Mustafa Balkan

Mustafa Balkan

VAROL HOCA’DAN HATIRALAR (2)              

VAROL HOCA’DAN HATIRALAR (2)              

 

“Yaşadıklarım ve Gördüklerim” adlı hatıratında, kurduğu vakıf ismiyle müsemma Hasan Hüseyin Varol Hoca’nın annesi Huriye’nin, benim annem gibi sadece namazda okuyacağı sureleri biliyor, başkaca bir okuma yazması olmadığını öğreniyoruz. Köylü kadınları “Hürü” dediği Huriye Varol Hanımın maharetli bir kadın olduğu da kitapta yer alıyor.

Huriye kadın gibi benim rahmetli annem de Kur’an-ı Kerim’i açar ve içinden okurdu. Onların oku yazmaları yoktu ama Allah’ın Yüce Kitabını okurlardı. Okuduklarını tatbik ederlerdi. Hayatlarında kılık ve kıyafetlerinde gösterirlerdi. Benim anam şalvar ve atkı örterdi. Daha sonraları kadın pardösüsü (manto) giymeye başladı. Ama alışıncaya kadar ne çekti!..

 

***

Yıkık Köyü’nden Abdurrahman dedemin beş çocuğundan biri olan benim annem (Nadire) de okuma-yazması olmadığından dolayı belediye otobüsüne bineceği zaman zorluk çekerdi. Huriye teyze gibi maharetli ve yokluk, yoksulluk görmüş bir kadındı. Dört çocuk birden büyüttü.

Sabahları, kahvaltı olmadığı zaman tarhana çorbası içerdik. Biraz varlık görünce tarhana çorbasının yerini yer yer kahvaltı almaya başladı. Kahvaltı sofrası da zeytin, peynir, bazen sana yağı bazen de yumurtadan ibaretti. Patatesli bulgur pilavı (pirinç pilavı lüks olduğu için ancak eve misafir geldiği zaman tadına bakardık) soframızın vazgeçilmezleri arasındaydı. Sonra kuru fasulye ve nohut yemeği çok pişerdi.

Senin gibi görmesek de yokluğu bizde yaşadık Hasan Hoca’m!

 

***

Günlerden bir gün, rahmetli Annem, bir bulgur pilavı pişirmiş. Tabağın içerisi de koymuş ve takkeli dağ gibi de yükseltmiş. Sakadat kıymasından da pilavın üzerine koymuş. Olacak ya, kıymanın birisi de tam pilavın en zirvesine düşmüş. Ben de onu çok seviyorum ya, onu kimse almadan ben almayı düşünüyormuşum. Babam rahmetli de beni izliyormuş. Ben do ona baktım. Tam o sırada, Babam sanki zirvedeki kıymayı alacakmış gibi hamle yapınca ben ondan daha hızlı davranarak hemen kıymayı avuçladım. Bunun üzerine, Babam ve Annem benim bu halime gülmekten yemek yiyemediler. Bu konularda anlatacak çok şey var fakat, bizden sonra gelen insanlar teknolojinin pek çok nimeti sayesinde rahat yaşayacaklar. Köy çocuklarının neler çektiğini, nelere katlandıklarını, nelerden mahrum olduklarını hiç düşünmeyecekler. Bunları okumak bile onlara çok ağır gelecektir.”

 

***

Şimdi Varol Hoca, bunları dile getiriyor ya, iyi de ediyor. Günümüz nesli Hasan Hoca ve bizim gibi yokluk falan görmeden herşey hazır vaziyette önlerine konuluyor. Yani hiçbir zahmet çekmeden envaı çeşit şeyin tadına bakabiliyor. Hatta önüne konulan Allah’ın nimetini bazen beğenmeyerek “istemezuk” tavırları bile yapabiliyorlar. Hatta seçici oluyorlar ve beğenmedikleri yemekleri ağızlarına bile almıyorlar. Yemek kabındaki yemeği sünnetlemeden ve ekmek parçasını bitirmeden sofradan kalkabiliyorlar.

Sizin anlayacağınız israf alabildiğine ve müsriflik gani!..

 

***

Bu bahsi Varol Hoca’nın bir hatırasıyla kapatalım:

“Gece gaz lambasının ışığında ben hafızlığa çalışırken, anam yanımda otururdu. Uykusu gelince de yastığa başını koyar, dayanarak uyurdu. Bazen ben de uyuya kalırdım. O hemen uyanır, tatlı ve müşfik bir sesle beni uyandırır, tekrar derse başlatırdı. Koyunları ve kuzuları otlatan bir çobandan daha titiz ve uyanık beni güderdi. Hafızlığımı da, bildiğim pek çok şeyi de Anam’a borçluyum. Allah O’na rahmet eylesin…”

Şimdi bu bir eğitim meselesi.

Okuma-yazması olmayan bir kadından öğrenilecek o kadar çok şey varmış bu dünyada.

Demek ki çocuk yetiştirmek, çocuğun talim ve terbiyesini vermek annelere düşüyormuş.

Benim rahmetli anacığımın da okuma yazması yoktu ama irfanı olan bir kadındı. Bizi babam değil, anam okuttu, yetiştirdi, talim ve terbiye etti.

 

AZİZİM DİYOR Kİ…

Annem Allah’tan çok korkan bir kadındı. Köyde anne ve babasından, komşu ve akrabalarından ne gördüyse öyle büyümüş. Bizim kalbimize Allah korkusunu o yerleştirdi. Dövmezdi ama iyi çimdiklerdi. O çimdiklediği yer morarırdı.

Hatıralar gözlerimin önünde bir bir canlanırken Hasan Hüseyin Varol Hoca’nın dünyası ile Konya’sını da irdelemeye devam edeceğiz.

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan Arşivi
SON YAZILAR