Barbaros Ulu

Barbaros Ulu

Siyasal İslam Çöktü mü?

Siyasal İslam Çöktü mü?

Ülkede zaman zaman siyasal İslam veya İslamcılık çöktü mü tartışması yapılır. Kimine göre çökmüştür, kimine göre ise İslamcılık çökmez. Yine tartışmalar arasında İslamcılık, Batı menşeli olarak bize pazarlanmıştır denirken kimine göre de İslamcılığın kökeni bizde.

 

Değerlendirme yapmadan önce İslamcılık nedir, önce buna bir bakalım: "İslamcılık ya da Siyasi İslam, İslam'ın kişisel hayat dışında sosyal ve politik alanlarda da yol gösterici kılınmasını hedefleyen "politik-ideolojik hareketler" olarak tanımlanmaktadır. Modern dönemlerde İslam dini üzerinden hareket edilerek ortaya konulan ideoloji." denilmektedir.

 

Burada siyasal İslam'ın dış menşeli veya köklerimizden gelen bir ideoloji olduğu üzerinde durmayacağım. Tanıma bakınca İslam'ın, bireysel bir din olmadığı, aynı zamanda sosyal ve siyasi hayatta da referans kabul edilmesi gerektiği anlamı çıkar. Bu tanıma ve içeriğine karşı çıkmak mümkün değildir. Çünkü İslam, ilahi dinler içerisinde Yahudilik gibi tamamen dünyaya, Hıristiyanlık gibi ahirete hasredilmiş bir din değildir; hem dünya hem de ahiret içindir. Aynı zamanda İslam, Allah ile kul arasına hapsedilmiş bireysel bir din olmayıp toplumsal bir dindir. İnsanın doğumundan ölümüne ve ölümünden sonrasına da sözü olan bir dindir. Her şeyimize karışır dense yanlış olmaz. Hasılı -cı ya da -cılık eklerinden hoşlanmasam da tanımdaki İslamcılık tanımı benim kulağıma hoş geliyor. Uygulanabildiği takdirde insanlığa huzur getirir.

 

Asrı Saadet dediğimiz peygamberimizin ve ilk iki halifenin dönemi hariç İslam, yeryüzünde hakim olmuş mudur? Hakim olduysa da yönetilenlere ve çevresine huzur vermiş midir? Buna gönül huzuru içerisinde evet demek mümkün değil. Bireysel olduğu kadar toplumsal ve yönetimde İslam, bugün tüm kurallarıyla uygulansa sonuç ne olur? Bugün İslam, bireysel, toplumsal, siyasal ve hayatın her alanında geçerli olsa huzur verir mi? Buna da maalesef gönül rahatlığı içerisinde evet diyemiyorum. İslam’ın huzur vermemesinin müsebbibi İslam mı? Değil. Sorun İslam’da değil, bizdedir. Çünkü bizden çektiği kadar İslam hiçbir şeyden çekmemiştir. İslam'ı kendi emellerimize alet ettiğimiz kadar hiçbir şey alet edilmemiştir.

 

Diyelim ki dünya bize haydi şu inandığınız İslam’ı hayatınıza tatbik edin, referans olarak İslam’ı alın, başta kendiniz olmak üzere dünyaya adalet dağıtın, huzur verin dese ve İslam bu topraklara ve İslam dünyasına hakim olsa hangi İslam’ı referans alacağız? Çünkü İslam bir tane olmasına rağmen farklı farklı İslam anlayışlarımız var. Kimse kusura bakmasın, bu bölünmüşlük, bu sığ düşünce ve bu bakış açımızla zaten İslam bu topraklara hakim olmaz, olsa da yüz ağartmaz. Ne dünyaya huzur veririz ne de kendimize dirlik veririz. En hafifiyle birbirimizi tekfirle suçlar, boğazımızı keseriz ve siyasal İslam’ı kendi ellerimizle çökertiriz. Söylediklerimin olacağını söylemek için bir bilgi sahibi olmamıza gerek yok. Şu anda bile elimizde imkan ve güç yok iken birbirimizi öldürüyoruz, gücü ele geçirince neler yapmayız…

 

Bugün siyasal İslam'ı savunan siyasal İslamcıların çoğunun İslamcılık konusunda samimi olduklarını düşünmüyorum. Savunduğumuz İslam, içi doldurulmayı bekleyen slogan İslam’dır. Bunu yaşantımızla gösteriyoruz zaten.

Hasılı anlamı itibariyle siyasal İslam, hayatımızda bir söylem olarak yer almaya devam eder, uygulanma imkanı olmadan bir ideal olarak yaşar. Ötesi bizim için lükstür, zira buna kumaşımız el vermez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Barbaros Ulu Arşivi
SON YAZILAR