Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

KADİM DOSTLAR ve KİLİSTRA GEZİSİ

KADİM DOSTLAR ve KİLİSTRA GEZİSİ

Dostum diyebileceğin ve insanın hayatına en büyük huzuru sağlayan güzel yürekli insanlarla birlikte olmak kadar güzel bir şey yoktur hayatta. Ama sahte değil gerçek, dilden değil gönülden olan dost ve gerçek dostu hatırlatan. Üstadın da dediği gibi O yüz, her hattı tevhid kaleminden bir satır; O yüz ki, göz değince Allah hatırlatır” misali dostlar. İşte dünyada beni mutlu eden yegâne şeylerden biri olan bu uzun yıllara dayanan, egosu ve menfaat düşüncesi olmayan, yanlarında huzur bulduğum, fikirlerinden ve sohbetlerinden istifade ettiğim, dinlemesini ve saygı ölçüsünde kendisini dinletmeyi bilen insanlar hepsi. Eskimeyen ve eskimeyecek olan 40 yılı aşan kadim bir dostluğun kurulduğu grup.

40 yılı aşan bu kadim dostlarla, milattan önce 3. yüzyılda yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanan, ilk yerleşim yerlerden biri olan Konya’nın Kilistra Antik Kent Kültür gezisi yaptık. Bu gezimizde, rehberimiz olan tarihçi Abdurrahman hocamızın anlatımlarıyla yararlı bir gezi ve dostlarla piknik havasındaki sohbetlerimizle güzel bir gün yaşadık. Bize bu gezimizde ev sahipliği yapan Mehmet Saatçi kardeşimize ve rehberimiz olan tarih bilgisiyle bizi doyuran Abdurrahman hocamıza teşekkür ederim.

Gezilmesi, görülmesi gereken güzel bir yer ama işin en ilginç yanı şu ki, buraların nasıl bir yer olduğunu ve değerini kimsenin bilmiyor olması. Bilen yetkililer de belki kendilerine külfet getireceği düşüncesiyle bilmezden, görmezden geliyorlardır, sahip çıkmıyorlar. Kapadokya ya günü birlik tura gidiliyor ama burnumuzun ucundaki bu tarihten haberimiz yok.

İki ay önce Konya’da çekimler yapmak için TRT iç yapımlarından gelen ekip “ne yapabiliriz, nerelerde çekim yapabiliriz” diye sordukları zaman, “mutlaka burayı görmelerini ve burada da bir çekim yapmaları gerektiğini” söylediğim. Ama öncelikle onların yaptıkları belgesel konseptlerine uymadığını ama “görmekte fayda var” diyerek bölgeye gidip çekim yaptıktan sonra hayran kaldıklarını ve böyle bir tarihi dokunun nasıl böylesine sahipsiz kaldığına inanamadıklarını, reklamının neden yapılmadığına hayret ettiklerini söylediler. 

Bu gezi bana şunu gösterdi ki, ülke turizmi ve tarih açısından hiçbirimiz bilinçli değiliz ve hiçbirimiz tarihi dokuların korunması için özveride bulunmuyoruz. Yöre halkının geçim kaynaklarının başında hayvancılık olduğu için doğal olarak her yerde gübre yığınları ve gübre kokusu hâkim. Ve sanki yöre halkı, buranın gelişmesini istemez gibi gelenlere de biraz soğuk bakmaktalar.

Belki de bu antik şehirdeki çoğu evin altında mağaraları birbirine bağlayan tünellerin olmasıyla, yöre halkının istimlâk korkusu yaşıyor olmalarından kaynaklanan tedirginlikleri vardır.

Bu nadide Antik kentin, Kapadokya’da ki Peri Bacalarından aşağı kalan yanı yok, fazlası var. İnanın bu tarih, farklı bir Avrupa ülkesinde olsa milyonlarca turist çeker, devlet ve belediyeler en büyük yatırımı ve reklam organizasyonuyla buraların tanıtımını yapardı. Ama bizde ki tarihe ve turizme küskünlük maalesef buraların âtıl kalmasına neden oluyor, filimler çekiliyor filmlerde uyguladıkları patlamalarla da bu tarihi eserlere, mağaralara zararlar veriliyor.

Bir dönem belediye burada bazı restorasyonlar yapmış, tesis yapmak için adım atmış ama sonra neden bundan vazgeçmiş anlaşılır gibi değil.

Bölge gençleri de o kadar bilinçliler ki, bu tarihi yerde ki mağara ve evlere aşk sözleri ve anlamsızca yabancı aktrislerin adlarını yazmışlar. Hayranım bu ülkenin insanlarının tarih, kültür ve sevgi bilincine, tarihe not düşercesine sevgilerini ifade etme şekillerine.

Şimdi sormak lazım, belediyelerin görevi sadece her sene kaldırım değiştirmek, bu antik kentin yollarına kilitli taş döşemek mi?

Konya Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü ne iş yapar? Haa, “bize Mevlâna yeter, biz hazır olana bakar, başka problemli yerlerle uğraşamayız” diyorlarsa, o başka.

Anıtlar kurulunun görevi sadece 60 yıl geçmişi olan cumbalı eski evleri koruma altına almak mı, yoksa milyonlarca turistin gelebileceği, bölge ve ülke ekonomisine büyük katkısı olacak olan yok olmaya yüz tutmuş ve tahrip edilmeye devam edilen bu tarihi dokuyu korumak mı?

İşte aklımdaki bunca deli sorularla, bu gezimizi biraz buruk ama kadim dostlarımla geçirdiğim mutlu bir gün olarak tamamladım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR