Abdurrahman Hakan Pakiş
Modern zamanın unutturduğu en büyük hazine
Bismillah.
Elhamdülillah, vessalâtü vesselâmü alâ Resûlillah.
Günümüz dünyası, tam bir koşturmaca ve hız demek. Herkesin bir işi gücü var, herkes bir yerlere yetişmeye çalışıyor. Bu tempoda ne yazık ki en çok unuttuğumuz, en çok ihmal ettiğimiz şey “Birbirimizle olan bağımız”.
Aynı şehirde yaşıyoruz ama aylar geçiyor, kardeşimizi, teyzemizi, amcamızı görmüyoruz. Eskiden bayramlar, düğünler bir araya gelmek için bahane olurdu; şimdi ise bayramlarda bile ya bir telefon ya da en fazla bir mesajla geçiştiriyoruz. Sanki aile ve akrabalık bağları, artık öncelik listemizin en sonuna itilmiş durumda.
Oysa dinimiz ve kültürümüz, akrabalık bağını (sıla-i rahim) bize Allah’ın [celle celâlühû] bir hediyesi gibi görür. Bu bağları korumak, sadece “ayıp olmasın” diye yapılan bir nezaket değil; aynı zamanda büyük bir dinî görev ve sorumluluktur. Çünkü bu bağ sağlam olduğunda, kalbimize merhamet dolar, toplumumuz da huzur bulur.
SILA-İ RAHİM NE DEMEK, NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?
Bu konunun temelini oluşturan “Sıla-i Rahim” kelimesine yakından bakalım:
Sıla: Bağ kurmak, birleştirmek, ulaşmak demektir.
Rahim: Ana rahmi anlamına gelir. Bu da bizi birbirimize bağlayan soy bağını, yani akrabalığı ifade eder. (bkz. Lisanü’l-‘Arab, “vsl”, “rhm” maddeleri).
Yani Sıla-i Rahim, sadece bir “akraba ziyareti” demek değildir. Bu kavramın içinde aslında şunlar ve daha fazlası var:
İlgiyi Canlı Tutmak: “Nasılsın?”, “Bir şeye ihtiyacın var mı?” diye sormak.
Gönül Bağı Kurmak: Maddi destekten çok, manevi olarak yanlarında olmak.
Yardımlaşma: Dar günde koşup gitmek, sevinçli günde ortak olmak.
PEKİ, DİNİMİZ BU KONUDA NE DİYOR?
Cenâb-ı Mevlâ, Kur’ân-ı Kerîm’de, akrabalık hakkını gözetmeyi öyle önemli bir yere koyuyor ki, bizden Allah’tan korkmamızı emrettikten hemen sonra akrabalık bağlarını koparmaktan sakınmamızı istiyor:
﴿وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَ﴾.
“Kendisinin adıyla (yemin edip) birbirinizden isteklerde bulunduğunuz Allah’tan korkun ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının.” (Nisâ, 4/1).
Bu ayet, akrabalık ilişkilerinin bir “görgü kuralı” olarak değil, İslâm’da akrabalık ilişkisine ne kadar önem verildiğine güçlü ve açık bir işaret teşkil etmektedir.
Fahr-i Kâinât Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] de uyarıyı en sert şekilde yapmış:
“Akrabalık bağlarını kesen kimse cennete giremez.” (Buhârî, Edeb, 11).
Müslüman için bundan daha ciddi bir uyarı olamaz. İslâm âlimleri bu ve daha başka âyetlerle hadislere dayanarak sıla-i rahmi gözetmenin “vâcip (farz)” ve sıla-i rahme riayetsizliğin “haram” olduğunu bildirmiştir.
GERÇEK YİĞİTLİK
Çoğumuz, bizi arayanı arar, bize gelenin hatırını sorarız. Bunu yapmak güzeldir ama gerçek sıla-i rahim, bunun bir adım ötesidir.
Peygamber Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] zamanında bir sahabi [radıyallahu anh] gelip şöyle dert yanmıştı:
“Ey Allah’ın Rasulü! Ben akrabalarımla ilişkilerimi sıcak tutmaya, irtibatımı devam ettirmeye çalışıyorum, onlarsa beni arayıp sormuyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana kaba davranıyorlar.”
Bu dertli sözlere karşı Peygamberimiz [sallallahu aleyhi vesellem] ne cevap verdi biliyor musunuz?
“Sen böyle davrandığın sürece, Allah’ın yardımı seninledir.” (bkz. Müslim, Birr, 22).
İşte püf noktası burası! Mümin, karşılık bekleyerek iyilik yapmaz. Bize kötü davranana bile iyilik yapmak, bizden kopanla yeniden bağ kurmaya çalışmak, bu işin en zor ama en sevaplı kısmıdır…
Peygamber Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] bir başka hadislerinde ise şöyle buyurmuştur:
“İyiliğe benzeri ile karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Gerçek sıla-i rahim, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir.” (Buhari, Edeb, 15).
Yani sıla-i rahim, aslında bizim için bir imtihandır. Nefsimizi zorlayan, gururumuzu bir kenara bırakmamızı gerektiren ama kalbimizi temizleyen bir sınavdır.
HEM DÜNYA HEM AHİRET KAZANCI
Sıla-i rahim, sadece akrabalarla aramızdaki bir ilişki değil; aynı zamanda Allah [azze ve celle] ile aramızdaki bir irtibattır. Hadis-i şerifte şöyle buyrulmuştur:
“Sıla-i rahim, Rahman olan Allah’ın kullarına bahşettiği bir bağdır. Kim onunla irtibatını sürdürürse Allah da onunla irtibatını sürdürür, kim de onu koparırsa Allah da o kimseyle ilişkisini koparır.” (Tirmizi, Birr, 16).
Bu ne demek? Akrabana merhamet eden, bağ kuran, aslında Allah’ın rahmet kapısını kendisine açıyor demektir. Bir insan akrabasından yüz çevirdiğinde, aslında farkında olmadan kendi yararına olan bir şeyi koparmış olur.
Akrabaya yaptığımız iyilik ve yardımlar, bir taşla iki kuş vurmaktır aslında. Çünkü bununla iki sevap kazanılır; birincisi akrabalık bağımızı sürdürme sevabı, diğeri ise Müslüman kardeşimizin ihtiyacını görme sevabıdır. (bkz. Tirmizî, Zekât, 26).
SILA-İ RAHİMİN ÇEŞİTLERİ
Akrabalık bağını sürdürmenin sadece bir yolu yok. Âlimler bu görevin birkaç farklı derecesi olduğunu söyler:
1. Tatlı Dil ve Güler Yüz: En basit ama en etkili yol! Bir telefon açıp hal-hatır sormak, daima kendileri hakkında iyi şeyler düşünmek, hayır dilemek, bir selam verip gülümsemek bile en büyük sıla-i rahimdir. Kalpleri birbirine yaklaştıran en ucuz ve en etkili yöntemdir.
2. Ziyaret: Akrabaların ziyaretlerine gitmek ve çeşitli konularda yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha çok bedeni hizmetlerdir. Özellikle yaşlıları zaman zaman yoklayarak, yapılacak işleri varsa onları takip etmek kendilerini sevindirecektir.
3. Maddî Destek: Maddi durumu iyi olanların, fakir ve ihtiyaç sahibi akrabalarına yardım etmesi hem toplumsal dayanışmayı güçlendirir hem de büyük sevaptır.
Unutmayalım, her Cuma hutbede okunan o meşhur ayet, bize bu görevi her hafta hatırlatır:
﴿اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى﴾.
“Şüphesiz Allah; adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara yardım etmeyi emreder.” (Nahl, 16/90).
Ayet ve hadislerde sıla-i rahime büyük önem atfedilmesiyle beraber, ne yazık ki o yeteri kadar ehemmiyet göstermediğimiz bir konudur…
GÜNÜMÜZ ŞARTLARINDA NASIL YAPILIR?
“Şehirler uzak, zaman yok” gibi bahanelerin arkasına sığınamayız. Artık teknoloji var!
Gidip ziyaret edemiyorsak, görüntülü arama yapabiliriz.
Sık sık arayamıyorsak, haftada bir mesajla bile hal-hatırlarını sorabiliriz.
Bayramı beklemeden, özel bir gün olmadan sürpriz bir ziyaret yapabiliriz.
Sıla-i rahim, bir gelenek değil, ömür boyu sürecek bir sorumluluktur. Bugün bir toplumun huzurlu olması, bireylerin kendi aile ve akrabalık bağlarını yeniden kurmasına bağlıdır…
RAHMET KAPISININ ANAHTARI
Unutmayalım ki, sıla-i rahim sadece bu dünya için bir iyilik değil; ahiretteki rahmet kapımızı açan bir anahtardır.
Akrabalık bağını koruyan kişi, Allah’ın rahmetine kavuşur. Bu bağı koparan ise hem insanlardan hem de Allah’ın rızasından uzaklaşma riski taşır. Bu bağ, toplumumuzun direği, kalbimizin huzur kaynağıdır.
“Sıla-i rahim, Yüce Rahman’ın merhametine ulaştıran en sağlam köprülerdendir.”
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.