Erol Sunat

Erol Sunat

İYİ DOST ÇAĞRILMADAN GELENDİR, LAKİN!

İYİ DOST ÇAĞRILMADAN GELENDİR, LAKİN!

Konya Yazma Eserler Kütüphanesinin kurucusu ve ilk Müdürü olan rahmetli M. Lütfü İkiz Ağabey, uzun yıllar önce, iyi ve kötü gün dostlarıyla alakalı bir dörtlük söylemişti.

Elbet bu dörtlüğün bir hikayesi de vardı amma, ben dörtlüğü sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Kahvelerim pişti gel / Köpükleri taştı gel / İyi günün dostları / Kötü günüm geçti gel”

Günümüzde, çağrılmadan gelen kaç dostunuz var söyler misiniz?

Yüzünüze bakar bakmaz halinizden anlayan kaç kişi kaldı?

Derdin ne diye sormadan bir köşeye, halin vaktin düzelince ödersin diye kendiliğinden para bırakan ya da oğluyla gönderen dostlarınızın sayısını hatırlıyor musunuz?

İnsan dara düşmeye görsün, sıkıntıya girmeye görsün!

Etrafınızda pervane olan, her Allah’ın günü büronuzdan ayrılmayan, işyerinize demir atan, nerede buluşuyoruz diye günde en az on kere arayan insanların, darda kaldığınızda ve bu duyulduğunda hiç birisini yanınızda bulamayacağınız günlerdeyiz!

İyi gün dostları, kene gibidir, insan sırtında kambur gibidir, asalak diye tabir edilen her ne varsa odur diye yüreği yangın yerine dönenlerin hikayelerini az mı dinledik!

Bir anda selamı sabahı kesen, telefonlara çıkmayan, kapısını açmayan, varken yok diyen insanlar o iyi gün dostları değiller mi?

Adam durumum iyi değil dediğinde, nazlanarak gelen, işlerini bahane eden,  hemen gitmem lazım diye mazeretler üreten ve aşağılar gibi, küçümser gibi kaç lira lazım diye soran dostun gözlerine iyi bakın. Ne kadar yanlış bir dost seçtiğinizi, acı da olsa, net bir şekilde göreceksiniz!

Dost dediğiniz gerçek bir dostsa, zaten hem çağrılmadan gelir, hem sizin yanınıza gelmeden durumunuzu araştırıp, çözümünü de beraberinde getirir.

İyi gün dostları gibi vah… vah…tüh… tüh… demez, sahte acımalara, sahte üzüntülere, hatta sahte gözyaşlarına başvurmaz! Hz. Mevlana, “İyi dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur” deyip, noktayı koymuş!

 

TÜRK’ÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU MU VAR?

Gelelim devletlerin dostluğuna… Dost olan devletler, dost görünen ve geçinen devletler, dostluk kavramından geçinen devletler diye isterseniz bir sıralama yapalım.

Rahmetli Tarih Hocamız Kahramanmaraşlı Lütfü Ernur, tarih boyunca Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığını her zaman vurgular, Türk Milletine dost kim derseniz, size sadece Pakistan’ı örnek verebilirim derdi.

Pakistan halen dostumuz, kardeşimiz. Rusya’nın dağılmasından sonra başta Azerbaycan olmak üzere, Türk Cumhuriyetleri de, dostumuz ve kardeşimiz.

Ancak en fazla yandığımız sahip çıktığımız, yanlarında olduğumuzu gösterdiğimiz din kardeşlerimiz olarak bağrımıza bastığımız ülkeler, binlerce kere haklı olduğumuz Suriye konusunda yanımızda değiller.

Rahmetli Hocalarımız, din kardeşimiz diye sıcak baktığımız, görünce yüzümüzün güldüğü,  aklımıza en ufak bir şüphe dahi getirmediğimiz ülkelerin size dostum demesini bir değil, üç kere düşünün derlerdi. Türk Milletinin geçmişte sütten ağzı çok yandı, bugün yoğurdu üfleyerek yeme zamanı, eğer böyle yapılmazsa, dost kazığının nasıl olduğunu yedikten sonra anlarsınız diye de eklerlerdi.

Filistin bize bunu nasıl yapar diye şaşıranlar var! Ya Suudi Arabistan, hiç beklemezdik diyenler var! Mısır için ağıtlar yaktık, yaslar tuttuk, ölenlerinin anısına hatıra ormanları yaptık, ağaçlar diktik, Mısır ne yapıyor böyle, biz din kardeşi değil miyiz diyenler var!    

Madem kardeşlerimizdiler! Türkiye’nin haklı davasının yanındayız mı dediler? Destek mi çıktılar?

Sınırlarının dibinde terörist bir devletin kurulmasına müsaade etmeyeceğini yıllardan beri söyleyen Türkiye’nin yanında olması gerekenler, Türkiye,  Suriye’den çıkmalı diyebiliyorlarsa, biz o kardeşliği sil baştan, bir daha düşünmek zorunda değil miyiz?

 

NE YAZIK Kİ TARİH, YİNE TEKERRÜR EDİYOR!

İyi dost çağrılmadan gelendir diyeceğiz lakin, çağrılmadan gelen kimse var mı? Yok!

Gelme ihtimali var mı? Ufukta öyle bir şeyde görünmüyor!

Yıllardan beri Türkiye bizim en güçlü müttefikimizdir diyen büyük devletler ne yaptılar?

El sıkıştılar! Bu durumda, dostumuz, kardeşimiz var mı? Varsa kim?

Evet, bir dostumuz var, kardeşimiz var, kim mi? O dostun, o kardeşin adı Türk!

Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığını milletçe bir daha anladık mı?

Aynı insanlar gibi, devletlerinde etrafını iyi gün dostları sarar hep. İyiysen, güçlüysen, ticaret yapıyorsan, kendi ülkende karşılıklı ticaret yapılmasına imkan sağlıyorsan senden iyisi yok!

Senin başın dara düştüğünde, bakıyorsun ki, herkes karşı tarafta…

Güç ve kudret kimin yanındaysa hepsi oradalar.

Düne kadar yanınızdan ayrılmayan, dostum, kardeşim dediğiniz ülkeler karşınızda ve karşı tarafa geçivermişler! Oysa, Türkiye bunu yıllardan beri test etmişti.

Özelikle aramızda din kardeşliğimiz olan İslam ülkeleriyle, bu dönem çok daha yakınlaşmış, dostluğumuzu, kardeşliğimizi eskiye göre çok daha fazla pekiştirdiğimizi ve sağlamlaştırdığımızı düşünmüştük!

Bu düşüncelerin arka planının hiçte böyle olmadığı, “Barış Pınarı” harekatıyla birlikte su yüzüne çıktı.

Haklısın Türkiye diyemediler!

Türkiye’nin yanındayız diye açıklama yapamadılar!

İmalı anlatımlarda dahi bulunamadılar!

Sanıyorum, bu sefer haklı olduğumuzu onlarda söyleyecekler, bizi destekleyecekler diye bir hava hakimdi. Maalesef, tarih tekerrürden ibaret gerçeği bir daha ortaya çıktı.

 

DOST KİM, HASIM KİM, HISIM KİM, KARDEŞ KİM, BİLMEK LAZIM!

Uluslararası arenada, kendimizden başka dostumuz olmadığını açık-seçik ve net bir şekilde bir daha gördük!

Bizim iyi dostlarımız, müttefiklerimiz olarak kabullendiğimiz ülkelerin anlaşması ne tesadüf, ne rastlantı, nede olmayacak bir hadise.

İslam ülkelerinin bize sırtlarını dönmesi de, çok şaşırılacak, nasıl olur denecek, biz kardeş değil miyiz diye kara yaslar bağlanacak olaylar değil!

Türk Milleti iyi niyetlidir, hoş görülüdür, dostluğa ve kardeşliğe kendi samimiyeti ve içtenliği derecesinde bakar ve değer verir.

Bir kez daha öyle yaptı, etrafında dost diye kimsenin olmadığını ve kalmadığını bir daha gördü.

Devletlerin dostluğu yoktur, çıkarları vardır diyenler haklı çıktılar.

Türkiye, Türk Milletiyle ve ordusuyla bir ve beraber oldukça, yaklaşık bin yıldır nice büyük fırtınalar atlatan bir geçmişe sahip olarak, bu sıkıntıları da, atlatabilecek güce sahip.

Ancak, tetikte olmak, tedbirli olmak adına, dost kim, hasım kim, hısım kim, kardeş kim, düşman kim diye ihtiyatlı olmak gerekiyor.

Okul arkadaşlarım, rahmetli Dışişleri Bakanlarımızdan İhsan Sabri Çağlayangil’in bir sözünü paylaşmışlar.

Rahmetli Çağlayangil efsane bir tespitte bulunmuş, demiş ki;

“Ortadoğu'da önemli bir yemeğe davetli olduğunuz halde listede adınız yoksa, bir de menüye bakın. Adınız orada olabilir!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR