstere göstere yapılıyor.

Eskiden rakamlar müşteri görmeden değiştirilirdi. Bu kadar da olmaz denilen rakamlar müşterilere yansıtılmazdı. Şimdi rakamların hızına yetişemiyorsunuz.

Açıklanan rakamlar ise, bu ben miyim diye neredeyse şaşkınlıktan küçük dilini yutacak!

Anlayacağınız, biz şaşkın, rakam şaşkın, havalar şaşkın.

Bizi bu havalar mı mahvetti, yoksa bu yalanlar mı? Yoksa her ikisi birden mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR