Erol Sunat

Erol Sunat

Bal tutan…

Bal tutan…

Bal tutmak kolay bir mesele değil! Bal tutanın eli, bala değer, balın çıtasına değer, peteklere değer, dolayısıyla kovana da değer. Bu konu bal tutmakla başlar devam eder gider!

Kovan aslında kimin?

Arının!

Bal yapan kim?

Arı!

Arı kim mi? Biz arı diyelim, siz hepimizi, her birimizi anlayın!

İşte bu arılar, bal tutanlara, bal tutacak olanlara, tutmaya niyetlenenlere sordular bal benim, kovan benim…İçinde neyin var senin?

Cevap yok! Derin bir sükut, derin bir suskunluk! Her ne varsa o derin suskunlukta var!

Çuval-çuval laf! Duman olup uçup giden, ardından el sallanan cinsinden!

Laf kovana girdiğinde bal olur mu?

Olur olur bal gibi olur diyen yalancılar, kovanın yanına yaklaşabildiler mi acaba?

Onlara değil, arıya sorun!

Lafla bal oldurma, petekleri doldurma kendimizi bildik bileli var!

Şarkı türkü mırıldanmakla da, bal olsaydı, her “arım balım peteğim” şarkısını söyleyen kovanları balla doldururdu.

Bu şarkı moraldi, motivasyondu, arının yanında olduğunun ispatıydı!.

Bir zamanlar rahmetli Özal vardı!

Arının sevdiği, saydığı önünden geçmediği!

Ona laf söyletmediği!

Arıyı seven!

Kovana destek veren!

Peteklerin dolmasına vesile olan!

*****

Rahmetli Menderes’i, rahmetli Demirel’i, rahmetli Özal’ı yad edenler, derin bir ah çekiyorlar, gözleri doluyor, dalıp gidiyorlar!

O günler geldi geçti, köprülerin altından çok sular aktı diyerekten!

Arı aynı arı!

Kovan aynı kovan!

Petek aynı petek!

Bal aynı bal!

Lakin;

Arı kovana kimin ne maksatla geldiğini bilmez mi?

Arı kül yutar mı?

Lafın nereye gideceğini, varacağını bilmez mi?

Arı şu son üç yıldır çok çekti!

Savruldu, kavruldu, yandı, yıkıldı, ayağı takıldı, yere çakıldı!

Bal tutan parmağını yalasa da…

Arı; bal benim, kovan benim, kovanda ne işin var, ne hakkın var senin demeye başladı!

Neden mi?

Arıyı kızdırdılar! Arıyı canından bezdirdiler! Çıkmaz sokaklarda gezdirdiler!

Kızan arı; Kovanın yanına, yöresine, çevresine birinin gölgesi düşse, dikkat kesiliyor!

*****

Baldan tatlı ne var? Yok diyen için, önce bal, sonra bal var! Daha tatlısını, daha hoşunu, daha güzelini görmedim diyen çok!

Bal bu! Süzmesi var! Peteklisi var! Şekerlisi var!

Bal şerbeti var! Çam balı var, çiçek balı var! Var da var!

Türkçemiz zengin! İstendiğinde kelimeler, cümleler, deyimler tatlılaşır. Şiirler, maniler, hikayeler baldan tatlı anlatımlarla aktarılır dinleyenlere. Türkçemizi diğer dillerden ayıran en büyük özellik deyimler ve atasözleri konusundaki zenginliğimizdir. Biz anlam ve mana zengini bir dile sahibiz.

Konuşmaya bir başladık mı, deyimler, atasözleri, büyüklerin söyledikleri kimi adamı can evinden, kimini bam telinden vurur.

Öğünene, üşengece, atıp-savurana, kendini beğenmişe, gururlu ve kibirliye, mağrurluk taslayana, işkembeden atana, akıl satana, ortalığı birbirine katana öyle sunturlu, öyle usturuplu laflarımız vardır ki, bu lafları işiten yerinden kalkamaz, söyleyecek laf bulamaz, ya kapıları çarpar gider, ya düşünür kalır, ya da oturur ağlar!

Ben bu laflardan hiçbir şey anlamadım diye ileri-geri konuşanlar dahi, bana ne demek istedi diye durup mutlaka bir düşünür.

*****

Eskiler söz atını meydana sürmek demişler! Söz atı meydana sürüldüğünde, Köroğlu’nun dediği gibi, meydan gümbür gümbürlenir de, şenlenir de, hareketlenir de, renklenir de...

Meydan kanlı-canlı, dipdiri, enerji yüklü, sinerji fışkıran muhteşem bir kültürdür anlayana.

Meydana çıkmadan olmaz! Ne olursa meydan da olur!

İşin aslı da, faslı da, boyası da, foyası da meydanda belli olur!

Söz atını sürenlerin sözlerinden hareketle, bal tutan diyelim ve getirelim ardını arkasını…

Şimdi efendim, “Bal tutan parmağını yalar” derler mi, derler demesine de bal bu…

Ne demişler?

Bir zamanlar bal tatlıydı. Baldan tatlı ne var diye konuşulurdu. Olur olur bal gibi olur denirdi. Laf dediğin bala benzeyecek denirdi.

Adamın ağzından bal damlıyor diye, insanlar tatlı tatlı konuşanları ağzı açık dinlerdi.

Neyi çok beğendiysek, bal gibi, baldan tatlı, bala benzer gibi laflar saydık durduk ömrümüzce…

*****

Bal tatlıyı çağrıştırdı. Tatlılığı çağrıştırdı. Nezaketi ve zarafeti çağrıştırdı.

Acının karşıtı oldu.

Bal Yunusun dilinde tatlı söz oldu, ağulu aşı yağ ile bal ede bir söz diye karşılık buldu.

Tatlı söz yılanı dahi deliğinden çıkarırdı.

Savaşları bitirirdi!

Bala bağlandı cümle tatlılıklar!

Dileriz ki, tatlıya bağlanmaya devam etsin, yüzler gülsün, bahar çiçekleri açsın ülkemin her köşesinde…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR