Erol Sunat

Erol Sunat

MİLYONERİMİZ 30 BİN ARTMIŞ, YA FAKİR SAYIMIZ?

MİLYONERİMİZ 30 BİN ARTMIŞ, YA FAKİR SAYIMIZ?

Basınımız zengin sayımıza dikkat çekmiş, zenginlerimizin her yıl daha da zenginleşen görüntülerine, sayılarındaki artışlara, mevduatlarının göz kamaştıran rakamlarına yer vermiş.

Haber şöyle;  “Milyoner sayısı 8 ayda yaklaşık 30 bin arttı. Hesabında 1 milyon lira veya üzeri parası olan mudi sayısı, ağustos sonunda 2018 yılsonunda göre yaklaşık 30 bin artarak 210 binin üzerine çıktı.”

Ülkemizde her şey yolunda olmalı ki, iki yüz bini aşan milyonerimiz var. Milyonerlerimizin toplam mevduat rakamları ise ülkemiz şartları göz önüne alındığında baş döndürücü, hatta dudak uçuklatıcı.

1 trilyon 151 milyar küsur lira! 

Yurt dışında yerleşik milyoner sayımız ise 21 bin. Ülkemiz zenginlerinin yurt dışında da var olması gurur verici deniyor. Kendimizi bildik bileli, zenginlerin zenginliklerini anlatmaktan kendimizi alamadık.

Günümüz zenginlerini, ekranlara yansıyan magazin haberleriyle tanıyoruz. Zenginlerin hayatlarını, yaşantılarını merak edenlerin sayıları ise çığ gibi artıyor.

Kilolarca altın takı takılan düğün törenleri, lüks otellerde yapılan nişanlar, sünnetler, baby shower partileri o denli etkili oldu ki,  magazin basını çağ atladı. Haberlere yetişmekte zorlanmaya başladı.

Magazine olan özel ilgi, yerelde de kendine geniş bir yer buldu.

Önce şehrimizin önemli isimlerinin kravat rengiyle, takım elbisesiyle, spor kıyafetiyle açılan yerel magazin sayfaları, düğün pilavlarıyla kendisine geniş bir mecra bulurken, bugünlere ulaştı.

Magazin sayfalarımız ve magazine geniş ölçüde yer veren ekranlarımız, zenginlerin yaşam tarzlarını, İkoncan olma özelliklerini, Amerika’da, Uzak Doğu’da, Okyanus adalarında ve Avrupa’daki aşk maceralarını anlata anlata bitiremiyor.

Konu çok, malzeme bol, ilgi ve alaka tahminler ötesi. Zengin benim tanınmaya ihtiyacım mı var, dese de, gündemde kalmaya zerrece itirazı yok. Ne çılgınlık yaparsa yapsın, o çılgınlıklar dahi gündem oluşturuyor. Giyim-kuşamlarıyla, aşklarıyla, evlilikleriyle, arkadaşlıklarıyla, flörtleriyle, tatilleriyle, tercihleriyle, zevkleriyle olay olduklarının, hayranlık derecesinde dikkat çektiklerinin farkındalar!

Hem onlar gündemde kalıyor, hem de magazin haberleri yapanların dolu dolu programları oluyor.

Tabi ki, onlara gıpta edenler, kıskananlar, imrenenler, magazin programlarını kaçırmayanları da üst üste eklediğinizde,  ekranları başında olan-biteni izlerken ağızları kulaklarında olan bir izleyici kitlesine sahip oluyorsunuz!

Milyoner sayısının arttığıyla ilgili haber okunmaz olur mu, hikayesi seyredilmez mi, kulak kabartılmaz mı? Kimler yeni milyoner olup, milyonerlerin safına katılmış merak edilmez mi? Edilirde, ediliyor da…

 

ZENGİNİN MALI ZÜĞÜRDÜN ÇENESİNİ YORARMIŞ!

Milyoner sayımız artmış artmasına da, fakir sayımız ne alemde?

Bilen, merak eden var mı?

Fakir sayılarının, fakir ve yoksullarının halinin haber değeri ne kadar?

Fakir ne yer, ne içer, nasıl geçinir, ayakta nasıl durur, hayata nasıl tutunur, çocuklarını hangi parayla, hangi ücretle okutur? Bir ömür boyu yapmış olduğu fedakarlığın boyutları nereye kadar uzanır?

Bunları merak etmiyor, dile getirmiyor, yazmıyor, bu konularla uğraşmıyor kardeşlerimiz.

Ekranlarda birkaç kanal haricinde fakir fukaranın, işsizin, kimsesizin haberi şöyle-böyle veriliyor hepsi o kadar.

Anlayacağınız, zenginin malı züğürdün çenesini yoruyor. Ancak bu yorulmadan ne şikayetçi olan var, ne vazgeçen! Anlatan mutlu, dinleyen mutlu! “Ah bir zengin olsam” şarkısını mırıldanıp zengin olma hayalleri kuranların haddi hesabı yok!

 

KEŞKE, RÜYALARIMIZ GERÇEK OLSAYDI!

Hava açmış, güneş çıkmış, mevsim bahar gibi, ılık bir meltem rüzgârı esiyor adeta!

Ortalık güllük gülistanlık,

Herkes mutlu hayatından, herkes huzurlu, derdi kederi çoktan unutmuş!

Neşeliyiz, yüzlerimiz gülüyor!

Anlayacağınız, bayağı bir mesuduz…

Borcumuz yok, harcımız yok, ülkede enflasyon sıfır!

Vur patlasın, çal oynasın, dünya yansa bir hasırlık yeri olmayan bir haleti ruhiye var üzerimizde…

Milyonumuz yoksa da, milyoner değilsek de, iyi kötü bir evimiz, ayağımızı yerden kesecek bir arabamız var diye gülümsüyorsunuz!  

Birden yataktan sıçrıyor, hadi canım, ben neredeyim diyor ve uyanıyorsunuz bu rüyadan.

Keşke, gerçek olsaydı, diye diye doğruluyorsunuz yatağınızdan, düşünüp kalıyorsunuz öylece!

 

ZENGİN VE FAKİR ARASINDA UÇURUM MU VAR?

Zengin-fakir arasındaki uçuruma “öyle mi yav!” diye yaklaşıyoruz! Bilmez ve görmezden gelme halimizi de,  valla billa var da diyemem, yok da diyemem diye başlayan cümlelerle anlatmaya kalkışıyoruz!

Zenginle fakir arasındaki gelir düzeyi uçurumu ne kadardır sorusu cevaplanamayan sorulardan. O konuya girmeye istekli olan da yok.

Büyütüldüğü kadar,  anlatıldığı kadar, yazıldığı-çizildiği kadar bir uçurum yok diye oldukça kendinden emin konuşanları hayretler içerisinde kalarak dinleyebilirsiniz!

Bir tarafta milyon sahipleri, bir tarafta bin liraya büyük para diyen, iki bin lira dahi olmayan ücret ve gelirlerle hayat mücadelesi yapanlar arasında, gelir düzeyi olarak uçurumların olmaması mümkün mü?

Yıllardır çalışmakta olduğu işlerden her gün kaç kişinin çıkarıldığını bilen yok, merak eden de yok!

Yazan yok, dile getiren yok, manşetlerine taşıyan yok!

Evine ekmek götüremeyenlerin durumu nedir, ne değildir dikkate alan yok!

Yüzde 4 zam verilen, çalışanlar, emekliler, asgari ücretliler, daha bu zam ellerine geçmeden, doğalgaza, elektriğe gelen zamlarla buharlaşıp uçup giden zammın ardından bakıp kaldılar!

Suriyeli sığınmacıların durumları bizden daha iyi! Şehirlerimizin tadını onlar çıkarıyor.

Kendi fakirlerimizi, açlık sınırı altında yaşayanlarımızı neden duymak ve görmek istemediğimizi düşüneniniz oldu mu?

 

DELİ BEKİR’İN YIRTILACAK YAKASIDA KALMADI!

Yırtılan Deli Bekir’in yakası denirdi ya…

Deli Bekir’in tutulacak, yırtılacak yakası da kalmadı.

Eskiden Deli Bekir’i bir dinleyen, bir yazan, kolundan tutan, derdin nedir diye soran, derdine çare arayan, çare bulan olurdu!

Sizler Deli Bekir’i unutalı çok oldu. Bir başına bıraktınız garibi, o yırtılan yakası paramparça bir halde yerlerde.

Milyoner sayısı 30 bin artmış, iki yüz bini geçmiş! Var mı benim fakir fukarama, garip gurabaya faydası?

Siz fakir-fukara sayısındaki artıştan, fakirleşen, yoksullaşan insanların sayısındaki ürkütücü boyutlardaki artıştan bahsedin hele…

O taraflardan kapak kaldırsanız günaha mı girersiniz, kıyamet filan mı kopar?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR