Erol Sunat

Erol Sunat

Yılan Hikayesi

Yılan Hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin tek katlı, bahçeli evleri olan güzel bir şehri varmış. Her şehrinde kendine has hikayeleri tabi…

Bu şehrinde, öyle bir yılan hikayesi varmış ki insanların inanası gelmiyormuş. Yalandır demişler, yılandan da, yalandan da çok çektik, korkarız demiş insanlar. Aralara tevatürler girmiş, rivayetler girmiş, yalan hikayesi mi, yılan hikayesi mi, bilememiş kimse.

Yılan hikayeleri meşhurdur ya. Hele dile gelenleri, hele o altın getirenleri, tatlı sözle deliğinden dışarı çıkartılanları.

Aman ki, aman…

Yılan deyince herkesin aklına Şahmaran hikayeleri gelmiş. Acaba demişler o anlatılan yılan Şahmaran olmasın…

Kimse üzerine alınmasın amma, bildik bileli yılandan beter insanları sevmediğini söylediği halde, yılandan beter tabiatı olanlardan vazgeçemeyen, onların getirdiği haberleri, dedikoduları, dedi ki, demiş ki haberlerini can kulağıyla dinleyenler az mı?

Doğrucu Davutların köküne kibrit suyu diyen anlayışlar, doğruları ve gerçekleri görmek istemiyorlarsa ne yapalım, kime ne anlatalım denmemiş mi?

Yılan tabiatlı olanların el üstünde gezdirildiği, muteber sayıldığı, kılavuz olarak değer verildiği yıllarmış o zamanlar.

Uzatmayalım…Adamın huysuz mu huysuz bir karısı varmış.

Mahallenin bütün dedikodusunu bilir, laf taşır, onu ona takar, iftiralara çanak tutar, kocasının başı dertten kurtulmazmış.

Mahalle iyi huylu adama acır, böyle bir kadına tahammül ettiği için komşumuz cennetlik herhalde diye de kendi aralarında konuşurlarmış.

Adam ne yaptıysa, ne söylediyse olmuyormuş.

Sabretmiş olmamış…

Kızmış, kadın ona daha fazla kızmış…

Küsmüş, küstüğüne küsmüşüne pişman etmiş adamı…

Bağırmış, kadın öyle bir bağırmış ki, yedi mahalle öteden duyulmuş sesi!...

Dayanamamış elinin tersiyle bir vurayım demiş, sen bana elini kaldırdın, ben sana ne yaptım diye, eline ne geçtiyse atmış adamın üzerine…

Evlerinin bahçesinde bir kör kuyu varmış. Yağmurlar çok yağdığında, istifade edilen bir kuyu olmaktan başka bir işe yaramıyormuş bu kuyu.

Adam kendince bir plan yapmış.

Tartışma çıkarmak için bahanesi zaten hazır olan kadın, niye geç kalktın diye başlamış yine. Adam gel demiş, evin içinde bağırıp çağırma, dışarıda ne diyeceksen de…

Tutmuş kadını kolundan, bahçeye çıkmışlar.

Tartışa tartışa, kuyunun kenarına gelmişler.

Kadın işte geldik demiş, ne diyeceksen de, canım zaten burnumda…

Adam kuyunun yanına iyice yaklaşmış ki,

Kadın, kuyuya düşte kurtulayım senden demez mi?

Adam, ya öylemi, demiş dediğin olsun, amma ben değil, sen düş önce bu kör kuyuya...

Ve ardından itmiş kadını aşağıya…

Kadın aşağıya doğru düşerken beddualar yağdırıyormuş adama.

Bir süre sonra sesler kesilmiş…

Adam doğruca varmış evine, çekmiş yorganı başına…

Yıllardan beri ilk defa huzur içinde güzel bir uyku çekmiş.

Aradan bir gün geçmiş, ortalık sakin…

İki gün geçmiş yine bir şey yok…

Kadından yaka silken konu- komşu ne oldu, hastamı, sari mi, diye kapıyı bile çalmamışlar.

Üçüncü gün, adam daha bir rahatlamış.

Keyfine diyecek yokmuş.

Hatta eski neşesi yerine gelmeye başlamış.

Dördüncü günün sabahında, evin bahçeye açılan kapısında, kapıyı çalıyorlarmış gibi bir ses duymuş adam…

Rüzgardandır demiş…

Kapı aynı şekilde dışarıda biri varmış gibi çalınıyormuş sanki.

Kapının üst penceresinden bakmış bir şey görememiş.

Neyse ne diye açmış kapıyı…

Ne görsün!...

Kapıda bir yılan…

Ne işin var sabah sabah diye adam söylenmiş…

Yılan dile gelmiş bu arada…

Ey insanoğlu demiş, kuyuya attığın kadın karın mı?

Evet demiş, Allah’a şükür, kurtuldum ondan!...

Yılan derin derin içini çekmiş…

Sen kurtuldun da demiş, biz kurtulamadık…

Ne yani demiş adam, ölmedi mi o kadın?

Ne ölmesi demiş yılan, sesini çıkarırsan boğazını sıkarım diyor, dün boğazımı bir sıktı, ölüyorum sandım.

Allah’ın aşkına kurtar beni şu kadından insanoğlu!

Ne yapsın adam, kadından kurtuluş yok.

Seni demiş bir torbaya koyacağım, varıp Kadı Efendiye durumu anlatalım. Sende benim şahidim ol, razı mısın? Sende kurtul, bende…

Olur demiş yılan, varalım bakalım Kadı Efendiye…

Çıkmışlar Kadı Efendinin huzuruna…

Kadı sormuş;

Efendi demiş, elindeki torbada ne var?

Şahidim var Kadı Hazretleri demiş adam.

Nasıl şahit o öyle?

Şahidim bir yılan Efendim demiş adam. Anlatsın karımdan benim ve kendinin neler çektiğini… 

Torbayı açmış, yılan adamın yanında durup dile gelmiş.

Efendim demiş, ne bu adam ne de ben ve ailem huzur içinde değiliz, bu kadın bu adamı da, beni ailemi de öldürecek, boğazımı sıktı, çocuklarım tir tir titriyor bağırmasından.

Kadı tiz demiş o hatunu getirin huzuruma…

Muhafızlar, kadını kuyudan çıkarıp, getirmişler Kadı Efendinin huzuruna,

Kadı, Hatun demiş, Kocanda bu yılanda senden şikayetçi ne diyeceksin…

Kadın, Kocam demiş beni kuyudan aşağıya itti. O beni itmese ben onu itecektim. Yılan senin burada ne işin var dedi, bende zevkimden burada değilim deyince üzerime geldi, bende sıktım boğazını.

Kadı Efendi, komşularını dinledim demiş herkes senden şikayetçi. Evli bir kızın varmış, babasından yana, bir Allah’ın kulu yok ki, senden şikayetçi olmasın.

Kadın, bunlar demiş yılan gibi, hepsi yalancı. Bana iftira atıyorlar!

Kadı, seni demiş, ilk kervanla bir şifahaneye gönderiyorum. Orada kendine gel, kendini topla, şifa bul, öyle gel, kaçarsan, kervancıları üzersen, seni atarım zindana haberin olsun. Kadın, katılmış kendini şifahaneye götürecek olan kervana. Kervancı başı, kendi eliyle teslim etmiş kadını Tabiplere.

Aradan bir sene kadar bir zaman geçmiş.  Akşam vaktine doğru, adamın kapısı çalınmış. Adam açmış kapıyı ne görsün şifahaneye giden karısı.

Şehir şehire, kervan kervana, adam adama, hatun hatuna, Kadı kadıya, Komşu komşuya, yılan yılana, Şifahane Şifahaneye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR