Erol Sunat

Erol Sunat

Sokağın Nabzı!

Sokağın Nabzı!

Sokak dert kaynıyor. Sokak yaralı. Sokak ümitsiz. Sokak efkârlı. Sokak gamlı. Sokak derdi anlaşılmayan, anlaşılmak istenmeyen, sorulmayan, öylesine bir bakıp geçilen bir hicran yarası!

Oysa sokak ülkenin kalbi…Hali ahvalinin aynası…

Sokağın tuttuğu aynaya bakan olsa her şey çok daha başka olurdu!

Sokakta kurtulurdu, memlekette!

Önce sokağa bakın! Bakmadan geçmeyin!

Bakın o aynaya, en ince ayrıntılarına varıncaya kadar!

Dinleyin sokağı, sokakları! Dinleyin ki, inleyenler, ah edenler, içten içe feryat edenler duyulsun, bulunsun, ortaya çıksın!

Neşter ilk önce sokağa vurulsun!

Sokağı anlatanları, sokaktan anlatanları, anlatmaya gayret gösterenleri kim duydu?

Hiç kimse!

Mesela, duyanlar duymayanlara anlattı mı?

Anlattı anlatmasına da, anlatmadan anlatmaya dağlar kadar farklar oldu!

Kimi yüzeyden geçti, kimi zülfüyare dokunmadı, kimi suya sabuna dokunursam herkes benden bilir, beni söyler diye düşündü, kimi sokak güllük gülistanlık, halinden memnun, soranlara duacı deyip geçti gitti!

Ne oldu? Sözüm ona sokağın nabzını tutuldu!

Gül hazin sümbül perişan, bağ-ı zarın şevki yok dediği gibi şairin, sokağın şevki yok, neşesi yok, halini ahvalini soran yok, merak eden yok!

Amma velakin “-ecek” ve “-acak” kucak dolusu!

*****

Madem ki sokakları anlatacaksınız! Anlatmadan anlatmaya nice yollar var!

Yollar uzak gelemedim diye türkümüz var ya hani!

Sokağa gitmeye niyetiniz yoksa, burnunuzun dibindeki, iki adım yere dahi gidemezsiniz, oraya giden yolu uzattıkça uzatırsınız.

Bir türlü varamazsınız. Olmadık duraklar, istasyonlar icat edersiniz.

İnsanoğlu oldukça ilginçtir diyenler yalan söylemiyorlar.

Gönlü isterse tekeden süt çıkaran aynı insanoğlu değil mi?

İsterse karlı dağdan yol aşırır, gönlü yoksa düz yolda cümle alemi şaşırtır! Hiçbir şeye aldırmadan şaşmış, şaşırmış gibi yapar.

Yol bilir, yordam bilir, istemediğinde bir arpa boyu yol gitmez!

Sokağın nabzı meselesi de öyle bir şey!

İnanın, sokağa uzaklardan değil de yakından bakılabilseydi, sokağın nabzı neden tutulmasındı ki…

Tutulmak istendi de, dur yapma, etme diye kolunu büken mi oldu, kolundan tutan mı oldu nabız ölçeceklerin!

Sokağın nabzını tutmamak için kırk dereden su getirenleri bilmiyor mu, sokak?

Sokak insanlar gibi, görmedim, duymadım bilmiyorum diyenlerden değildir!

Sokağın ağzı dili olsa da bir konuşsa derler ya…Sokak daha nasıl konuşacak? Varsın duymak istemeyen duymasın, varsın görmek istemeyen görmesin. Duyan duydu, gören gördü çok şükür!

*****

Sokak diyor ki; benim derdim, benim meselem atla deve değildi ki…

Açım dedim bu sokakta kimse aç kalmaz denildi.

İşsizim dedim, ne işsizliği ortada öyle bir şey yokken durup dururken ortaya birde işsizlik çıkartma babından kelamlar edildi.

Sokakta muhtaç insan çok dedim, eski köye yeni adet çıkarma, biz bilmiyor muyuz, muhtaç kim, muhtaç olmayan kim diyenler oldu.

Sokak o eski sokak değil…Neşesini kaybetti sokak. O eski şen kahkahalar yok. Tebessümler ve gülücükler yüzlerde dondu kaldı uzunca bir süredir.

Sokak çeşmesinden su akmaz!

Sokak lambası yanmaz!

Kaldırım taşları kırık-dökük! Asfalt engebeli, çukurlu, tümsekli, yamaları dahi iflas etmiş vaziyette!

Girişi hazin, çıkışı harabe…

Sokağın haneleri dertli haneler, yorgun insanların oturduğu haneler…

Mutfakların yüzü solgun, tencere isyanda, tava boş, mutfak masası üzerinde ara ki bir şey bulasın!

*****

Sokak hiç görmediği kadar yokluk gördü, yoksulluk gördü, virüs yüzünden tamamı karantina gördü.

Bir ucundan bir ucuna cenazeler kalktı virüs ve varyantlarından…

Virüsten gitmeyen kalpten gitti…

Sokağın nabzını tutan olmadı, tutanı da dinleyen…

Sokaktaki bakkalların veresiye defterleri kabardı! Bakkallar her haneye bir sayfa açtılar, yeniden, hatta sil baştan! Gerçekten nabzı tutulsaydı eğer, bir gören olurdu, duyan olurdu…

Sokağın hemen arkasındaki pazarı da gören olmadı. Sokak sakinlerinin pazardan ne alabildiğini, saat kaç gibi pazara gittiğini!

Ya o bakkal dükkanı gibi neredeyse yan yana açılmış olan marketleri şöyle bir dolaştınız mı? Kaç kişi gördünüz sokak sakinlerinden markette? Marketlerde ne arasanız var!

Ancak sokaktaki insanlarda para yok! Paraları vardı da almadılar mı?

Marketlerden en çok kimler mi alışveriş yapıyor?

Suriyeli sığınmacılar!

Bizde para yok, onlarda gani…

Bazıları market arabalarına el koymuş, pazardan lebalep doldurup geliyorlar! Marketlerden de öyle…

Eğer sokağın nabzı bir nebzede olsa ölçülebilseydi, sokak kim bilir neler anlatacak, neler söyleyecekti!

*****

Sokak karanlık! Sokak ıssız! Sokak sessiz! Kaderine ağlıyor! Sokaklar hiç bu kadar kendi haline bırakılmamıştı!

Eskiden bizim sokak derlerdi ya hani!

Bizim dersek, bizim sokağımız dersek ne olur ne olmaz sokak üstümüze falan kalır diyerek bizim diyemiyorlar şeklinde serzenişte bulunuyor sokak sakinleri!

Ne güzel kelimeydi “bizim” kelimesi…

Ne güzel bir sahiplenmeydi o öyle…

Sıcacık, içten, samimi, gösterişten uzak!

O kelimenin içine, sokak kedileri dahil bütün bir sokak giriyordu.

Nabız değimiz o sırlı nesne, “bizim” kelimesinin içindeydi. Ah bir görülebilse, tutulabilseydi!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR