TOSUNCUK DALLAMALAR VE SALLAMALARI
Efendim, şimdi sizlerle Sille de çektiğim bir resim üzerinden konuşmak istiyorum. 8-9 yaşlarında iki çocuk, klasik aletlerle kendilerine tahtadan oyuncakların yapıyorlar. Çocuk ya da buda ne ki deyip geçmemek gerek. Bunun anlamı kendi işini kendisi görme ve özgüven kazanmadır. Köy çocuğu böyledir. O yaşta eşeğe biner, traktör sürer, kuzu güder, görüldüğü gibi kendini aşar gider. Bencillik yapmaz, önüne ne gelirse onu yer, israf etmez, gerçek bir aile ortamında yaşadığı için saygıyı iyi bilir, mağduriyetlerine rağmen şikâyet de etmez ama “VATAN deyince en önde gider”. Saygı görevi, sevgi şiarıdır. Yeterince eğitim almada da, başarısı doğuştan gelen meziyetlere bağlıdır.
Bunların çoğu eskide kaldı ve onlarda teknolojiye yenildi. Yine de eskiyi yaşatanlar vardır demek ki. Anlaşılan “bir nesli bozmak istiyorsan ver eline bazı teknolojik aletleri”, sonra da “al eline istediğin gibi oyna, haksız yere isyan ruhunu geliştir, Gezi’ye davet et”. Bu tosuncuklara da “Gezi Çocukları” de. Kulağı küpeli, eli sopalı, bayrağı yerine sallama bezler taşıyan dallamaları kahraman ilan et; vatanı için çarpışarak şehit olan Anadolu çocuğuna da acıma hissiyle “ah yavrum” de. Dallamalara da ne oluyorsa “karnı tok, sırtı pek; kültürüne düşman, sonrası pişman”.
Bakınız aşağıdaki çocukların kendi yaptığı oyuncakları asla elinden alamazsınız, ele emeğidir, ölür de vermez. Onun toprağı, traktörü, kuzusu, daha da öte vatanı gibi görür. Ötesi de vardı. Eskiden bilye, aşık, ceviz, çelik-çomak, beştaş, happan; düğünlerde deve, yaşıtlarla sobe oynanırdı. Silleli gençlerin elinde telefon testere, IPad yerine keser, dizüst yerine bilye var, kendi oyuncağını kendisi yapar.
Şimdinin oyuncağı genci toplumdan hatta ailesinden koparıyor. Oyunlar ve oyuncaklar da değişti zamanımızda. Oyun oyuna, oyuncak oyuncağa benzemiyor.
Şimdi soralım; elinde 3 bin TL telefonu olan, anne ve babasıyla dahi iletişim kuramayan bu yüzden aile içinde bile yalnızlığı yaşayan mı, yoksa kendi oyuncağını yapan silleli mi mutlu. Bu geleneğin bir şekilde devam ettirilmesi hatta okullar da uygulamalı ders olarak okutulması elzemdir.
Ey eğitimciler, belediyeler ve Devletim; şehre yönelik olan tüm projelerinizi çocuklarımızın kendini aşmasını ve özgüvenini kazanmasını için yaygınlaştıralım. Bu işe köyden başlayalım, şehirli geçleri de kırsaldaki yetenekli gençleriyle buluşturalım. Şehirli çocukların asosyal duruşunu kırarak onu daha üretken hale getirmenin yollarını arayalım. Olur, mu demeyin, bunun binlerce örnekleri var.
Huzur ve Saadet dileklerimle; Allah’a emanet, hayra muhatap olunuz, efendim.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Sayın Akınerdem aslında çok iyi bir konuya temas etmek istemişsiniz teşekkür ederim. Ancak gerçekten yazınız ın başlığı hoş olmamış. Ne demek şu dallama kelimesi bi karşılığını açıklayın. Argo ya da müstehcen gibi geliyor bana. Şu kafiye hastalığını bırakın. Şiir ya da nesir. Lütfen herbirinin hakkını verin.
Yanıtla (0) (0)Valla hocam gusura kalma...Yazının içeriği ile başlığı hiç uymamış. Tosuncuk dallama ve sallamaları 1970 li yıllarda sanayide çalışan çırakların hatta kalfaların tuvalet duvarına müstehcen yazı ve resimleriyle ilgili bir tanımlama. Siz bir okumuş kişi olarak daha uygun sıfat ve tanımlamalar yapabilirdiniz.
Yanıtla (0) (0)Güççükdere kardeş (bilsem ki şusunuz ona göre hitap ederdim) anlama ve yorum yetenek işidir, hani zarf-mazruf. Bir daha ki sefere dikkate alırım.
Yanıtla (0) (0)gıymatlı hocam...sayın profesör... Fikret abey..Siz Aspirle ilğilenseniz daha iyi olacak.. Beğenmediğiniz yoruma, aklınızca aşağılayıcı cümlelerle cevap vermeniz hiç yakışık almıyor.Bu şekilde Komplex'li olduğunuz ortaya çıkıyor. Kendinize yazık etmeyin.Yorumlar canınızı sıkıyorsa, sayfanın altından yorum bölümünü kaldırın ve rahat edin.
Yanıtla (0) (0)