Erol Sunat

Erol Sunat

Ramazan hatırına

Ramazan hatırına

Ne diyordu Yunus?

“Ben gelmedim davi için / Benim işim sevi için / Gönüller dost evi için/ Gönüller yapmaya geldim”

Gönül dostları bu dünyaya kavga etmeye gelmediler. Kavga çıkarmaya gelmediler. Çıkan kavgaları durdurmaya, kavga çıkmasını önlemeye, savaşlara set olmaya, fitne ateşlerini söndürmeye geldiler.

Gönüller yapmaya geldiler.

Mevlâna onun için geldi, Yunus onun için geldi, Hacı Bektaş-ı Veli onun için geldi, Hacı Bayram-ı Veli onun için geldi, Somuncu Baba onun için geldi, Emir Sultan onun için geldi, Seyyid Mahmut Hayrani onun için geldi, Seyyid Harun-u Veli onun için geldi, Şems-i Tebrizi onun için geldi, Şeyh Sadrettin Konevi onun için geldi.

Gönül denen bilinmeyenin dilinden anlayanlardı, tamire muhtaç gönülleri tamir ettiler, kırık gönülleri teselli ettiler, kırgınları, dargınları, ölürüm de küslüğümden vazgeçmem diyenleri barıştırdılar, dost eylediler, arkadaş eylediler, kardeş eylediler.

Görmedikleri istila, yaşamadıkları savaş, karmaşa, kargaşa ve isyan yoktu. Yaşanılan onca badire arasında, nice Ramazan, nice bayram geldi geçti.

Anadolu coğrafyasına huzuru, barışı ve teselliyi getirdiler. Allah onlardan razı olsun…

*****

Bir zamanlar Ramazan deyince akan sular dururdu. Mahallede kim küs, kim dargın, kim kırgın büyükler aralara girerdi. Ramazan hatırına barışırdı insanlar. Ya cami de ya iftarda ya da bir Ramazan sohbeti vesile olur, her şey unutulur, aradaki buzlar çözülür, mahalleye ve hanelere biten dargınlıkların huzuru hakim olurdu.

Sadece Ramazan da değil, büyükler kandil gecelerinde de aynı arabuluculukları yaparlardı.

“Her geceyi Regaip say. /Her geceyi Berat say. / Her geceyi Miraç say. / Her geceyi Kadir say” derlerdi. Üç günlük dünyada yapmayın, etmeyin derlerdi.

Bana kimse karışamaz diye üst perdeden konuşanlar olmazdı. Benim çocuğuma kimse karışamaz, ayrılmak istiyorsa ayrılır diye arkalayan, yuvalar dağılsın diye elinden geleni ardına koymayanlarla uğraşmayı kendine vazife edinmiş insanlar vardı.

Hele bir de bu mevzular Ramazan ayına denk gelmişse…

Bir zamanlar, Ramazan’ın hatırı o denli büyüktü ki, Ramazan’ın hatırına, yuvalar kurtulur, çocuklar ana-baba ayrılığı yaşamaz, hayat denen uçurumun kenarından dönerlerdi.

Eve gelmeyen damat, evine gelir, yuvasına döner aşırı ne kadar hal ve hareketi varsa büyüklere onları yapmayacağına dar sözler verirdi. Damadım o gün bugün şeytan kulağına kurşun melek gibi diyenlere şahit olunurdu.

Ramazan’dan bu yana, gelinim bir iyi oldu sorma komşum, mantı yapmış, bizi akşam yemeğe çağırdı. Bana annem dedi yeminle diyen oğlan anası sebep olandan Allah razı olsun diye dualar ederdi.

Ramazan’ın hatırı öyle bir başkaydı ki, anlatılmaz yaşanır derler ya…Pişmanlık gözyaşları, kaybolmuşları, mutsuzları, evini barkını terk etmek üzere olanları, isyankarları kendine getirirdi. Bugün neden olmasın?

*****

Biz hatır gönül nedir bilen bir Milletin evlatlarıyız.

Bizde en çok kimin hatırı vardır sorusuna değişik cevaplar verenler olabilir.

Lakin, içinde bulunduğumuz Ramazan ayının hatırı bambaşkadır.

Ramazan hatırına denildiğinde verilecek cevap neredeyse yoktur.

Hayır cevabının, olmaz cevabının mümkün değil cevabının çırpındığı, çaresiz kaldığı o hatırın adıdır Ramazan ayı.

Bu ulvi ve yüce ayın hürmetine diye başlayan cümleler olumlu sonuçlarla karşılık bulur.

Öfkeler diner. Diller törpülenir. Kelamlar tatlılaşır, ne kaba saba davranışlardan bir eser kalır, ne bizlerden beklenmeyen yakışıksız, kalp kıran hareketlerden.

Sabır gibi güzel bir düstur, son raddesine kadar kullanılır…Ya sabır…Ya sabır…Ya sabır denerek, iftar saatine ulaşılırdı.

Ramazan istisnai bir ay…

Hoşgörü bu ayda lazım…Vicdan, merhamet, bölüşme ve paylaşma, yardımlaşma bu ayda lazım. Övünmeden, gösterişe baş vurmadan, şu kadar yardım yaptık diye duyurmadan…

Allah’ın bilmesi yetmiyormuş gibi davranmak, yakışmıyor bize…

*****

Nice küfürbaz bilinen kardeşimizi küfürden meneden bir ay Ramazan…İftara kadar sabrettim, ondan sonra duramadım ağabey diyenlerin kulakları çınlasın.

Ramazan güzel olan ne varsa hepsine birden vesile bir ay.

Küsler, dargınlar, kırgınlar bu ayda barışmazsa ne zaman barışacaklar?

Koca koca insanlar küslük diye bir şey icat ettik…

Yok kapıma gelmesin…

Yok salımdan tutmasın.

Yok bayramda dahi aramasın sormasın şeklinde neler bulduk neler…

Küsen kadar, küslükleri kışkırtanlarda ah alıyorlar haberleri olsun…

İnsanları barıştırma adına araya giren o güzel insanlara selam olsun.

En güzel kalplere sahip olanlar, o araya girenler. Barışsınlar diye, bu küslük bitsin diye kendini ortaya atanlar.

O eli öpülecek insanların yapmış oldukları, barış için attıkları adımlar inanın hayırlı adımlardır.

Barış ve barışmakla aramızda ne var?

Kavgadan, sataşmaktan, tartışmaktan, hakaret etmekten ne kazandık bugüne kadar?

Ramazan’dan Ramazan’a koskoca bir yıl geçti…

Son iki Ramazan arasında kaybettiklerimiz, toprağa verdiklerimiz, barışamadan, barışmadan, küs gitti dediklerimiz o kadar çok ki…

*****

Bizi yaratanın af ve mağfireti o kadar yüce ki…Biz ise takıldık kavgaların peşine…

Dilimiz nefret dili…

İçinde, tek bir hoş kelime yok. Hakaret eden bugüne kadar ne kazandı ki…

Lafla dövenimiz var…Ağzını doldura-doldura edepsizce sövenimiz var…

Geçmedi hırsımız…dinmedi öfkemiz…bitmedi kinimiz…

Biz ne ara böyle olduk?

Mübarek ramazan ayında kendine gelemeyen, kendini bulamayan, hakikati göremeyen biz…

Ne olacak halimiz?

Böyle değildik, bize ne oldu diyor ya bir şarkıda…

Ne oldu bize? Neden düştük birbirimize?

Konuşamıyoruz…Ortak bir payda da buluşamıyoruz...

Didişmekten usandık, bıktık…

Mademki, Ramazan’ın hatırı büyük. Ramazan’ın hatırına, gelin barışalım artık…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR