Erol Sunat

Erol Sunat

Oy Yakacak Yakacak!

Oy Yakacak Yakacak!

Adı üstünde yakacak! Yakacak amma kimi? Öncelikli seni-beni, sizi-bizi sonra hepimizi! Ben yandım eller yanmasın mı dersiniz? Yananı elbet Rabbim görür, az birazda kulları görse fena mı olurdu mu dersiniz? Ekmek ve yakacak makul seviyelerde olsaydı, kalsaydı gerisine fazla aldırmazdık mı dersiniz?

Gördüğünüz gibi edebiyat aşkımız depreşti yine…

“Oy yakacak, yakacak! / Halime kim bakacak? / Kış bastırdı aniden / Para mı var alacak?” diye başlayan şiirler mi yazsak!

“İnsanımızın yakacakla imtihanı”, yada “Kışla imtihanı” diye başlıklar atıp birkaç sayfa yazı yada yakacak üstüne hikayeler mi yazsak!

Netice itibarıyla, kış mevsimi üşümeyi çağrıştıran bir mevsim. Derdimiz ısınmak! Isınmak amma nasıl ve neyle) Elimizi hangi ısınma çeşidine uzatsak, el yakıyor. Yakıttan kısılacak gün var, kısılmayacak, daha da fazla yakılacak gün var.

Adı ister doğalgaz olsun! İster odun-kömür! İster elektrik!

Denecek olan ne mi?

Yaktığın kadar öde!

Az yak az öde!

Çok yakacaksan bana değil parana güven!

*****

Üşür müsün? Hasta mı olursun?

Aksırır, tıksırır mısın? Yoksa hapşırır mısın?

Kesik-kesik öksürür müsün?

Hastanelik mi olursun?

Sen bilirsin!

Bizim yapacağımız fedakârlık nasihat babında!

Geri kalan işin edebiyatı…

Maliyet yüksek, dolar malum, var mı bu işte kabahati olan?

Yok demek ki!

Lakin; Faturaların ne insafı var, ne merhameti…

Bir ayda bizden olsun diyemeyen doğalgazcılar, elektrik idareleri, su idareleri boyuna ver, ver diyorlar!

Faturayı zamanında ödemezsen ceza büyük!

Açma-kapama cezaları katmerli…

Az da yaksak, battaniyelere sarılıp da otursak, zam büyük, zam yüksek, faturalar kabardıkça kabarıyor.

Uzun bir kış mevsimiyle karşı karşıyayız!

*****

Bizde fedakârlığın önü açık!

Lakin; Isınmanın faturası ağır, faturası yüklü, faturası kolay karşılanacak gibi değil!

Maaş ve ücretleri göçüren cinsten…

Can yakıyor!

Cep yanıyor, cüzdan efkârlı, maaş ve ücretlerin başı dumanlı!

Bu fiyatları üstlenen, sahiplenen çıkar mı?

Rivayet muhtelif!

Ben değilim, ben sebep değilim, o sebep, bu sebep, nerede sebep?

Ondan sebep, kolay-kolay bulunamıyor sebep!

Kim yakıyor insanların bu denli canını?

Bu fiyatların ne olduğunu, bu kadar neden yükseldiğini yok mu bir söyleyecek?

Derler ki…

Can yakanın yaktığı can sanmayın ki, yanına kâr kalacak, canı yananın ahı inanın ki yerde kalmadı, kalmayacak!

Yakmak deyince, yanmak deyince aklımıza öncelikle kış geliyor. Kış ayları geliyor. Ancak bu aylar zamlarla üstelik en olmadık, en umulmadık, en alışılmadık zamlarla karşıladı kış mevsimini ve haneleri…

Hanelerde yanan doğalgaz mıdır, odun-kömür müdür, elektrik midir, yoksa bizler miyiz?

Var mı bir cevabı olan, cevap verecek olan?

*****

Doğalgaza yetişilecek gibi değil. Ya odun kömüre? Ya elektriğe? Burası Konya! Anadolu’nun ortası! Soğuğun merkezi. Islık çalan rüzgarlar burada! Ayaz burada, kar burada, buz burada!

Aralık peşi sıra Ocak ve Şubat aylarını da sürükleyecek, peşim sıra gelin diye…Onlarda Mart’ın koluna girecekler sensiz olmaz, sen olmadan kışa elveda demek olmaz diye…

Bu yakacak hikayesi, bu pilav daha çok su kaldırır sözüne misal aslında…

Bu bölge bu şehir, kolay kolay ısınmaz! Bu şehirde kaloriferler sobalar gürül gürül yanmadan olmaz!

Lakin bu fiyatlarla da bu insanlar ısınmaz, ısınamaz! Ne odun-kömürün insafı var, ne doğalgazın, ne elektriğin! Para yetişecek gibi değil, maaş -ücret yetişebilecek değil!

Nereye dönsek, eksik anlatıyor, eksik söylüyoruz! Yetmiyor gücümüz!

Bu yetmeyen güç, gücümüze gidiyor! Yakacak dert! Yiyecek yani gıda dert! Faturalar dert!

Hiçbir şeye yetmeyen maaş ve ücretler apayrı bir dert!

Daha kışın başında, el elde başta başta kaldık!

Ben yandım eller yanmasın diye bir türkümüz var ya hani…

O türkü biz yandık, siz yandınız, hepimiz yandık yeminle diye yeni sözlere, yeni dizelere sahip oldu kendiliğinden…

*****

Öyle bir yangın daha var ki, ne desek, nasıl anlatsak bilmem! Bu yangın gönül ısınmalarını, yakınlıkları, sevgileri, muhabbetleri yakan, kavuran, kül eden yangın. Yangınların en tehlikelisi, zapturapt altına alınamayanı, söndürülemeyeni…

Bu yangın yürek yangını!

Yürek yangını nedir bilir misiniz?

Bu yangın içten içe yanma! İçten içe kırılma, darılma!

Yürek yangınının dilinden anlamadan nasıl söndüreceksiniz o yangını?

İnsanların yanan yüreğini görmeniz lazım! Yürek yangınlarını söndürmenin sırrına ermek lazım! Değilse, küser yürek, daha da incinir.

Siyaset, en iyi bildiği, en iyi yaptığı iş olan gönül alma konusunda tereddütler yaşıyor. Yangın ise çoktan dağı taşı sardı. En büyük özelliği alevlerinin hiç görülememesi olan yürek yangını boyutunun ne olduğunu bilen yok! Küstürülen çok, kırılan, incinen çok, teselli edilen, derdini söyle, anlat denilen yok.

Bu yangın en fazla kimleri mi yakacak, onu da zaman gösterecek!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR