Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Açlık

Açlık

“Andreas, ideali olan yazarlıktan yaşadığı zorluklara karşın vazgeçmeyen yoksul bir gençtir. Kiralık odalarda, yazları çoğu zaman parklarda yatar kalır. Gazetelerde arada bir yayınlanan yazılarından aldığı ücretten başka da geliri yoktur. İş bulmak için başvurduğu yerlerden geri çevrilir. Sokaklardaki hayat yazarlığı için ona zengin bir malzeme sunar. Ayrıca hayal gücü de çok geniştir. Sık sık aç kalma tehlikesi yaşar ve kaldığı odanın kirasını ödeyemeyecek duruma düşer. Üstündeki eski püskü giysilerini satmak zorunda kaldığı bile olur. Açlıktan yerde bulduğu bir portakal kabuğunu kemirir. Gururu bırakıp dilense de bir şey elde edemez. Kendisine acıyan bir arkadaşı imdadına yetişerek ona bir miktar para verir. Bir hafta sonra açlık günleri yeniden başlar. Benzer sahneler yaşanır. Kaldığı odadan kovulur. Kasaptan köpekleri için istediği kemikleri kemirir. Yazmaya mecali kalmaz. Rıhtıma gider, İngiltere’ye hareket edecek bir gemiye tayfa olarak yazılır ve yazarlık hayallerini bırakarak İngiltere’ye doğru yol alır.”

Kısaca özetlemeye çalıştığımız ‘Açlık’ adlı romanın konusu bu. Nobelli yazar Knut Hamsun’un ilk ve otobiyografik romanı ‘Açlık’ta zamanında yazar olacağını belirtmesine karşın kimseden destek alamayan, kitabını yayınlatacak bir yayınevi dahi bulamayan, parası tükenen, aç kalan, çalıştığı onca yoğun işin hengâmesinde bile kitap okumayı bırakmayan bir adamla karşı karşıyayız. Hatta Amerika'da biletçilik yaparken kitap okuduğu ve bu yüzden yolcularla ilgilenemediği için işten atılmış. Nazi hayranı oluşunu, Nobel ödülünü Hitler’e ithaf etme arzusunu, Nazi sevdası hasebiyle vatana ihanetle yargılandığını, protesto amacıyla kitaplarının yakıldığını görünce; “keşke beni yaksaydınız” diyen farklı, özgün biridir Hamsun.

İstanbul’a da gelmiştir bu büyük yazar. Öncesinde önyargılı ve yanlış tanıdığı Osmanlı’nın, Batı medeniyetinden çok daha ileri seviyede olduğunu dillendirmiştir.

Sözü daha fazla uzatmadan Açlık’ın satır aralarına gidelim ve bırakalım o kendini anlatsın…

‘’Sonbahar gelmişti: her şeyin renk değiştirip öleceği nazlı, serin mevsim. Sokaklarda başlamış gürültü beni dışarıya çağırıyordu: Attığım her adımda taban tahtaları esneyen bu boş oda, ıslak ve korkulu bir tabuttu sanki.’’

‘’İnsan deli olmasa bile, biraz duyarlı bir kalbe sahip olabilir pekâla.’’

‘’Sokaklarda sürtmeye devam ettim. Her şeye kayıtsız, avare yürüyor, bir sokak başında sebepsiz duruyor, hiç işim olmayan bir yan sokağa sapıyordum. Her şeyi oluruna, kendimi şen sabaha bırakıyor, mutlu insanlar içinde ben de kaygısız, öne arkaya sallanıyordum. Bulutsuz, berraktı gökyüzü; benim de gönlüm gölgesiz.’’

‘’Belki de hemen bugün, gelecekteki suçlar yahut irade özgürlüğü üzerine bir makale, okumaya değer bir şey yazar, hiç değilse on kron alabilirdim. Böyle bir makale düşüncesi, birdenbire, derhal başlamak, dolu beynimi sağmak tutkusuyla doldurdu içimi.’’

‘’Belli belirsiz bir duygu, bana şu kaldırım taşları üzerinde yürüyen, sinip küçülen kimsenin ben olmadığımı söylüyordu.’’

‘’İnzivamın olanca tadını en iyi böyle çıkarıyordum. Gönlümde tek bulut yoktu, tek rahatsızlık duygusu, düşüncelerimin eriştiği ölçüde, gerçekleşmemiş tek arzu ya da heves yoktu. Gözlerim açık yatıyor, benliğimden sıyrılmış bir halde kendimden uzaklarda olmanın sefasını sürüyordum.’’

‘’Bir zaman yattığım yerden karanlığı; kavrayamadığım, uçsuz bucaksız ve kalın karanlık kitlesini seyrettim. Aklıma sığdıramıyordum karanlığı. Bütün ölçülerin üstünde bir karanlıktı bu: yakınlığı altında eziliyordum.’’

‘’Deliliğim bir güçsüzlük, bir bitkinlik sayıklamasıydı, fakat bilinçsiz değil.’’

‘’Ölecektim işte; sonbahardı, her şey kış uykusuna gömülüyordu.’’

‘’Güçbela birkaç kısa cümle yazabildim; sırf ilerleyebilmek için çekiş döğüş zorla ele geçirebildiğim bir düzine çaresiz sözcük!

“Üff çekingen insanlar ne zor! Onların yanında her şeyi bizim yapmamız, bizim söylememiz gerek; hiç de yardım etmezler bize.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR