Erol Sunat

Erol Sunat

Ayva

Ayva

Rahmetli Cahit Sıtkı Tarancı, “Ayva sarı, nar kırmızı sonbahar” demiş…Mevsim güz, mevsim hazan, mevsim sonbahar. Yılın kıştan önceki son baharı diye kendimizi avuttuğumuz, sarı-sarı yaprakların rüzgârın önünde savrulduğu, ağaçların yapraklarını döküp durduğu, yaprak dökümünün mecaz dahil her anlamda sürüp gittiği hüzün dolu bir mevsim.

Espri yaptığını düşünenlere göre, ayvanın sararması, olgunlaşması ayvayı yeme zamanının göstergesi…

Ayvayı sever misiniz bilmem?

Ancak ayva ile ilgili tabirleri bilmeyenimiz hatta sevmeyenimiz az bulunur.

Yaşı yetmişlerin ortasındaki adam arkadaşlarıyla markette sebze ve meyve reyonunu dolaşırken, ayvaların olduğu tezgâhın önünde durdu.

Arkadaşları hemen takıldılar.

Hayırdır dediler bile bile ayvayı yemeye mi karar verdin?

Evet dedi adam, karar verdim ayvayı yiyeceğim!

Aldı iki tane ayva…

Tarttırdı o iki ayvayı…

İki ayva 750 gram tuttu…

Kilosu kırk lira…

Ayvayı yemesine yiyeceğiz de dedi, esas ayvayı fiyatlardan yiyoruz!

*****

Ayvayı yemek mecazi bir ifade…Özellikle tam bir argo…Güç durumda kalmak, kötü duruma düşmek olarak karşılığını buluyor.

Güç durumda mıyız?

Evet…

Kötü durumlara düşmedik mi?

Hayır demek söz konusu bile değil.

O halde…

Ayvayı yemedik mi?

Gelinde yemedik deyin…

Ta…Covit 19’dan başlayın virüslere ve varyantlarına, enflasyona, fırsatçılara, zamlara, eriyen ve buharlaşan maaşlara, asgari ücretlilere ve emeklilere gelin. Üzerine ev sahibi-kiracı çıkmazını ekleyin, vergileri güncelleyin, savaşları, mazotu, benzini de katın yanına…Anlayan yok, dinleyen yok, elimizden tutan yok, sesimizi duyan yok mevzularını da koyun üst üste…

Ne mi çıkıyor ortaya?

Ayvayı yediğimiz…

Sonrası, cep delik, cepken delik, cebimizde yok metelik, halimiz tam Orhan Velilik…

*****

Rahmetli Orhan Veli, “Gelirli Şiir” başlığını atıp bakın neler demiş yıllar önce;

“İstanbul'dan ayva da gelir, nar gelir, / Döndüm baktım, bir edalı yar gelir / Gelir desen dar gelir / Günaşırı alacaklılar gelir. / Anam anam, / Dayanamam, / Bu iş bana zor gelir.”

Daha o zamanlarda, Orhan Veli döneminde de dar gelirliler ayvayı yemiş…

Kim zamlar ve hayat pahalılığı karşısında yine ayvayı yedik dese, bazıları ne arasan var, raflar dolu neden halimize bin şükür demiyorsunuz diye araya giriyor. Ardından hani para, hangi parayla alacağız diyenlerle aralarında çıngar çıkıyor.

Çünkü açın, fakirin ve yoksulun halinden anlamayanlar, mecazen ayvayı yemek gibi bir derdin, bir açmazın içine düşmüşlerden değiller. Ayvayı yiyenlerin halini ayva mevsiminde dahi akıl edemeyenlerin, farkına varamayanların hangi birini sayalım?

Ayva deyip geçmeyin…Neredeyse tanesi 15 lira…Kilo-kilo alınan ayvadan döndük geldik tane ile almaya…

Ne oldu bize? Ayvayı yemedik mi? Yedik valla diyenleri duyan yok mu?

Keşke olsaydı…

Mevsim sonbahar…Zaman ayva zamanı…

Bir ayva bile yiyemedikten sonra diye üzülenler var…

Hiç üzülmeyin…

Ayvayı yemek isteyen için, uzağa gitmeye ne hacet, girin bir markete yeter! Görün bakın ayva nasıl yeniyormuş.

Ne diyorduk? Mevzu mecaz, makamı hicaz…

*****

Rahmetli Muzaffer Sarısözen tarafından derlenen Muhayyerkürdi makamındaki, “Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek?” türküsünü bilirsiniz.

Ayvanın çiçek açması bile yazı geri getirmiyorsa, ayva dile gelse ne olacak?

Garibim ayvanın elbette ne günahı var ne de suçu…

Ayvaya bu denli yüklenen, ayvayı günah keçisi yapan kim?

Sen, ben, biz hasılı hepimiz…

Kendimizi bildik bileli ayva muhabbetleri yapılır. Ayva tatlısına bayılırız, ayva reçeline hayır diyemeyiz. Meyve diye ayva getirseler, ekmek ayvası mı diye gözlerimiz parlar!

Şimdi efendim, ayvayı nasıl yiyeceksiniz?

Bir güzel yıkayacaksınız…Bir tabağın içine koyacaksınız. İtinayla dilimlere ayıracaksınız. Hanenizde kaç kişi varsa dilimlediğiniz ayvayı herkese ikram edeceksiniz. Netice de ailenizde ayvayı yemeyen kalmayacak! Bu anlatım içinde mecaz olmayan, yalın bir anlatım. En doğru ve en düzgün, pazardan bir tane yaklaşık 15 lira verilerek alınmış bir ayvanın gerçek hikayesi…

Söz ayvadan açıldığı için, mevsimi olduğu için, aldık ayvayı elimize başladık onunla yarenlik etmeye…

Mümbit Anadolu topraklarında Eşme ayvası, Geyve ayvası, Bilecik ve Denizli ayvası meşhur.

Amma velakin, ayva dediğinizde akan suların durması, işin argoya giden tarafı…

Ayva meselesi sünmeye ve sündürülmeye meyyal bir kavram…

Hele ayvayı yemek dediniz mi, bu pilav çok su kaldırır.

Ayvayı kim yedi? Niye yedi? Neden yedi?

Ayva ile ilgili neden akıllı uslu bir yaklaşımımız olmaz ne bilen var ne söyleyen…

*****

Bizde evlenen delikanlılara düğün hediyesi olarak ayva hediye etmek âdettendir. “Hadi ayvayı yedin” temennileriyle verilir o ayva…

Oysa ayva nelere iyi gelmez ki…

Zayıflamaya yardımcı olur. Vücudu virüslere karşı korur. Saçları uzatır. Cildi gençleştirir.

Antioksidan içeriği kanser riskini azaltır. Kalp Damar sağlığını korur. Sindirimi kolaylaştırır.

Bağırsak hastalıklarını önler. Tırnakları güçlendirir. Nezleye ve gribe iyi gelir.

Bütün bu sayılanlar göz önüne alındığında, ayvaya yaptığımız haksızlık anlatılacak gibi değil! Ayvayı yemek tabiri üzerine neredeyse destan yazdık, uzun uzadıya nutuklar çektik, yine de vazgeçmedik bu sevdadan!

Arada neyi unuttuk bilir misiniz? Ayvaya iade-i itibarını geri vermeyi! Kafamıza ayva kadar taşlar düştü yine anlayamadık, yine anlayamadık…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR