Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Tarımın bahtı

Tarımın bahtı


Hani bir türkü var, yürekleri sızlatır, burnumuzun direğini kırar, acılı duygularla hasret kokar, bahtsızlığı anlatır ya, tarımın bahtı da bu türküde ki gibidir: KÖTÜ BAHT.
Bundan önce bir konuya değinmem gerekir. Üniversitede, talebelik yıllarımızda, bir hocamız büyükbaşları ve ırkları anlatırken, yerli sığırlarımız için: “adı kara, kendi kara, bahtı kara, derdi. Yerli sığırlarımızın ten rengi siyah olduğu için de kaynaklara “Yerli Kara” ırkı olarak geçmişti.
Yerlikara sığırlarımız, yüz yıllardır Anadolu insanının kahrını çekmiş, her türlü kötü şartlara uygun, sürüler halinde yabanlarda, meralarda beslenmeye uygundu. Geleneksel tarımımızın en güzel örneklerinden birini teşkil eden bu ırk, toplu halde sabah yaylıma gider, akşam kendiliğinden evine döner, hastalıklara da oldukça dayanıklı idi.
Burası çok önemli, 2000 li yıllara kadar, zaman zaman ıslah projeleri olsa da, büyükbaş hayvan ıslahı üzerinde çok başarılı olamamış, yerli ırklarımız yabancı kültür ırklarının istilasına uğrayarak yok olma durumuna gelmişti. Yerli kara kendine has özellikleri olan bir ırktı.
Yerli ırklarımızın tamamının bazı üstün tarafları olsa da, et ve süt verimi düşük ırklardı. Hayvancılığımızı geliştirmek üzer önceleri de yabancı kültür ırkları ülkemize getirilse de, bu ırklara yerli ırklar gibi bakılmış ve verim de başarılara ulaşılamamıştı. 2000 li yıllar sonrasında hızlı bir ivme kazanan hayvancılığımız yeniden yabancı ırkların istilasına uğrasa da modern hayvancılık işletmeleri tesisi ve kaliteli yem üretimi ile et ve süt veriminde artışlar ile bir yükselme göstermiş, hayvan başına karkas verimiz % 50, süt verimimiz % 100 artmıştır.
Konu hayvancılığımız değil ancak hayvancılığımızı örnek vererek tarımımızın garipliğini ve kimselere yaranamama ile bahtsızlığını ortaya koymaktır. Ne diyordu uzun havada:
“Kara bahtım kem talihim, taşa bassam iz olur, iz olur.
Başımda bir Erciyes Dağı, yaz günleri kış olur, kış olur
Ağustos ayında suya girsem balta kesmez buz olur, buz olur,
Ben feleğe neylemişem, kırdı kanadımı kolumu”.
Türkü, daha doğrusu uzun hava böyle sürer gider. Tarımımız da buradaki uzun havada anlatılanlar gibi. Tarımımız ne vatandaşa, ne muhalif kesime, ne çiftçiye, ne geçmişe, ne bugüne yaranamadı ve ne de geleceğe yaranacak gibi görülmüyor. Çünkü olanlar inkar edildiği gibi, beklenen tekeden süt çıkarılmasıdır.
Yukarıda bahsettiğim gibi bizim tarımımız “yerli kara ”büyükbaşlarımızın kaderini yaşıyor. Yerlikara sığırlarımızı günümüzde gelişen en iyi şartlarda, en modern işletmeler alsak, en iyi yemleri de versek alacağımız süt verimi hayvan başına 15 kg’ı, karkas ağırlığı da 250 kg’ı geçmezdi. Buradaki verilen limitlerin aşılamayışının tek sebebi Yerlikara sığırlarının et ve süt verimi hayvanın genetik yapısından kaynaklanmaktadır. Yukarıda verilen değerleri taş çatlasa % 50 artırabilirsiniz.
Türkiye tarımının gelişme süreci de yerli kara ırklarımızla aynı kaderi paylaşıyor. Tarımımız son 20 yıla inanılmaz bir ivme kazandı, gerek hayvan başına verimler gerekse de ülkemizin toplam verimlerinde ciddi artışlar görüldü. Öyle oldu da bu da bize çok pahalıya mal oldu.
Pahalıya mal olan su rezervlerinin tüketilmesidir. Irklarımız yenilendi, birim alanda ve toplam verimlerde artışlar oldu, insanımız çoğunluğu yerli kaynaklardan olmak üzere iyi beslenmeye başladı. Bu arada nüfusumuz da arttı ve artık “bu sıklet bu yükü çekmemeye başladı”. Gelinen noktada bir mucize bekleniyor, yerlikaralar dan 30 kg ortalama süt beklendiği gibi tarımımızda ihtiyaç olan herşeyi üretelim. Bu, bu yapımızla mümkün değil. Daha da üzerine gidersek sektör çatlar, ağır sarsıntılarla telafisi zor sapmalar görülebilir. Herşeyi denge içinde götürmek zorundayız. Yapılması gereken yapısal değişiklikler gitmek, mevcut potansiyelimizi doğru usullerle ve uygulamalarla üretime açmaktır. Bu yüzden kimseye yaranamayan tarımımız mahzun ve bahtsız.
Bayramınızı tebrik eder, ülkeme ve insanımıza sağlık, huzur ve saadetler dilerim. DEVLETLE…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR