Adnan YILMAZ

Adnan YILMAZ

İletişim ‘Selam’la Başlar

İletişim ‘Selam’la Başlar

Selâm; birbirimizi tanımanın, diyalog kurmanın, karşılıklı fikir alışverişinde bulunmanın, her türlü zorluklara ve tehlikelere karşı kenetlenmenin, dayanışma ve yardımlaşmanın gönül anahtarıdır.

 

Ben de selamların en güzeli olan Allah'ın selamıyla can-ı gönülden selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum:

 

 "Selamün aleyküm."

 

Buna binaen meramımı daha iyi ifade edebilmek ve siz değerli okuyucularım tarafından daha iyi anlaşılabilmek için yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'de geçen şu duayla başlamak istiyorum:

 

"Musa: Rabb'im! dedi, kalbime genişlik ver, işimi bana kolaylaştır. Dilimden düğümü çöz. Ki sözümü iyi anlasınlar." (Taha Suresi, 20/25-28)

 

“Bismillah” diyerek Mehmet Akif Ersoy’un,

“Ah ne olur bütün eli kalem tutanlar… Milleti irşad edecek faideli şeyler yazsalar…” sözünden ilham alarak; “Halka hizmet Hakk’a hizmettir…” aşkı ve şevki ile yürüttüğümüz kırk bir yıllık idarecilik tecrübesini bir nebze olsun gençliğimize aktarabilmek için araştırma, yazma ve anlatma yoluna koyulduk. Gayemiz; Aziz milletimize ve bizlere emanet olan göz aydınlığımız evlat ve torunlarımıza ışık tutabilmek, faydalı olabilmektir. Yine Bakî’nin, “Âvâzeyi bu âleme Dâvûd gibi sal Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş” dediği gibi, şu âlemde hoş bir sadâ bırakabilmektir.

Her kıymet, "Ben kimim? Ne yapmalıyım?" diye insanın kendini sorgulaması neticesinde ortaya çıkar. Bu sorgulamanın naçizane benim penceremden bir manzarasını göreceksiniz.

Bu noktada kendimize, çevremize baktığımızda hepimizin yüreğini yakan ve aşılması gereken bir engelimiz var: İletişim…

İnsanlar bireysel dünyasında, aile ortamında ve sosyal hayatında sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için çevresindekilerle iletişime geçer.

İletişim terimi, duygu, düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması, bildirişim, haberleşme anlamına gelmektedir. Sözlü iletişim ise "insanın duygu, düşünce, izlenim ve tasarımlarını sözle bildirmesi" demektedir (Saraç, 2006).

İletişim üzerine yapılan incelemelere ve tavsiyelere şöyle bir baktığımızda bunun bütün çağlarda önemli bir konu olduğunu görüyoruz. Bütün araştırmalarda en dikkat çeken husus şudur: "İletişim selamla başlar."

Nitekim yüce kitabımızda şöyle buyurulmaktadır: “Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha güzeli ile selamlayın yahut aynı ile karşılık verin.” (Nisa Suresi, 4/86)

Ebû Hureyre (ra) den rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (sav) bu konuda şunları söylüyor: Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız!” (Müslim, İman 93-94)

 

Aşağıda sayacağım hususların çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum:

  • Her işe selam ve Rabbimizin adıyla başlamak,
  • Rıza-i İlahiyi amaçlamak,
  • Samimi olmak,
  • İhlaslı olmak,
  • Göz teması kurmak,
  • Muhabbet havasını oluşturmak,
  • Anlayışlı olmak,
  • İyi bir dinleyici olmak, sözü kesmeden muhatabını sonuna kadar saygıyla ve sabırla dinlemek,
  • Karşılıklı sevgi ve nezaket sahibi olmak,
  • Aynı dili biliyor, konuşuyor olmak, iletişime geçmek için onlarla aynı frekansı yakalamak.
  • Güven vermek,
  • Neticeye değil, görevimize odaklanmak,
  • Ön yargılardan arınmak,
  • Empati yapmak, muhatabı anlamak, iyi ve kötü olan ne varsa insanla paylaşabilmek.
  • Kendi düşüncelerini ve onun düşüncelerini değerlendirip bir sentez yapmak,
  • Gönüle girebilmek,
  • Pozitif olmak,
  • İnandırıcı, gerçekçi ve doğal olmak. Abartıdan uzak, olduğu gibi davranmak.
  • Doğru zamanlama yapmak,
  • Değer verdiğinizi hissettirmek,
  • Tebessüm etmek, güler yüzlü olmak. Gülümseyen bir yüz, bir kalbin kapısını herhangi bir anahtarın bir kapıyı açmasından daha çabuk açar.

Peki, neden iletişim öyleyse? Çünkü her şeyin başlangıcı, var oluşun ilanı, bildirimi ve aktarımıdır iletişim. Bu sebeple “önce iletişim” diyoruz.

Teknolojinin gelişmesi sayesinde birbirimize çok kolay ulaşabiliyoruz; ancak “karşılıklı olarak birbirini anlamak” anlamına gelen iletişim kurma konusunda zayıf kaldık. Maalesef iletişim kurmak, unutulan bir davranış haline geldi. ”Öğrencimle iletişim kuramıyorum, öğretmenimle iletişim kuramıyorum, eşimle iletişim kuramıyorum, çocuğumla iletişim kuramıyorum, annemle iletişim kuramıyorum, patronumla iletişim kuramıyorum” gibi cümleleri çokça duyuyor oluşumuz da bunu gösteriyor.

Amacımız doğru iletişime giden yolda yürümek. Doğru ve güzele talepkâr olacağız, iyi iletişim nasıl olur, onun peşinden gideceğiz. Bu gidişimizde bizlerin yolunu başta Allah'ın kelamı, Resul’ünün kılavuzluğu ve büyüklerimizin nasihatleri aydınlatacak.

İletişim, kişiler arasında, duygu, düşünce, bilgi ve haberlerin, akla gelebilecek her türlü biçim ve yolla kişiden kişiye karşılıklı olarak aktarılmasıdır. Kısacası kişilerin birbirlerini anlamasıdır. Tanımına bakınca nasıl da anlaşılır görünüyor iletişim!

Kişilerin birbirlerini anlaması… Peki ama bunca iletişim problemi nereden çıkıyor? Birbirimizi neden anlayamıyoruz? Neden bunca karmaşa, hengâme, "ben, ben" çığlıkları? Cevabı çok basit. Çünkü dinlemiyoruz, dinlemeye değer görmüyoruz, karşımızdakinin söylediklerine zaman ayırmıyoruz. Kendi kafamızın içindeki doğrulardan başka doğru yokmuşçasına belki acımasız olacak ama bencilce davranıyoruz.

İyi bir dinleyici olmak iletişim açısından stratejik bir öneme sahiptir. Unutmamak gerekir ki, iki kulağımız, bir ağzımız vardır. Bu da dinlemenin konuşmadan daha önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Doğan Cüceloğlu bu noktada şu tespitte bulunuyor: "Doğuştan iyi dinleyici olanların sayısı azdır. İyi bir dinleyici olabilmek için bilinçli bir çaba ve yeni beceriler öğrenmek gereklidir."

Fazla mı bencilleştik acaba?  “Benim isteklerim önce gelir. Karşı taraf kırılsa da önemli değil benim isteklerim, benim mutluluğum…”

Hayır! Bu zihniyet, her şeyden önce yaratılışımıza aykırı. Dinimizde istişare emri yok mu? Bayramlarımızı, düğünlerimizi sevdiklerimizle kutlayarak mutlu olmuyor muyuz? Cenazelerimizde acılarımızı eş, dost akraba ile paylaşmıyor muyuz? Bunca bireysellik bize göre değil besbelli…

Gözlerinin içine bakarak karşındakine gönülden verdiğin bir selamla, o insana dünyaları verirsin. Tamam, teknolojiyi kullanalım ama toplum olarak ilerlememiz için elimizdeki güzel değerleri kaybetmeden kullanalım.

İletişimimizi koparmayalım. Göz teması ile kazanacağımız güzellikleri kaybetmeyelim. Kaybolmayalım sanal dünyalarda! İletişimde sabır başarılı sonuçlar doğurur. Emek vererek, zaman tanıyarak, sevgiyle besleyerek, özveriyle, diyalogla tartışmasız başarılı sonuçlar elde ederiz.

"Kötü düşündüğünüz ya da sizin için kötü düşünen bir insan için, kırk gün güzel söz söyleyip olumlu hisler beslediğinizde karşı taraf da, sizin için olumlu düşünmeye başlar, dönüşür" diyor gönül mimarları.

  • İletişim için kocaman bir gönül lazım.
  • Beklemeden veren güzel hislerle,
  • Asıl iyiliği kendine yaptığını bilerek,
  • Mükâfatını Hak’tan bekleyerek,
  • Hatta bir mükâfat beklemeden!
  • İletişimde dinlemeyi bilmek gerek,
  • Kucaklamak, sevgiyle dokunmak, hayatlara saygı duymak gerek,
  • Kendinde olanı paylaşmak, paylaşarak çoğaltmak demek,
  • İnsan eti yenilmez, derisi giyilmez tatlı dilinden başka nesi var.

Anlamak ve anlaşılmak dileğiyle… İlahi kelamdan önce yerinde bir tespiti aktaralım:

"Kur’an-ı Kerîm, Hz. Peygamber’e sözlü olarak vahyedilmiştir. Kur’an, sözlü iletişim dilinin, güzel, yumuşak, kolay bir üslup temeline dayandırılmasını istemiştir. Kaba, çirkin ve sert sözlerle kurulan iletişimde başarı sağlanamayacağı gibi, ulaştırılması istenilen mesajın etkili olması da söz konusu değildir. Bu yüzden muhatap kim ve anlatılmak istenilen ne olursa olsun sözlü iletişim dili, gönülleri kazanabilecek nitelik ve güzellikte olmalıdır." (Buladı, 2018: 21).

Cenab-ı Hak buyuruyor ki; "Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır." (İsra, 17/53)

"... İnsanlara güzel söz söyleyin..." (Bakara, 2/83)

“Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır yahut korkar.” (Tâ-Hâ, 20/44)

"Onlara öğüt ver ve onlara, kendileri hakkında etkili ve güzel söz söyle." (Nisâ, 4/63)

Ve yeri geldiğinde Resulünü bile uyarıyor doğru iletişim için: "Yüzünü ekşitti ve sırtını döndü." (Abese, 80/1).

"Allâh'ın rahmeti sebebiyledir ki, sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, çevrenden dağılır, giderlerdi.” (Âl-i İmrân, 3/159).

"Rahmân'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler).” (Furkan, 25/63).

“Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” atasözünde olduğu gibi, insanlar, sürekli tatlı, yumuşak, kolay ve ciddi sözlerden oluşan mesajlara kulak vermiş ve bu ilkelerle beslenen mesajları kabul etmeye daha fazla yatkınlık göstermişlerdir. Allah Teâlâ, insanın fıtratında olan bu duygu ve kabiliyetlere uygun olarak peygamberlere kolay, güzel ve yumuşak dil ile masajlarını iletmelerini emretmiştir. Yumuşak söz, iletişimin hedefine ulaşmasında o kadar önemlidir ki, Allah Teâlâ, İsrailoğullarını ezen, baskı uygulayan, onları en ağır işlerde çalıştıran ve bütün bunların yanı sıra ilahlık iddiasında bulunan Firavun’a bile yumuşak sözle mesajının ulaştırılmasını istemiştir. Keza Kur’an, Hz. Muhammed (s.a.v)’den de bu yolu izlemesini istemiş ve onun başarısını muhataplarına yumuşak davranmasına ve muamelesine bağlamıştır." (Buladı, 2018: 51).

İlahi kaynaktan terbiye alan Resulullah (s.a.v) yaşamı boyunca insanlarla ilişkilerinde şu iletişim kurallarını yaşayarak bize öğretmiştir:

  • Bireyin ve toplumun özelliklerini dikkate alması,
  • Her fırsatta insanlarla iletişim kurmaya çalışması,
  • Empati kurarak karşısındaki kişileri etkilemesi,
  • İnsan sevgisini öne çıkarması,
  • İnsanların akıl ve duygularına hitap etmesi,
  • İnsanları ve onların değer verdiği şeyleri önemsemesi,
  • Kişilerin yeteneklerinden yararlanması,
  • Hediye vererek insanların gönlünü kazanması,
  • Mesajını kolaylık ve tedricilik yöntemiyle sunması,
  • Olumsuz tepkilere karşı sabır ve tahammül göstermesi, yumuşak davranması.

 

Atalarımız, bizlere pusula olacak;

  • Neşeli olduğunuz zamanda da, kızgın olduğunuz zamanda da söylediğiniz sözlere dikkat ediniz. Daima hak söz söyleyiniz. (Hz. Ali)
  • Dil gönlün, gönül ruhun, ruh da insanın hakikatinin aynasıdır. (Hz. Hüseyin)
  • Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.(Hz. Mevlana)
  • Gerek yok her sözü laf ile beyana, bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana. (Hz. Mevlana)
  • Allah’u Teâlâ’nın rızasına giden bütün yolları inceledim, en kestirme yolun, insanları sevindirmek olduğunu gördüm.(Ubeydullah-ı Ahrar)
  • Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.
  • Çok bilenler konuşmaz, çok konuşanlar bilmez.
  • İnsan, dilinin altında gizlidir.
  • Söz ok gibidir, senden çıktı mı artık sen ona değil o sana hâkim olur.
  • Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer;

sözleriyle doğru iletişim yolunu bizlere sunmuşlardır.

Bizler bu toplumun bir ferdi olarak, doğru iletişim kurma konusunda işimiz çok kolay. Çünkü tüm kültür kodlarımız bizleri doğru iletişim kurmaya yönlendirecek özelliklere ve araçlara sahiptir. Aslında biz sahip olduğumuz değerler ile doğru iletişim konusunda hem din kaynaklı hem de milli kültür kaynaklı en güzel şekilde kodlanmış, programlanmışız. Yeter ki biz kendimizi, kimliğimizi bilelim. Değerlerimizi özelliğimizi tanıyıp sahip çıkalım, hayatımıza aksettirelim.

Yaşamdan süzdüğüm tecrübelerden, sahip olduğum değerlerden çıkardığım sonuçları sizlerle paylaşmak istiyorum.

Doğru bir iletişim için;

  • Karşılıklı, sevgi, saygı, edep çerçevesinde birbirimize değer vererek, yüzyüze muhatabın gözlerinin içine bakarak, empati kurarak diyalog kurmalıyız.
  • Muhatabımızla olabildiğince aynı dili kullanmalıyız.
  • Sıkıntımızı dile getirirken ben diliyle konuşmalıyız. Mesela, bu böyle olduğu zaman ben çok üzülüyorum denmeli, sen bu şekilde konuşarak beni rahatsız ediyorsun dememeli.
  • Dünyaya bakış açımız, değer yargılarımızla uyumlu olmalı.
  • Muhatabımızı iyi dinlemeli, onu anlamaya çalışmalı, aynı fikirde olmadığımız zaman dahi bu hususu nazikçe ifade etmeliyiz. Ayrıca onun fikrine de saygı duyduğumuzu belirtmeliyiz.
  • Ön yargılı, sabit fikirli olmamalıyız.
  • Yeni fikir ve yeniliklere açık olmalıyız.
  • Kendi değerlerimizden taviz vermeden doğru bildiğimizin arkasında durmalıyız.
  • Üslup ve mizaç çok önemli. Her şey konuşulabilir. Yeter ki uygun bir dille söylensin. Ne söylediğin kadar, nasıl söylediğin önemlidir.
  • İletişimde en güzel şey doğru anlaşılmaktır. Anlaşmak için her zaman konuşmak gerekmez. Mesela öyle insanlar var ki sessizce çok şey anlatır.
  • En güzel iletişim de gözlerle olandır. Gözler kalbin aynasıdır.
  • Kişi samimi, iyi niyetli, sana güven veren biri olmalı.
  • Muhatabımızın anlayacağı şekilde konuşulmalı.
  • İletişimde ortam ve zaman uygunluğu dikkate alınmalı, demir tavında dövülür.
  • Konuşan kişinin hâli, tavrı, kılık kıyafeti, vücut dili ve sesinin tonu önemli.
  • Kimi konuşmacı vardır saatlerce dinlersin doyamazsın, kimi de vardır iki dakika dinlemeye tahammül edemezsin.

Velhasıl;

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ne güzel özetlemiş: "Yumuşak söz ve bol selam insanların sevgisini kazandırır."

İnanarak ifade ediyorum ki; kalbiniz ve diliniz samimiyetle dolu olursa, ummadığınız kadar seveniniz olur.

Onlardan bir kalem ve kelam erbabı güzel sözlerle kitabını takdim ederken size seslenir: “Güzel insan, devletin gülen yüzü samimi ve kalbi davranışlarıyla gönüllere giren muhterem valimiz, abimiz”

Bu yaklaşım aynı zamanda iletişimin samimi bir örneği ve selamı da değil midir?

Yüce yaratan Kur'an’ı Kerim'inde ne güzel buyurur: "Güzel bir söz kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir." (İbrahim, 14/24-25)

Demem o ki: “Yük mukaddes olunca hamal da muazzez olur.”

29 Mayıs 2020 –Ankara

 

 

Kaynakça:

Buladı, K. (2018) "Kur’an’ın Sözlü İletişimde Öngördüğü Dil Üslubu", Yakın Doğu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 4/1, 21-54.

Saraç, C. (2006) "Sözlü İletişim Becerileri Açısından Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi", Milli Eğitim Dergisi, 34 (169), 0-0. Retrieved from,

https://dergipark.org.tr/tr/pub/milliegitim/issue/36938/422345 (30.05.2020).

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan YILMAZ Arşivi
SON YAZILAR