Erol Sunat

Erol Sunat

Korona Rakamları TÜİK Rakamlarına Benzemeye Başladı!

Korona Rakamları TÜİK Rakamlarına Benzemeye Başladı!

Sağlık Bakanımızın Konya açıklamalarındaki sıkıntı, şehrimiz adına iyi sinyaller vermiyor. Bunların yanı sıra şehirde Korona havasının iyiden iyiye ağırlaşması, bilgi kirliliği, her kafadan bir ses çıkması, doğrularla yanlışlarının dedikodular eşliğinde turlar atması kafa karışıklıklarına yol açıyor.

Mesela; şehrimizde günlük Korona vakası kaç?

300 diyen var, 500 diyen var…Gerçek rakam ne kadar?

Hayatını kaybeden kaç kişi?

Bazen Türkiye’de gün içinde hayatını kaybeden insan sayısı kadar, yada ona çok yakın diye yemin billah konuşanlar var. Farkındaysanız, Korona rakamları TÜİK rakamlarına benzemeye başladı.

Elbette işimiz tevatürler ve varsayımlar değil. Lakin, açıklanan rakamlar, Korona’dan toprağa verilen insan sayısıyla örtüşemeyecek boyutlara erişiyorsa, insanımız bunu araştırıp, sayılara bağlamaya başlamışsa, bir yerlerde yanlışlık var demektir. Konya mezarlıklarına Koronadan her gün kaç kişi defnedildi diye çetele tutanlar dahi var. Hastane önlerinde, hastane kapılarında, hastanelerde yaşananlara kulak verilmeli. Korona ile mücadele de herkes elini taşın altına koymalı. STK’larda, esnafta, vatandaşta, kurumlarda… Ayrıca, bu şehrin ciddi bir Korona taramasına acil ihtiyacı var diye düşünenlere de aynen katılıyorum.

 

FİLYASYON!

Korona ile birlikte, birçok kavram girdi gündemimize, bunlardan biri entübe, diğeri filyasyon. Filyasyon bir hayli etkili ve etkileyici bir kavram.

En riskli beş şehirden biri olan, günlük Korona vakaları artışı bazında bazen ilk üç içinde kendine yer bulan Konya’da filyasyon ekiplerinin çalışmaları çok daha fazla değer kazanıyor.

Yetkililerimiz, Filyasyon ekipleri Koronanın yayılmasını önlemek için sahada açıklamaları yapıyorlar.

Nedir filyasyon?

Filyasyon; herhangi bir bulaşıcı hastalığın hangi sebeplerden ötürü kaynaklandığının tespit edilmesi işlemine verilen isim. Başka bir deyişle kaynak arama çalışması. Bu çalışmalar neticesinde tehlikenin hala devam edip etmediği ve başka insanların risk altında olup olmadığı gibi önemli bilgiler elde edilebiliyor.

Filyasyon bir saha çalışması…

Saha neresi?

Konya!

Filyasyon ekipleri yani isimsiz kahramanlar. Korona ile yüz yüze olanlar. En fazla yorulanlar, yorgun savaşçılar.

Konya olarak, vakalar neden bu kadar çok arttı, neden sayılar bu kadar yüksek, kamuoyundan ne saklanıyor diye yaygara koparılacağına,  önce neden tedbirlere uymamakta bu kadar çok ısrar ediyor, neden bu kadar çok yanlış üzerine yanlış yapmaya devam ediyoruz sorularının cevabı verilmeli. Bunlardan daha önemlisi, bu denli vurdumduymazlığa sağlık sistemimizin daha ne kadar dayanabileceği?

 

BU GİDİŞLE KORONA NE SOKAKLARDAN ÇIKAR, NE DE PAKLARDA AYRILIR!

Filyasyon ekipleri hastalığın kaynağına inmek istiyorlarsa, Konya’da mahalle aralarına inmeliler diye düşünüyorum.

Özellikle şehrimizin merkezi ve kenar mahallelerinde kapı önlerinde, apartman ve bina önlerinde kadınların, ablaların, teyzelerin saatlerce maskesiz, sosyal mesafesiz, hijyensiz yarenlik ettiği sokak muhabbetlerine bir dur denilmesi lazım.

Sonra parklar… Mahalle parklarına gideniniz, önünde geçeniniz, ne yapıyor bu insanlar burada diye merak edeniniz yok mu?

Mahalle oturmaları, mahalle-park piknikleri, her evden börek, çörek, pasta yapılıp, çayla beraber bir güzel yenip-içiliyor!

Ne sosyal mesafe var, ne maske...

Çoluk çocuk herkes orada.

Bu türden konular filyasyon ekiplerinin ilgi alanına sanırım  giriyordur.

Bir de merak edilen konu, şikayet olmadan, filyasyon ekipleri müdahale etmiyor mu?

Bu insanların arasında taşıyıcılar varsa, karantinadan sıkılan bunalan, bende aranızda bir çay içeyim diye gelen varsa, hasta olduğunu saklayanlar gizleyenler varsa, ne olur o kalabalığın hali?

İşte o kalabalıkların hali, şehrimizin bugünlerdeki manzarasının bir yansıması…

 

NE KORONA BİTTİ, NE DE BU ŞEHİRDEN GİTTİ!

Korona şehrimizin sokaklarında, mahalle aralarında parklarda bahçelerde, konu komşu buluşmalarında günlerinde fır dönüyor.

Böyle tedbirsiz, böyle, virüs gel koluma gir diyen şehir görmedim diyerek.

Filyasyon ekiplerimizin sahası neresi bilmiyoruz amma, bu sahalar Koronaya açık, kimsenin ikazdan, anlamadığı, anlamak istemediği bir halde yaşantılarına devam edenler, çevrelerinde bu hayattan kopup gidenlerinde de ne yazık ki farkında değilmiş gibi davranıyorlar.

Şehrimiz bu hal ve ahval böyle devam ederse, Korona bu şehirde değil patlamak, infilak eder. Maazallah Amerika’nın Newyork’u oluveririz de haberimiz olmaz!

Koronanın izini süren fedakarca bir çalışmanın içinde olan  Filyasyon ekiplerinin bu anlatmaya çalıştığımız konuları mutlaka biliyorlardır.

Ancak, şehrimiz milyonluk bir şehir. İnsanımız ilk üç ay büyük bir titizlikle sürdürdüğü kurallara uyma davranışını neredeyse tamamen bıraktı. Önce gevşetti, sonra kendini sokağa attı. İkazlara aldırmadan birkaç aydır deli-dolu yaşadı.

Şu anda geldiğimiz durum içler acısı…

İşin kötüsü, kimsenin bu durumu anlamaya niyeti olmayışı…

 

ATEŞ ÖLÇER!

Korona’nın yakasını Haziran başından bu yana tamamen bıraktık. Elimizden kurtulur kurtulmaz da, sanatını icra etmeye başladı. 

Çünkü biz, Korona ile mücadele konusunda işi reklama, gırgıra, şamataya döktük.

Ateş ölçerli, dezenfektanlı, kolonyalı maskeli, sözüm ona sosyal mesafeli davranışlar.

OTUZALTI…

Ateş ölçer Koronalı hayatın vazgeçilmezi. Ateşi ölçülen, oh diyor, rahatlıyor, biliyor ki, ölçülen ateşü otuz altı küsur çıktı. O rahatlamayla birlikte atıyor adımını içeri.

Alından ateş ölçen bu aletler, marketlerde, bankalarda, Lokantalarda, kuaför ve berberlerde karşımıza çıkıyor.

Adı üstünde ateş ölçer. Ateşinizi ölçüyor.

Ölçümler 36 küsur çıkarsa ne alâ, değilse kusura bakma mı? Değil tabi…

Esprili arkadaşlarda diyorlar ki, Koronalı şu günlerde, yapılan ölçümlerin otuz altı dışında çıkması imkansız…Müşteri odaklı çalışan işyerleri ateş ölçerle müşteri kabul ediyorlarsa, o işletmenin ateş ölçeri, otuz altı küsurdan ileri bir milim oynamaz, oynayamaz!

Neden mi?

Gelen müşteriyi neden kaçırsın ki insanlar?

O Ateş ölçerlerin hepsi otuz altıdan yukarı tövbe çıkmaz!

Adam lokantayı açmış, müşteri eski müşteri değil. Yemekler hazır, masalar boş…

Bir zamanlar ful dolu olan masalara baktıkça kederleniyor, hüzünleniyor birçok esnaf.

Korona öncesi günleri mumla arıyoruz diyor hemen her biri…

Müşteri kaybetmemek ise, artık çok önemli…

Hazır müşteri kendi ayağıyla gelmiş, adam yemek yiyecek!

Uzatmış alnını ateş ölçere doğru.

Görevli arkadaşın elinde bir ateş ölçer…

Ne yapar bu ateş ölçer? Ateş ölçüyor…

Kimin? Müşterinin…

Bu ölçüm bir anlamda.. Lokantaya giriş vizesi gibi bir şey.

Müşterinin ateşi ölçüldü mü, ölçüldü. Sonrası, hoş geldiniz, buyurun faslı…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR