Erol Sunat

Erol Sunat

Buruk bir şerbet-i veladet daha!

Buruk bir şerbet-i veladet daha!

Yine buruk, yine sönük, yine cılız, yine sıradan bir Şerbet-i Veladet daha. Diyecekler ki, Pandemi var! Eyvallah, doğrudur, olması gereken bugün için, bu yıl için böyledir.

Lakin, biz bu etkinliklerin evveliyatına da şahidiz. Kültür kanadınız kırık oldu mu, her şey kırık-dökük oluyor. Birkaç saat içinde, alelacele bitirilen bir etkinlik Şerbet-i Veladet!

Her yıl gelişmesi, geliştirilmesi, şehrin ilçeleriyle birlikte bu işin içinde dahil edilmesi, sonrada ülke çapında, uluslararası boyutlarda düşünülmesi ve icra edilmesi temenni edilen bir etkinlik.

Konya bu işlerin üstesinden pekala gelebilir, ne yazık ki, varlık içinde yokluk çekmeye devam!

Bir türlü Kültür helvası pişirilemedi. Teşbihte yada temsilde hata olmasın, hani un var, yağ var, şeker var diye başlayıp da bir türlü pişirmeye muvaffak olamadığımız, içimizden atmayan o helva!

Kazan meydanda, kazana her defasında ne mi atıyoruz?

Pilavlık malzeme!

Helva kazanı, pilav kazanı olduysa, helvanın var mı bir suçu, günahı?

Helva bekleyene, al sana mis gibi pilav diyoruz, etten pilavı görülmeyen tarafından, torpilli, sevildiğini bil! Bunun denizaltı olanı da var. Dışı pilav, içi ful et!

Bize helvacı değil, pilavcı lazım diye bir türkü tutturmuşuz! Oysa pilavın yeri ayrı, helvanın yeri ayrı!

Pilavın helvayı unutturduğu, pilavdan sonra gelen helvadan birkaç kaşık alınıp bırakıldığını düşünürseniz ve bu manzarayı mecaza vurursanız, bu manzaradan kültür çıkar mı?

Kültüre sıra gelebilir mi? Gelirse de, işte böyle senede bir gün birkaç saat zor ayrılır!

*****

Bugün, Hz. Mevlana’nın doğumunun 814.yıl dönümü. Son yedi yıldır Şerbet-i Veladet adı altında yapılan bir etkinliğimiz var. Bu etkinlik, birkaç saat içerisinde bitirilen, sonlandırılan, yeri değiştirilen, çok daha zengin içerikli bir şekilde icra edilebilmesi mümkün olabilecek bir etkinlikti.

Başlangıcında öyle bir hava vardı.

Devamı gelmedi! Devam ettirilemedi!

Çünkü, kültürle arası iyi olmayanların duvarına çarptı!

Dün dünle birlikte gitti cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım diyen Hz. Pir’i kimse duymadı.

Yeni bir şeyler söylememek için susuldu!

Bir etkinlik hiçbir şey olmadan yapılmadan yerinde saymaya devam ediyorsa, hatta daha da geri gidiyorsa ne düşünürsünüz?

Çok hoş, çok anlamlı, Mevlânâ’ya yakışan kültürel bir etkinlik olacak inşallah diye sevinenlerin sevinçleri yarım kaldı.

Bu etkinlik yaşasın diye gayret gösteren bir avuç kültür gönüllüsü, kültür sevdalısı insanın çırpınışlarıyla ayakta kalmaya, ayakta durmaya devam ediyor!

*****

Şerbet-i Veladet, Konya sokağından Mevlana meydanına alınan, garip ve mahzun bir şekilde kutlanmaya çalışılan bir gün.

Konya sokağını bilirsiniz! Bir türlü Konya sokağı olamayan sokak!

Konya tarihini, Konya kültürünü yansıtamayan sokak!

Kültürle buluşmasına senede bir gün, birkaç saatliğine zor tahammül edilen bir sokak!

Bildiğimiz Mengüç sokak! Önce Yumurtacılar sokağı oldu! Sonra simitçiler sokağı! Şimdi de nargileciler sokağı!

Her 30 Eylül’de Şerbet-i Veladet’e ev sahipliği yapıyordu. Onu da elinden aldılar!

Şerbet-i Veladet’i Mevlana Meydanına getirdiler, koydular cadde kıyısında bir köşeye…Koskoca meydanda, üç-beş çadırla kayboldu gitti. Bir an önce bitsin, mevzu bir sonraki seneye kadar kapansın gitsin der gibi geldi-geçti Pandemi öncesinde…

Elinde ki kıymeti bir türlü değerlendiremeyen, kısır bir döngü içinde bir an önce tamama ersinde işimize gücümüze bakalım dercesine, tabiri caizse kısa kes Aydın havası olsun babında bir programdı icra edilenler.

Şerbet-i Veladet, bir başka şehrin elinde olsa, inanın üç gün-üç gece, beş gün-beş gece devam eder, uluslararası boyutlara taşınırdı. Bizim ise ne yaptığımız ortada!

*****

Bir tarihte Karadenizli bir Milletvekili, hemşerilerine hitaben, şöyle demişti; “Sizin kısmetinize de ben düşmüşüm!”

Bizim kısmetimize de; Kültürle arası limoni olan kültür yöneticileri düştü!

Değilse kültür kendine gelirdi! Toparlanır, ayağa kalkardı!

Şehrin ve kültürün yüzü gülerdi! Sokaklarımız, caddelerimiz şenlenirdi!

Bu konuda söz sahibi olanlar, nedendir bilinmez,

Kimseyi duymuyorlar, duymak istemiyorlar!

Görmüyorlar, görmek istemiyorlar!

Üstüne üstlük ne dense, ne söylense, kültürle ilgili hangi konuya parmak basılmaya kalkılsa ilgilenmiyorlar! İplere unlar seriyorlar! Havanlarda sular dövüyorlar!

Kültür konusunda değil amma kültüre yön verenler noktasında kısmetsiz bir şehir olduğumuza inanmaya başladık! Hadi bu dönem belli, Pandemi var! Ondan önce ki yıllarda kültür haricinde belli ki çok işleri vardı kültür müdürlükleri ve dairelerinin! Kültüre bir türlü sıra gelmedi!

2021 bitti bitiyor, Kültüre sıra gelme ihtimali var mı, varsa ne kadar var?

*****

Bu şehirde Mevlana ve ailesinin türbeleri olmasa, gönül erleri bu şehre gönül postlarını sermemiş olsalar, bu şehirde mistik bir hava, mistik bir atmosfer olabilir miydi?

O mistik havaya dayandırılan Mistik Müzik festivali güzel hoş, lakin, Şerbet-i Veladet’in, Mevlana ailesinin Konya’ya gelişinin önüne geçememeli…

Bu şehre Mevlana’yı ziyaret etmeye, yılın her ayında, her mevsiminde koşa koşa gelenlere sunabileceğimiz oldukça hoş etkinlikler yapabilirdik!

Üstelik bu etkinliklerin her birini de görsel bir şölen haline getirebilirdik!

Böyle bir şey yapmadık, yapmadık amma, “-ecek” ve “-acak” diye biten cümleler nafile turlar atmaktan yoruldu, bitti tükendi!

Gelin, bu şehrin kültürüne, kültür değerlerine yüzünüzü dönün! Şehir bekliyor, kültür bekliyor, Mevlana bekliyor, gönül erleri bekliyor, o insanları sevenler bekliyor.

Gelin, bu şehri daha fazla bekletmeyin! Yazıktır bu şehre, günahtır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR