Erol Sunat

Erol Sunat

Elek

Elek

Siyaseti seviyoruz. Onun için unumuzu eleyip eleğimizi asamıyoruz. Eleğimizi asmak gibi bir niyetimiz ise hiç olmadı.

Siz, siz olun, unumu eleyip eleğimi duvara astım diyenlere de inanmayın!

Siyasete ara verenler…Ara verdirilenler…Dur, bekle denilenler…Siyasete şimdiye kadar soğuk durduğu sanılanlar...Partileriyle aralarına geçmişte taş duvar ördüğü var sayılanlar…

Gemileri yaktı denilenler…

Ben unumu eledim, eleğimi duvara astım babında tavşan uykusuna yatanlar…

Siyaseti kendine meslek edinenler, siyasete hep hazırdılar.

Bu arada, Vekillik olmadı Başkanlık verelim anlamına gelen aday göstermelerde dikkatlerden kaçmadı.

Anlayacağınız, “Kim dedi unumuzu eleyip eleğimizi astık” demenin farklı argümanları her yerde…

Sürpriz, sürpriz üstüne…

Diyorlar ki; Dün un elemeye niyetimiz yoktu. Dün belki eleyecek unumuz yoktu. Dün eleğe uzanacak dermanımız yoktu. Bugün dermanımızda var, Fermanımız da…31 Mart’ta da hem harmanımız hem bayramımız olacak inşallah.

*****

Elek; elemek demek…Eledim eledim diye başlayan bir türkümüz var ya hani…Bu eleme hikayesi siyasetimizin gözdesi. Siyasetin elindeki elek bildiğimiz eleklerden değil.

Bu eleğin eledikleri, eleğin üzerinde kalanlardan çok daha kıymetli…

Elek kimleri elemedi ki? Kimler geldi kimler geçti? Kimler gitti, kimler bir daha geri gelemedi? Kimler gözde iken, önde iken aniden siyasi geleceği sona erdi?

Elek fena eliyor.

Eleyenler kim?

Elek elinde olanlar…Eleyeceklerini gözünü kırpmadan eleyenler. En fazla ah ve beddua alanlar…

Çünkü, eledikleri un değil…

Elenen insan…Elenen liyakat…Elenen tecrübe…Elenen o işin ehli olma vasfı…

Elinde elek olan o eleyiciler, Vilayetlerin, İlçelerin, beldelerin istikbalini elemeye tabi tuttuklarını hiç mi anlamadılar?

İşin içinde vebal denen taşınması oldukça ağır bir kavram varken, ben o vebali taşırım, vebaliniz benim boynuma olsun diyebildiler mi?

*****

Elekler yine elde, şehirler ayakta, ilçeler ayakta, beldeler ayakta…

Ne yapacağız?

Üç aya kadar Başkan seçeceğiz.

Yani Şehremini…Şehrin en emini…En güvenilir olanı…En liyakatlisi…En işinin ehli olanı…

Dilerseniz, İlçe Emini deyin, Belde emini deyin…

Şehremini olurda ilçenin, beldenin, köyün ve mahallenin emini olmaz mı?

Neden olmasın?

İşte o elekler şehirlerin, ilçelerin, beldelerin ve köylerin kaderini tayin ediyor.

Siyaset yapanlar bazı yerlerde beş yılı boşa harcamışız demeye başladılar.

Hayret…

Oysa şu olursa, falancayı aday gösterirseniz, şehir toparlanır, İlçe kendine gelir, kasaba şenlenir denmişti.

Kim dinledi?

Kimse…

*****

Siyasetçinin inadı, kendine göre yaptığı hesaplar, artılar, eksiler, bölmeler, çarpmalar hiç değişmedi.

Ne mi oldu?

Hiçbir şey!

Şimdi yapılan sözüm ona yeni arayışlar.

Aranan ne?

Daha önce arandığı söylenen özellikler.

Ne onlar?

Doğruluk, dürüstlük…

Liyakat…

Tecrübe…

İşinin ehli olma vasfı…

Önceki seçimlerde de aynı vasıfları aramıyorlar mıydı?

Ne diyordu Sezen Aksu; “Geç bunları anam, babam geç bunları…”

*****

Elek kendini halktan daha yukarılarda görürse, ben ne dersem o olur derse, halk bana rağmen hiçbir şey yapamaz derse, halk alır o eleği buraya kadar der, asar duvara.

Bende bu işin ehlini sana rağmen, seçerim der. Bu türden olaylar birçok seçimde defalarca yaşandı.

Elek bu işten kendine bir ders çıkardı mı?

Çıkarmadı…Çıkarmadığı gibi, hırslandı, kinlendi, o Başkanın iki ayağını bir pabuca soktu. Adım atamaz, kıpırdayamaz, hizmet üretemez hale getirmeye çalıştı. Sonra devran döndü. Felek o elek tutanları, başka elekleri tutanlara dönüştürdü.

Eleği tutanların bakış açıları neredeyse hiç değişmedi. Elediler, elediler sonra benzer eleklerde onlarda elendiler. Elendikten sonra biz ne yaptık, kime ne zararımız oldu diye çok söylendiler.

Bu şehrin, bu ilçenin başına ne geldiyse senin gibilerin yüzünden geldi ithamlarını kabullenemediler. Gönül koydular, küstüler. Bu bize söylenecek laf mı diye kara yaslar bağladılar.

Bazıları bir konuşursam kıyamet kopar, yer yerinden oynar diyordu ya…

Hadi dediler, korkma, çık konuş, kıyamet kopacaksa kopsun, yer yerinden oynayacaksa oynasın.

Ne mi oldu?

Hâlâ konuşacaklar!

*****

Siyasetçilerimiz adeta günah çıkartıyorlar. İnsan kıymeti bilemedik diyorlar.

Sanki, daha önce kıymetini bilemediklerini onlardan başkası kenara almıştı!

Onlar değil miydi, o adam bizim işimize yaramaz diyen…

Başkan olursa kapısını açıp da giremeyiz…

Destursuz yanına varamayız diyen…

Ne oldu?

Başlarına taş mı düştü saksı mı?

Siyasete yön verenler, ne kadar hizmet ehli adam varsa kendi eleklerinde öyle bir elediler ki, o elenen kıymetler, liyakat sahibi insanlar kırıldı, küstürüldü. Şimdi gel denilen gelmiyor.

Bu özelliklere sahip o kadar çok insan vardı ki…

Yüzde doksanı aday gösterilmedi…

*****

Bir tarihte Karadenizli bir Milletvekili, hemşerilerine hitaben, şöyle demişti; “Sizin kısmetinize de ben düşmüşüm!”

Bizim kısmetimize de o aday olursa istifa ederim diye rest çeken siyasiler, istemedikleri insanlar aday olmasın diye kulp takmakta yarışan işgüzarlar düştü.

Hemen her dönem eleklerde bile isteye elendi birbirinden değerli insanlar. Hâlâ aynı yanlışlarda ısrar etmek, edilmesine göz yummak ise Anadolu’nun ve siyasetimizin en büyük talihsizliği.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR