Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

YENİ ÜRETİM SEZONUNA GİRERKEN

YENİ ÜRETİM SEZONUNA GİRERKEN

Tarımcılar olarak tarımı yorumlarken birçok durumu bir arada kullanırız. Bunlardan biri “tarım üstü açık bir pazardır, her şeyi kontrol etmeniz mümkün değildir”. Veya “tarım işi şansa bağlı”. Bunun yanında “tarım 7/24,  12/365 zamanlı çalışma takvimine dâhildir” gibi değerlerle de ifade ederiz. Tüm bunların anlamı şudur; tarım, tarım yapan herkesin her an teyakkuzda olunması gereken bir sektörü ifade eder demektir. Bunu yaparken de her şeyi, yani üretim faktörlerini (yağmur, güneş, don, sıcak-soğuk) kontrol etme şansınız yoktur.

Bulunduğumuz zaman diliminde kışlık ürünler büyüme-gelişme dönemlerinde, yazlık ürünler ise ekim dönemlerindedir. Kışlık ürünler için ihtiyaç duyulan yağmurlar yeterli miktarda düşerse iyi bir verim ve kalite yakalayabilir. Bu değerleri yakalamak elbette sadece yağmura değil, aynı zamanda hastalık ve zararlılara da bağlıdır. İnşallah söylediğimiz gibi olur, verimli ve kaliteli bir sezon geçiririz.

İşin bir de ekonomik boyutu vardır. Şu an ki ürün fiyatlar üst seviyelerde görülmektedir. Geçen sene ki üretim sezonunda ortalama 900 TL/Ton’a alınan buğday, kalite kıstaslarına göre 1300-1500 TL/Ton bandında alıcı bulmaktadır. Bu haliyle fiyatta ciddi bir artış vardır diyebiliriz. Bu değerlere göre 2018 yazında (hasat döneminde) üreticinin elinden tonu 900-1000 TL ye çıkan buğday 7-8 ayda % 40 kadar değer kazanmış durumda. Bu bir ticaret. Neredeyse her sene aynı durum söz konusudur.

Esas meseleye gelecek olursak bazı çevreler buğday fiyatlarının şimdiden açıklanmasını, şu an oluşan fiyatlara göre de buğday alım fiyatları belirlenmesini istemekteler. Bunun sebebini de üreticilerin alım fiyatlarını erken bilmesinin üreticiyi bakım, mücadele ve gübreleme gibi teknik konulara daha fazla eğileceğini, bu da verimlilik ve kalite getireceğini ifade etmektedir demekteler. Tüm bunlar doğrudur diyelim. Açıklanacak alım fiyatlarının üreticinin bakım isteklerini tetikleyeceğini, buna bağlı olarak da verimli ve kaliteli bir sezona gireceğimizi varsayalım.

Bu düşünceler üreticiler için “kulağa hoş gelen” sözler olarak görülebilir ancak iş burada ifade edildiği değildir. Yani “üretici memnuniyetinin ülke memnuniyetinin de” olacağı söylenemez. Yazımın başında belirttiğim gibi tarımsal üretim nasıl ki çok faktörlü bir üretim zinciridir; bunun gibi satışı, işlenmesi ve tüketimi de birbirini etkileyen değerler zinciridir.

Bunun yanında un sanayi kurulum kapasitesinin ülke ihtiyacının çok daha üstünde bir kapasiteye sahip olan ülkemiz dünyanın en büyük un ihracatçıları arasında yer almaktadır. Un sanayi işleyeceği buğdayı dahili üretimden karşılaması durumunda, yukarıda olduğu gibi tonu 1400-1500 TL bandından sağlayacağı hammadde ile dışarıya 1 kg un veremez duruma gelebilir. Ülkesel fiyatların oluşumunda dış pazarların da payı vardır. Bu bir uluslararası rekabettir. Türk sanayicisi bu rekabette geri kalamaz.

Önemli bir husus da buğday fiyatının artırılması ile münavebede yer alan mısır, ayçiçeği, patates ve pancar gibi bitkilerin üretim alanlarının azalması ile sonuçlanabilir. Oysa bu bitkilerin birim alandan milli ekonomiye katkıları buğdayınkinden fazladır, bu ürünlerin tarımı zahmetli olduğundan iş gücü açısından buğdayla rekabet edemez. Bu nedenle de fiyat belirlemede üretim dengesi esas olmalıdır. 

Dedik ya tarımın kendinin çetrefilli olduğu kadar ham veya mamul maddelerinin üretimi ve satışı da oldukça çetrefilli bir durumdur.  Çetrefilli olması üretimin belirli kesimi ilgilendirmesi, bunlardan çıkan tüketimin ise tüm muhataplarını (ülkesel veya dünya ölçeğinde) yani tüketicileri ilgilendirmesidir.

Bu ağda en büyük sıkıntı elbette üreticiye yansımaktadır ancak üretici de üretimde maliyeti düşürecek değerleri devreye sokma konusunda çok istekli değildir. Geçen ki “Romanya’dan geldim” yazımda da belirttiğim gibi üretici (çiftçi-köylü) artık üretim maliyetini düşürecek uygulamaları devreye almalıdır. Bunun için de adına ne derseniz deyin “toplu üretim, ölçek ekonomisi, bir köyü bir işletme görme” esas anlamıyla ölçek ekonomisine giden modellemeleri çalışmak, bunun için de özellikle en büyük sıkıntıyı çeken üreticilerin kendileri, bu projenin devreye alınması için siyasi otoriteleri ikna etme çalışmalarını başlatması gerekir.

Verimli bir üretim yılı olması dileklerimle, kalın sağlıcakla.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR