Erol Sunat

Erol Sunat

BİLYA BONCUK!

BİLYA BONCUK!

BİLYA BONCUK!

 

Anadolu kültürüyle yetişen çocukların, istisnasız bütün çocuk oyunları strateji üzerine kuruludur. Bu oyunları kazanmak rakibinin dalgınlığından, tereddüt etmesinden, yanlış hamlesinden kaynaklanan hatalar sonucu kazanılan oyunlardır.

Üç taş, beş taş, dokuz taş, dama, saklambaç gibi oyunların en can alıcısı, en stratejik olanı, en maharet ve beceri isteyeni bilya boncuk’tur.

Bu oyunun çocuk yaşlardaki galipleri, hepimizi yenerdi, ondan daha iyi oynayan olmazdı, onu oynarken seyretmek bile heyecanlıydı denilenlerin gerçek hayatta nerelerde olduğunu, nerelerde durduğunu mutlaka biliyorsunuzdur! Bilmiyorsanız da, hafızanız sizi yanıltmayacak, bu sorunun cevabını kolay bulacaksınız.

Bilya boncuk oyunu, kazanmak için ihtimali, seçeneği, riski çok olan oyunlardan biri oldu hep. Bu oyun meydanda olan bir oyun. Gizlisi-saklısı, hilesi-hurdası yok.

Bu oyunda; kabiliyet var, beceri var, zeka var, görmekle bakmak arasındaki o ince çizgiyi yakalamak, attığını vurmak, ıskalamamak var.

Tam anlamıyla hesap-kitap işi bir oyun. Çocukken iyi bilya boncuk oynayanlara onun için kül yutturamazsınız, kandıramazsınız! Ayak oyunlarını ona karşı tutturamazsınız!

Aleyhinde olabilecek,  adımları çok önceden kestirebilir. Kimden zarar gelir, kimden gelmez konusunu sezgileriyle çözebilir. Konuşanların üslupları nasıl olursa olsun, maksatlarını, ne niyetlerle geldiklerini, ne istediklerini, nereye varmayı düşündüklerini onlar konuşurken çözümleyebilir.

İçine kapandığı, kendini kapattığı hallerde dahi ne gibi stratejik hamlelere hazırlanıyor bilemezsiniz!

Çocukluğunda bilya boncuk oyununda iyi olanların dedikoduyla, dedi ki, demişkilerle işi olmaz. Sakin duruşları, hiçbir şeye karışmıyormuş havaları, işime-gücüme bakıyorum, kimseye aldırmıyorum yaklaşımları stratejilerinin gereğidir.

 

BİZ BİLYA BONCUK OYNAMIYORUZ!

Sözüm ona biz bilya boncuk oynamıyoruz çıkışlarıyla, zaten bilya boncuk oynamada çocukken de başarılı olamayanlar, kendilerine has bir strateji geliştiremeyenler varsın bu işin edebiyatını yapmaya devam etsinler.

Lafla atıp-tutanlar, laftan saraylar, konaklar yapanlar, lafla şehri fethedenler, şehrin sahibi olduğu rüyasına kapılanlar bilya boncuk oynamayı bilselerdi, susulması gereken yerlerde konuşmazlar, boşa konuşan insan durumuna düşmezlerdi.

Çünkü, bilya boncuk oynamayı bilenlerin, hangi hamleyi yaparsanız yapın, sizden birkaç hamle önde olduğunu ve sizin hamlelerinizi nasıl boşa çıkardığını anlayamazsınız!

İş ve siyaset dünyasında strateji olmazsa olmaz bir kabiliyettir.

Strateji bilginiz yoksa bir arpa boyu yol gidemezsiniz. Hele dağarcığınızda da bir şeyler yoksa birileri söyler, siz yaparsınız! Sonrasında, istediğiniz kadar bilya boncuk üzerine konuşun durun!

Bilya boncuk çocukluk yıllarında kazanılan bir maharettir. Gün gelir hiç bilinmeyen bir zaman diliminde lazım olur. Birçok insan, ben bu kabiliyeti demek ki, çocukken kazanmışım demekten kendini alamaz!

Ancak, bu işin daha başlangıcında bunu iyi gözlemleyenler, çocukluklarıyla, bugünkü konumları arasındaki, bağlarını hiç koparmayanlar, bulundukları işin stratejik tarafını oyun kurucu olarak, darda kaldıklarında, kendilerini köşeye sıkışmış hissettiklerinde, dibe vurmaya doğru gittiklerinde, kazanması oldukça zor bir işe girdiklerinde derhal uygulamaya koyarlar.

Çemberler yarılır, ateş hatlarından kazasız-belasız çıkılır, uçurumlardan düşerken, bir dal parçasına tutunulur, dibe vurulsa dahi, yere vurup, hızla tekrar yukarıya tırmanılır.

Öldüm-bittim edebiyatları yapılmaz, kimse bakmadı, gelmedi, kapımı açmadı, elimden tutmadı gibi feryadı-figana başvurulmaz.

Bilya boncuk oyununu iyi bilenler, hiç beklenmeyen, hiç kestirilmeyen, olması mümkün değil denilen yollardan kendilerine bir çıkış yolu bulur yollarına devam ederler.

 

ANADOLU’DA ÇOCUKLAR OYUNLARLA İÇ İÇEDİRLER!

Bakmayın siz strateji okumadan öğrenilmez diyenlere! Okumakla, dirsek çürütmekle işin ancak nazari tarafı öğrenilebilir.

Uygulama konusu ise, okumakla değil, bizzat işin içinde olmakla kazanılır. Kazanma üzerine kurulu bütün çocuk oyunlarında, adı konmamış bir strateji hakimdir.

Saklambaç oyununda dahi, hiç kimsenin sizi bulamayacağı bir yere saklanmayı düşünebilmek az şey midir?

Bilya boncuk oyununda, beyninizin, aklınızın oyunu kazanmaya nasıl odaklandığını, ne yaparsam, nasıl atarsam, nereden vurursam diye yapmış olduğunuz hesaplamaları bir hatırlayın.

Tabi birde bu tasarladıklarınızı oyunu kazanmakla sonlandırdığınızı bir düşünün.

İşte Anadolu çocukları, stratejiyi daha çocuk yaşlarda öğrenmişlerdir.

Şehrimizde eteğine taş toplamak meşhurdur diye anlatılır. Ve denir ki, eteklerine taş toplayanlar, günü, vakti saati gelince, ya topladıkları taşı birbirlerine fırlatmaya, ya da eteklerindeki taşları dökmeye hazırlanırlar.

Lakin, o taşları ne fırlatabilirler, ne de dökebilirler! Neden bilir misiniz?

Bilya boncuk oynamayı iyi bilenler için eteklere taş toplamakta değişik bir stratejik hesap şeklidir.  Eteklere taş toplamak bir anlamda savunma kalkanıdır.

Sen atarsan, bende atarım. Sen dökersen, bende dökerim diye de anlaşılır!

 

KEŞKE BİLYA BONCUK OYNASALARDI!

Konya gibi bir şehirde, bilya boncuk diye başlayan bir dünya cümleyi mutlaka duymuşsunuzdur. Bazen kızarak, öfkelenerek, bazen havalı bir biçimde söylenen bu tabir aslında söylenemeyen bir takım konuların dışavurumu ve yansımasıdır.

Biz burada bilya boncuk oynamıyoruz diyenler var ya… Keşke bilya boncuk oynasalardı! Çünkü, oynasalardı ona göre konuşurlardı.

Haddizatında, ticarette, siyasette oynanan oyunların aslı astarı, gelmişi-geçmişi bilya boncuk oynamaktan geçiyor.

Bilya boncuk, çocuk yaşlarda her birimizin oynadığı bir strateji oyunu, dikkat oyunu, hedefin nasıl vurulacağı oyunu, kaybediliyor sanılan bir oyunun, nasıl kazanılabileceğinin oyunu.

Bugünkü tabirle, işin sinüsünü, kosünüsünü, tanjant ve kotanjantını en ince bir şekilde hesap edilmesi oyunu.

Değilse bilya boncuk oyunundan galip çıkamazsınız. Biz burada bilya boncuk oynamıyoruz demek neyin nesi? İşin edebiyatı!

Laf yarıştırarak, mecaz ve ima yollarını kullanarak, hem karşılıklı bile bile bilya boncuk oynayacaksınız, hem de, biz burada bilya boncuk oynamıyoruz diyeceksiniz! İnanın hiçte inandırıcı değil!

Bu yapılan, bilya boncuk oynama hikayesini başka mecralara sürüklemenin laf oyunu!

Bal gibi de oynanan oyunun adı bu!

Karşınıza dişli bir rakip çıkmış, bilya boncuk oynama konusunda sizden daha iyi olduğunu duruşuyla, konuşmasıyla, hal ve hareketiyle göstermişse, ne yapacaksınız?

Bilya boncuklu savunmaya geçip, ya işin içinden sıyrılıp çıkmanın yollarını arayacaksınız. Ya da işi kavgaya, tartışmaya döküp içinden çıkılmaz hale getireceksiniz! Bugün yaşanan da, olup-biten de bu türden örneklerin yaşandığı bir zaman dilimi!

Sevgili okurlar!

Eminim sizlerde çocukluk yıllarınızda mutlaka bilya boncuk oynamışsınızdır. Günümüz ticaret ve siyaseti, bilya boncuk oynamanın çağ atlayan versiyonlarıyla kıran kırana yapılan bir mücadeleye sahne oluyor. “Biz burada bilya boncuk mu oynuyoruz?”, diyenler var ya, onları da en iyi sizler bilirsiniz!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR