Hatice Filiz Çelik

Hatice Filiz Çelik

HAYATIMIZDA NELERİ HARCADIK?

HAYATIMIZDA NELERİ HARCADIK?

Geçen sene bahar ayının ‘bu gününü’ düşünelim ya da 10 sene öncesinin, 20-30 sene öncesinin de olabilir. Yaşımız hangisine müsaitse…Ve öğrencilik yıllarımızı. Dersler bitmiş, sınavlar hafiflemiş artık okula zevk için gidiyoruz sanki. Hele o okul çıkışı yok mu, salına salına eve gidişimiz, kapıyı annemizin açısı, bize hazırladığı nefis ara öğün. Evde de balkon kapıları açık artık, tüller uçuşuyor…aylardan Nisan ayının sonu…Birkaç gün öncesi de bayramımızı kutlamışızdır. Pencerelerde şu küçük çıtalara bağlanan Türk Bayrakları hâlâ asılıdır. Sonra kapı zili çalar arkadaşlar bekliyordur sokakta bizi…

Her senenin bu vakitleri yaşanan güzel günlerdir hatırladıklarımız. Bugünler ise yaşantımız tamamen farklı. Her gün Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına kilitleniyoruz. İşimiz istatistiklerle artık. Çocuklar ve biraz yaş almışlar zorunlu olarak evde. Kimimiz çalışma telaşında, kimimiz hayat kurtarma derdinde, kimimizin tek derdi siyaset, kimimiz inkârda, kimimizinse olanı daha da karanlık göstermede üstüne yok…

Çocuklarsa tüm olan biteni istisnasız anlıyor, bizim kadar telaşlı değil onlar. Onlar da etkilendi evet ama onların birkaç yılının rutininin bozulmasını zihinleri daha kolay telafi edebiliyor. Anı yaşama becerisinde üzerlerine yok üstelik… Bizlerse evet (sanki hep bir garantisi varmış gibi) belli bir düzende yaşamayı kendimizde hak gören bizlerse, onlardan daha şaşkınız sanki. Düzenimiz vardı yıllardır süren, her şey olması gibi olmalıydı, bahardan sonra yaz, sonra tatiller, sonra tekrar çalışmalar, aralarda kendi dünya telaşı ve eğlencelerimiz. Her şey bir program dahilinde. Ajandamız asla aksamazdı. Böyle gitmeliydi tüm zahiri hayatımız. Sadece zahiri hayatımız mı, manevi hayatımızın da belli bir rutini olmalıydı. Her gün rutin ibadetimizi yapar, malımızın zakâtını verip nefsimizi rahatlatırdık. Bir de zamanı gelince Kutsal Mekân’a ziyaretimizi eksik etmezdik. Ara sıra deprem, kazalar, savaş haberleri filan geliyordu. Ama olurdu öyle şeyler. Onlara para yardımında bulunduk mu tüm sorumluluğu atardık üzerimizden ve biraz onlar için üzülür, sosyal medyada bir iki fotoğraf paylaştık mı insani görevimizi yerine getirmiş sayardık kendimizi.

Yani ibadetlerimiz, manevi hayatlarımız bile belli bir sistem içinde devam ederdi. Bu rutinin içinde mutluyduk!!! Hiç değişmez sandık değişmez görünenleri…

Şimdi ise etrafı saran bu düşman hepimizi, istisnasız hepimizi hedef aldı. Ülkenin dağ köyünden Kuzey Kutbundaki küçük kasabaya kadar herkesi ilgilendiriyordu bu musibet.

Ama yine biz kendi bencilliğimize döndük, kendimizi ilgilendiren rakamlara-istatistiklere, önlemlere kilitlendik, hâlâ siyaset konuşuyoruz, hâlâ kendi derdimizi dünyanın en büyük derdi görmeye devam edip rahatlamak için kendimizi eğlendirme ve bunu diğerlerine yayınlama derdindeyiz.

Kimse kimsenin hayata bakış açısını eleştiremez, bu tavır bizim de haddimiz değil fakat belki artık  “içine dönme ve kendini tanıma” meselini biraz kavrayıp, içine dönmenin en kısa yolunun aslında başkalarından, diğerlerinden, sosyal sorumluluklardan da geçtiğini biraz kavrama vakti gelmiştir.

Ekonomiyle ilgili istatistiki bir bilgi paylaşıldı son günlerde. Ülkemizdeki banka ve kredi kartı harcamalarının, 06 Mart ve 10 Nisan arasında yüzde otuz dört düştüğüyle ilgili. Yani şimdiye dek hayatımızda olmasa da olur olan yüzde otuz dört gibi bir boşa harcama bu. Önümüzdeki günlerde bu şekilde daha onlarca çalışma çıkacaktır karşımıza.

Belki o, yüzde otuz dörtlük harcamaMAnın bedelini, ruhumuza iyi gelecek başkaca alışverişlerde veya içsel yatırımlar için kullanabiliriz.

Belki hayatımızı ve bütçemizi tekrar bir gözden geçiririz. Bir dökümünü çıkarırız hayatımızın(harcamalarımızın)…

Hem bunun için zaman da çok uygun görünüyor.

Tam da bugün başlayan Ramazan-ı Şerif Ayı ile…

Bu vesileyle Mübarek Ramazan Ayı’nın Ülkemize, Tüm İslâm Âlemine ve de Tüm Dünyaya sağlık, sıhhat ve huzur getirmesini Cenabı- Hakk’tan niyaz ederim.

Huzurunuz ve sağlığınız daim olsun….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Hatice Filiz Çelik Arşivi
SON YAZILAR