Muzaffer Kırmacı

Muzaffer Kırmacı

Düşmanımın Düşmanı…

Düşmanımın Düşmanı…

            Bazen sevmediğiniz, hatta nefret ettiğiniz insanlardan da doğru şeyler duyabilirsiniz. Bunun tersi de olabilir. Sevdiğiniz bir insandan –sizin için doğru olmayan- şeyler duyma ihtimali de vardır.

            Sevmediğiniz insanın doğru şeyler söylemesi, doğrunun değerini azaltmayacağı gibi, sevdiğiniz insanın yanlış söylemesi de yanlışı doğru hale getirmez.

            Demek ki her iki halde de olaylara objektif yaklaşmak gerekiyor.

            Peki bunu kendi hayatımızda ne kadar beceriyoruz?

            Ne yazık ki pek becerdiğimiz söylenemez. O kadar beceremiyoruz ki, bununla ilgili ata sözlerimiz bile var.

“Düşmanımın düşmanı benim dostumdur” derken ne kadar objektif olabiliriz?

Ya da “Bana değmeyen yılan bin yaşasın” anlayışı ne kadar gerçekçidir?

Toplum olarak o hale geldik ki, sevdiğimiz ve inandığımız bir kişi yanlış da söylese onu savunuyoruz. O’nun söylediği yanlışa adeta fedailik yapıyoruz. Ama sevmediğimiz birisi de doğruyu bile söylese, o doğruya da 40 tane kulp takıyoruz. Doğruyu  nasıl yanlışlaştırırız diye atmadığımız takla kalmıyor.

Bu nedir?

Bu, olsa-olsa fanatikliktir. Olaylara takım tutar gibi yaklaşıyoruz. En ciddi konuları bile bu anlayışla sulandırıyor, haklı çıkmak için yanlışı kılavuz seçiyoruz.

Kılavuzu karga olanın burnunun pislikten çıkmayacağını bile-bile, yanlışları doğru diye savunuyoruz. Oysa 40 tane yanlıştan bir tane doğrunun çıkmayacağını da çok iyi biliyoruz. Yani bile-bile lades.

Bu hataya en çok da siyasi konularda düşüyoruz.

Gönül verdiğimiz lider sanki gökten zembille indi. Sanki o her şeyin en iyisini bilir. Yanlışı olduğu zaman da kerameti kendinden menkul olduğu için (!)  kılıfımız hazırdır. “Bir bildiği vardır mutlaka” deriz ve yanlışını da bağrımıza basarız.

Karşı taraftaki ise tu kaka’dır her zaman.

Doğru da söylese bir kulağımızdan girer, bir kulağımızdan çıkar. “Böyle söylüyor ama, kim bilir ne hinlikler yapacaktır” diyerek doğrulara sünger çekeriz.

Moda olduğu için ben de “Ne zaman adam oluruz” diye soruyorum ve cevabını da veriyorum izninizle.

Doğruya “doğru”, eğriye de “eğri” dediğimiz zaman adam oluruz.

Oy vererek desteklediğimiz partiyi ve liderini de eleştirmeyi öğrendiğimiz zaman adam oluruz vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Kırmacı Arşivi
SON YAZILAR