Zamlar yel değirmeni, Bizler Donkişot’uz!

Donkişot’un hikayelerini okumayan ya da kulaktan duyarak öğrenmeyen, bilmeyen neredeyse yoktur. Hikaye bu ya, asil bir ailenin çocuğu olan Donkişot, haksızlık yaptığına inandığı egemenlerle savaşır.

En bilindik hikaye de yel değirmenleri ile yaptığı savaştır. Burada tasvir edilen yel değirmenlerine karşı amansız bir mücadeleye giren Donkişot, sonunu bilmediği bir yolun yolculuğuna soyunur.

Teşbih şimdi anlatacaklarımla ne kadar uyumlu olur, ne kadar hikaye yerine oturur orasını bilemem. Ama bir gerçeklik var ki, Donkişot’un yel değirmenleriyle savaşına benzer bir şekilde zamlarla savaşıyor, gelen her zamda da tüketimimizi artırıyoruz.

Neyi tüketiyoruz?

Basit bir örnek vereyim…

Ortadoğu’da her geçen gün yükselen gerilim, savaş, ABD’nin bölgedeki başat canavar olan İsrail’e olan sonsuz desteği ve neticesinde bu gerilimin bitmek tüketmek bilmeyen hali, savaş tamtamlarıyla birleşince başta petrol ürünleri olmak üzere birçok şeye zam geldi…

Zam, petrolle sınırlı kalsa iyi…

Petrol türevi olan kimyevi birçok ürünün birim fiyatı her geçen gün yükselmeye çılgınca devam etti.

Öyle ki elektrik kablosu bile bu zamlardan nasibini aldı, yetmedi kablo krizi bile doğdu.

Konuyu tekrar petrole getirecek olursak;

Okullarda eğitim öğretim yılının sona ermesi ile birlikte şehirdeki trafik yoğunluğunun bir nebze de olsa azalması yönünde bir beklenti mevcuttu.

Şehirdeki hareketliliğin azalacağı, okul taşıtlarının günün ilk ışıklarıyla birlikte yollarda cirit atarcasına seyri ortadan kalkacağı düşüncesi bu fikri destekledi.

Diğer yandan petrol fiyatlarının üst üste gelen zamlarla birlikte geride kalan bir hafta içerisinde ortalama 10 lira artması, birçok kişiye kontak kapattır cinstendi.

Zaruri olmayanın kendi aracıyla trafiğe çıkmayacağı, vatandaşın kendi tasarruf tedbirlerini artıracağı, toplu ulaşımın eriştiği her noktaya artık toplu ulaşım araçları ile gidileceği de yine en büyük beklentilerden biriydi.

Peki öyle mi oldu?

Yel değirmenleriyle savan Donkişot misali, insanımız da zamlarla savaşır bir hale büründü. Özellikle son dönemde Konya’daki trafik yoğunluğunun artması benim nazarımda abesle iştigaldir.

İnsanımız adeta ‘Binen binmeyen belli olsun’ dercesine kendi aracıyla daha çok seyahat eder hale geldi. Trafikte yoğunluk özellikle günün belli saatlerinde artınca araçlar ilerleyemez hale geldi, bu durum zaten pimi çekilmiş bomba gibi patlayacak yer arayan kimileri için de fırsatı beraberinde getirdi.

Son günlerde trafikteki gergin bakışlar bile şahsen beni korkutuyor.

Bu durum nereye gider, ne zamana kadar yel değirmenleriyle mücadele edilir, kim kazanır bilemem ama kaybedenin biz, milli ekonomimiz olduğunu görüyorum. Çünkü gergin bakışlı gözlerin olduğu araçları korka korka da olsa baktığımda neredeyse her bir araçta bir kişinin seyahat ettiğini, konforundan ödün vermeyen bizlerin trafikteki yoğunluğu da yapılan zamları da hak ettiğini düşünüyorum.

İster kızın, ister küsün…

Diğer yandan yine bedime giden bir husus daha var.

Brent petrol fiyatları yukarı yönlü seyrederken ne hikmetse perakendeye bu olduğu gibi, hızlıca ve doğrudan yansıyor.

Ne oluyor yani? Fiyatı yükselir yükselmez petrol istasyonları yeni fiyattan petrol alıyor da maliyetleri ona göre artış gösteriyor, bunu da vatandaşa mı yansıtıyorlar?

Petrol fiyatlarının seyri değişip aşağı yönlü hareket ettiğinde ise, ‘efendim işitmedim, bana bir şey mi dedin?’ dercesine umursamaz bir tavırla perakende satış fiyatının aşağı çekilmesi işi geniş zamana bırakılıyor.

Evet anlamıyorum ama söylemeden de edemiyorum.

Allah sonumuzu hayreylesin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Rasim Atalay Arşivi

Medya ve algı üzerine bir hikaye

25 Kasım 2025 Salı 20:30

Ekmeğe zam gelmiş: Oh olsun!

22 Ekim 2025 Çarşamba 00:05

Ne olur bu kez insanlık kazansın!

30 Eylül 2025 Salı 23:30