Karaman Musalla Camii kitabe ve anlamları
Karaman Musalla Camii Kitabe ve Anlamları
Ahmet Yesevi külliyesi Karaman merkez kabristanı dibine 2010’lu yıllarda inşa edilmiş farklı bir mimariye sahip bir şaheserdir.
Makalenin sonunda Ahmet Yesevi Külliyesi projesinin mimarı, dönemin Karaman Belediye Başkanı, yüksek mimar, Sayın Kamil Uğurlu ağabeyimizin bütün yönleri ile projeyi açıkladığı yazıyı okuyabilirsiniz.
Ahmet Yesevi Külliyesi bünyesinde bulunan caminin içinde şerit ve tablo olarak çerçevelenmiş birçok levha bulunmaktadır.
Bütün bunların anlamlarını ve asıl tablo metinlerini aşağıda tek tek vermeye çalıştım.
Kelime-i şehadetin ilk bölümü:
Eşhedü en la ilahe illallah
Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur.
Kelime-i şehadetin ikinci yarısı:
Ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resulühü
Yine şehadet ederim ki Hz Muhammed Allah'ın kulu ve elçisidir.
Bir levhada Fatiha suresinin ilk 4 ayeti besmele ile beraber nakşedilmiştir:
“Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahmân, Rahîm, hesap ve ceza gününün (ahiret gününün) maliki Allah'a mahsustur. (Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.”
Diğer bir tablo levhada da Fatiha suresinin son üç ayeti yer alıyor:
“Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.”
Bir levhada: göbeğinde besmele, besmelenin çevresinde Rabbünallahu yani “Rabbimiz Allah'tır” cümlesi 10 defa yazılmış haldedir. Esas bölümü ise bunun çevresinde bütün ayetleri sin harfi ile biten ve bu sinlerin daha büyükçe 3 dişli biçimde esrarengiz bir şekille gösterildiği Kur’an’ın son suresi olan Nas suresi yer almaktadır:
Nas suresi meali:
Bismillahirrahmânirrahîm. De ki: "Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik'ine, insanların İlah'ına sığınırım."
Bir dikdörtgen levhanın en üstünde Allah lafzı, altında ise Bakara suresinin son ayetleri yani Âmenerrasulü sonuna kadar nakşedilmiş olup sonu “Sadakallahül azim yani “yüce Allah doğru söyledi” şeklinde bitmektedir:
Âmenerrasülü meali:
“Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene îman etti, mü’minler de (îman ettiler). Her biri Allâh’a, meleklerine, kitaplarına, pey- gamberlerine îman ettiler. “Allâh’ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayı- rım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş, Sanadır” dediler. Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” (Bakara suresi, 285/286)
Bir dikdörtgen levhada ise AyetelKürsi ve devamında gelen “Lâ ikrâhe fiddin” / Dinde zorlama yoktur” ile başlayan ayet nakşedilmiştir.
Ayetelkürsi ve Lâikrâhe / dinde zorlama yoktur meali:
“Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.
Dinde zorlama yoktur. Doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. Artık kim sahte tanrıları reddeder de Allah’a inanırsa kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir ve bilir.” (Bakara 255, 256)
Bir tabloda Vav harflerinin büyütülmüş eşsiz görünümü ve ortadaki besmele çevresinde Şems suresinin Vav ile başlayan ayetleri yer almıştır.
Şems suresinin Vav ilk on ayetinin meali şudur:
“Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına, güneşi takip ettiğinde aya, onu açığa çıkarttığında gündüze, onu örttüğünde geceye, gökyüzüne ve onu bina edene, yere ve onu yapıp döşeyene, nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene yemin ederim ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.” (Şems 1 – 10)
Caminin üst kıble tarafında yer alan şerit içinde Nur suresi 35, 36, 37. Ayetleri yer almaktadır:
“Allah, göklerin ve yerin nurudur. O’nun nurunun temsili şudur: Duvarda bir hücre; içinde bir kandil, kandil de bir cam fânûs içinde. Fânûs sanki inci gibi parlayan bir yıldız. Mübarek bir ağaçtan, ne doğuya, ne de batıya ait olan zeytin ağacından tutuşturulur. Bu ağacın yağı, ateş dokunmasa bile neredeyse aydınlatacak (kadar berrak)tır. Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. Allah, insanlar için misaller verir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.
Nur ayetlerinin üstündeki yatay şeritte de: Yüce Allah CC açıklayıcı olan kitabında buyuruyor ki manasına gelen “Kâlellahü Teâla fi Kitabihi’l-Mübîn ve Euzü besmele nakşedilmiştir:
Daha yukarılarda çepeçevre siyah dairevi çerçeve içinde Esma-i hüsna ikişerli, üçerli olarak konmuştur.
Bütün yönleriyle, Ahmet Yesevi külliyesini, proje sahibi Sayın Kamil Uğurlu başkanımızdan dinliyoruz:
“Karaman, Kır mahalle kabristanı girişinde inşa edilen Ahmet Yesevi Camiinin kısa hikâyesini anlatacağım:
Caminin arsası belediyeye aitti. Parselin yarısı, önceki yönetim tarafından bir petrol istasyonuna satılmamış olsaydı orada Türkiye’nin en anlamlı külliyesini inşa etmek mümkün olacaktı. Kalan arsa ile yetindik.
Orada çok büyük boyutlarda değil, fakat eski mimariyi taklit etmeden, çağdaş, tek minareli, kişilikli, İslami şartları tamamen sağlayan bir cami yapmaya belediye olarak meclis üyeleri ile birlikte karar verdik. Daha önce benzeri inşaa edilmiş ve başarılı olmuş bir camiden ilham alarak, etkilenerek projeyi kendimiz hazırladık ve temeli attık. Allah’a ve halka inandık. Fazlaca itirazlar oldu, her zaman gibi, aldırmadık. Belediyenin imkanları yanında Vali Süleyman Kahraman Bey yardımcı oldu. Mütevelli heyeti fedakarca çalıştı .M .Emin Uyan, Nadir Nas, Reşit Kızıldeniz, Mustafa Çolakoğlu (şimdi hatırlayamadığım iki arkadaş daha) kendi işlerinden zaman ayırdılar ve finansmanla ilgili çalışmalar yaptılar, Halktan bağış topladılar. Öğrencim yüksek mimar Adnan Demirtaş bize yardımcı oldu. Bizim zamanımızda inşaatın Karkası tamamlandı. Bizden sonra Ertuğrul Çalışkan ve Savaş Kalaycı da konuyu benimseyip yardımcı oldular. Allah’ın izniyle inşaat tamamlandı..
İnşaa edilen üniteler şöyledir: 2000 kişinin aynı anda saf tutabileceği bir Harimi var caminin. Hanım mahfelleri mükemmeldir. Kadın girişi çıkışı ayrıdır. Akustiği mükemmeldir, mikrofona gerek olmadan, kadın bölümleri dâhil imamın sesini bütün cami duyacak tarzda hesap edilmiştir. Pencere konulmamasına rağmen kubbe aydınlatmasıyla cami aydınlık ve ferahtır. Gasil hane, Morg tesisleri, abdest alma mahalleri ve onlarla ilgili asansörler, ayrı giriş çıkışlar hesap edilmiştir. Caminin altında, zemin girişinde, gelir getirici mağaza ve dükkanlar ile otopark planlanmıştır. Cami giriş katında 5000 kişinin namaz kılabileceği bir namazgah (musalla )tesis edilmiştir. (Bu terasın son olarak aşağıya su bıraktigini duydum tedbir alınarak önlenebilir. İnşaat hatasıdır)
Camiye bitişik bir gül bahçesi tesis edilmiştir. 250’den fazla şecereli gül fidanı İstanbul Büyükşehir belediyesinden temin edilmiştir, dikilmiş ve bir gülistan teşkil edilmiştir. Tesis içinde altta ve dışında çardak konumunda taziye mekanları sağlanmıştır.
Caminin adını tespit ederken etraflıca düşünülmüştür. Hazreti Yunus Emre adını, şehrimizdeki Yunus Camii’ni gölgeler endişesiyle, isimler karışır düşüncesiyle bilhassa koymadık. Onu bize yollayan hocası Piri Türkistan Hazreti Ahmet Yesevi’nin adını koyduk.
Dekorasyonda, aydınlatma avizelerinin tamamıyla, duvardaki orijinal hat ve bezemeleri, eşimle birlikte kendi özel imkanlarımızla ve Allah rızası için biz finanse ettik. Hatlar tanınmış hattat Hüseyin Kutlu’ya, Semih İrteş’e ve İstanbul’daki Nakkaşhane atölyeleri sanatçılarına aittir.
Mükreminciğim, kısaca arz ettim. Tek dileğimiz, arzumuz ve duamız Hakk’ın rızasıdır.
Selam ve muhabbetle dostum.
Kamil Uğurlu”
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.