Rivahi Kalay

Rivahi Kalay

GÜLLÜ ile ÖKKEŞ

GÜLLÜ ile ÖKKEŞ

Dünyanın yükü omuzlarımda dediğim an’lardayım. Bugün keyfim yok, hayata karamsar baktığım bir zaman dilimi içerisindeyim. Arka mahallelerden birinde, ‘oralarda yıkım çalışmaları varmış’, küçük bir çocuk parkında banklardan birine oturdum. Etrafı görmüyordum, fark etmedim çevremde olup bitenleri…

Sessizliği aradığım için burayı seçmiştim. Küçük bir kız çocuğunun sesini duyuncaya kadar; ‘Sen burada napıyorsun, kızın var mı?

‘Nerden çıktı şimdi bu kız’, sessizliğimi bozdu, öfkelenmemek mümkün değil. Güneşten yanmış, sararmış, kızıla dönmüş örgülü saçları, kirlenmiş yüzü, çürümüş dişleri, bir o kadar ışıldayan gözleriyle gözlerime bakarak, usul usul yanıma oturdu. Sorusuna cevap alırsa gider, diye düşündüm. ‘Hayır, Kızım yok’

‘Ağzında sakız mı var, bana verir misin?’ Kısa bir süre sessizlik,  ‘Sen çocuk değilsin, saçlarında beyaz var, senin kızın neden yok, Abim evlendi çocuğu oldu.’

Bir anda etrafımda çocuk sayısı artmaya başladı. Kardeşleri ve kuzenleri olduğunu sonradan öğrendim. Okula giden çocuklardan öğreniyorum. Güllü dört, Ökkeş beş yaşında, diğerleri okula gidiyor. Her iki aile kâğıt toplayarak geçimini sağlıyor. Okul ihtiyaçlarını camiden aldıkları para yardımıyla karşıladıklarını sevinçle söylüyor. Adana’da iş olmayınca sezonluk gelmişler. Abi on sekiz yaşında, karşı yıkılan evde ‘yıkımcı’, 40 lira gündelik alıyormuş.

İki hafta içinde yıkılacak olan karşı barakadan bir kadın bakıyor, huzur dolu haliyle içeriye giriyor. Orası Güllü ile Ökkeş’in evi, öğreniyorum. Tabii ana yüreği merak eder.

 ‘Gitmem gerekiyor’ dedim. ‘Gitme… Yine gel’ dedi, el salladık.

            Yakın marketlerden birinden aldıklarımı getirdiğimde hiç kimse yoktu. Barakaya doğru gittim seslendim; ‘Güllü arkadaşım neredesin, Ökkeş neredesin, merhaba…’sessizlik…

Kapı zincirli asma kilitle kapatılmıştı. Kapının önü çardak misali naylonla kapatılmış, bir kuzine soba, üzerinde ibrik, yanı başında kasalar üzerine serilmiş döşek vardı. Küçük camdan içeri bakıp sesleniyordum. Bir göz oda, dağınık bir sepet çocuk kıyafetleri! Bunlar benim arkadaşlarımın olmalı.

Aldıklarımı çardakta döşeğin üzerine bıraktım, döndüm ki; etrafı muşamba ile kapatılmış küçük bir yer, dışarı sarkmış hortum duruyor. Burası elini yüzünü yıka dediğim arkadaşlarımın, hem çeşmesi hem banyosuydu. Çardağın dikmesinde asılı duran oyalı, kırmızı örtüyü alıp poşetlerin üzerini örttüm.

Kâğıt toplama arabasının yanından geçerken hala arkadaşlarıma sesleniyordum. İlk başta istediğim sessizlik var, bu sessizlik beni mutlu etmiyor. Ben arkadaşlarımın sesini duymak istiyorum. Şimdiki sessizlik yüreğime bulut gibi çöktü.

Gerçeklerden habersiz altıntoplar… Sevgili arkadaşlarım Güllü ile Ökkeş. Ben de sizlerin gerçeğine ortak olmak, o minik saf ve bir o kadar güzel yüreğinize sevgiyle dokunabilmek istedim. Bir bakışın, sesin, oturuşun kalbimdeki yaşam sevgisini artırdı. İnsanlığı, sevgiyi, her şeye rağmen şükretmeyi hatırlattığınız için minnettarım… Bahtınız açık olsun güzel arkadaşlarım…

Sevgiyle kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Rivahi Kalay Arşivi
SON YAZILAR