Abdurrahman Hakan Pakiş

Abdurrahman Hakan Pakiş

Kusur aramak akıllı insanın işi değil!

Bismillah.

Elhamdülillah, vessalâtü vesselâmü alâ Resûlillah.

Hikmet ehli kimseler tarafından sıkça söylenen şu söz, aslında hepimizi yakından ilgilendiriyor:

“Akıllı insan, hata kusur bulacağım diye kendini yormaz.”

Bu söz, insanoğlunun başına gelen en büyük tuzaklarından birine işaret ediyor: gücü, kuvveti ve dikkati yanlış yerde tüketmek. Başkalarının kusurlarını aramak, tıpkı bir labirent gibi; kişinin zihnini, kalbini ve ilişkilerini boş yere meşgul eden, hem bireyi hem de toplumu çıkmaza sürükleyen negatif bir bakış açısıdır.

Peki, akıllı insan ne yapar? O, dikkatini hayırlı olana, yapıcı olana ve iyiliği büyüten şeylere odaklar.

Kusur Arama Eğilimi: Neden Başkasının Ayıbına Odaklanıyoruz?

Kusur arama davranışı, sadece bir alışkanlık değil; arkasında derin psikolojik ve ahlaki sorunlar barındırır. Bir insan, kendi içindeki eksikliği veya kusuru görmekten rahatsız olduğunda, farkında olmadan o kusuru dışarıdaki birine yansıtır.

a. İç Yüzleşmeden Kaçış: Kendiyle yüzleşmek zordur, başkasını eleştirmek ise geçici bir tatmin verir.

b. Kendini Temize Çıkarma: Başkasını hatalı göstererek, kendi öz değerini ve ahlaki konumunu “koruma” çabasına girer.

Bu durum, kişiyi gerçeğe ulaşmaktan alıkoyar, çünkü nefsinin geçici ve yanıltıcı tatminine kapılmasına neden olur.

SÜREKLİ ELEŞTİRİNİN YALNIZLAŞTIRAN BEDELİ

Sürekli eleştirel bir gözle bakan ve kusur arayan kişi, zamanla çevresindeki insanları yorar ve kendisi de yalnızlaşır. İnsanlar, kusur avcısı birinden çekinir, ona sır vermez ve samimi olmaktan kaçınır. Böylece kişi, farkında olmadan hem kendi ilişkilerini tüketir hem de toplumdan soyutlanır.

En Büyük Sorumluluğu İhmal Etmek

Başkalarının hatalarıyla meşgul olmak, kişinin asıl ve en büyük sorumluluğundan, yani kendi nefsini terbiye etmekten uzaklaşmasına yol açar. Bir bilgenin dediği gibi:

“Kendi kusuruyla uğraşan, başkasının kusurunu görmez.”

İnsan, enerjisini dışarıdaki hataları düzeltmeye harcarken, kendi tezkiyesini gerçekleştiremez.

Aslında kusur arama hastalığı, nefsin kibrini besleyen zehirli bir sudur diyebiliriz. Çünkü kusur aramak insanı kibir ve riya ile doldurur. Kişi, başkasını eleştirerek aslında kendini yüceltmeye çalışır. Asıl iş dışarıya değil, kendine bakmakla başlar… Kendi nefsini terbiye etmekle meşgul olan bir kimsenin, başkasının ayıbıyla ilgilenmeye ne vakti ne de niyeti kalır.

Dinimiz Ne Diyor?

İslam ahlakı, birey ve toplum huzurunu temel aldığı için, kusur aramayı ve kötü zanda bulunmayı kesinlikle yasaklar. Kur’ân-ı Kerîm, insan onurunu koruyan, kalpleri güvence altına alan çok net sınırlar çizer:

﴿يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَث۪يرًا مِنَ الظَّنِّ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا﴾.

“Ey îmân edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın.” (Hucurât, 49/12).

Bu ayet, sadece bir davranış yasağı değil; mahremiyeti ihlal etmeye, kalpleri kırmaya ve kötü zanda bulunmaya yol açan tüm yolları kapatır. Kusur araştırmak, gizli olanı ifşa etmeye götürür ki, bu da toplumsal güveni kökünden sarsar.

Hz. Peygamber de [sallallahu aleyhi vesellem], toplumdaki bir yanlışı veya hatayı düzeltirken bile kimseyi rencide etmez, kimseyi doğrudan hedef almazdı. O, bu durumlarda onur koruyucu bir üslup kullanırdı: “Bazı kimseler şöyle yapıyor. Keşke şöyle yapmasalar, daha iyi olur…”

Bu ince ve nazik yöntem, hem yanlışın giderilmesini sağlıyor hem de kişinin onurunu zedelemiyordu. Gerçek liderlik ve rehberlik işte budur.

Kusur Örtmek: En Faziletli Davranış

Hadis-i Şeriflerde kusur aramanın aksine, kusuru örtmenin fazileti ve önemi defalarca vurgulanır:

“Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da dünya ve ahirette onun ayıplarını örter.” (Müslim, Zikir, 1, nr. 38).

Bu ilke, bireysel ilişkilerden toplumsal huzura kadar her alanda geçerli, büyük bir ahlak ve güven ilkesidir. Başkasının ayıbını örterek, aslında kendi gelecekteki ayıbımızı örtmesi için Cenâb-ı Mevlâ’ya yakarmış oluruz.

Akıllı İnsan Yargılamaz, İnşa Eder!

Gerçek hikmet, doğruyu seçmek ve yapıcı olmaktır. Akıl, insanı hakikate götüren güçtür; yargılamak için değil, anlamak için verilmiştir…

Başkalarını yargılamaya odaklanan akıl, bir süre sonra körleşir ve yanlı davranmaya başlar. Oysa anlamaya ve çözmeye yönelen akıl, derinleşir ve fayda üretir. Akıllı insan kusur değil, çare arar.

Toplumları ileriye taşıyanlar, kusur avcıları değil; yapıcı, çözüm odaklı ve inşa eden insanlardır. Sorumluluk sahibi bir Müslüman:

Sorun gördüğünde çözüm üretir.

Kusur gördüğünde yapıcı davranır.

Herkese rahmetle yaklaşır.

Sözün Özü

Kusur arama hastalığı, kalpteki merhameti tüketir ve insanları birbirinden soğutur. Oysa İslam ahlakının en temel değerlerinden olan merhamet, yıkılmış gönülleri onaran ve toplumsal bağları güçlendiren en güçlü araçtır.

“Merhametli kimseler, yıkmakla değil, inşa etmekle meşguldür. Peki ya sen ne ile meşgulsün?!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdurrahman Hakan Pakiş Arşivi

Kulluğun sultanlığı

10 Aralık 2025 Çarşamba 16:19

Kıymetin kıymetini bilmek

03 Aralık 2025 Çarşamba 03:01

Birlik rahmettir, ayrılık ise azap

19 Kasım 2025 Çarşamba 09:53

Hayata bakış açımız

11 Kasım 2025 Salı 10:41

Kurtuluşa çağrı

04 Kasım 2025 Salı 23:31

Büyük günahlardan biri: Zulüm

28 Ekim 2025 Salı 22:10

Kıymet kafada değil akıldadır

21 Ekim 2025 Salı 01:05

Olduğun Gibi Görün

14 Ekim 2025 Salı 11:48