Ticari hayatta nasıl ki, “müşteri daima haklıdır” diyorsak, bizim dünyamızda da okuyucu daima (kendince) haklıdır.

            Okuyucu size değer verip okuyorsa, siz de ona değer vermek zorundasınız.

Sizin her yazdığınızı beğenmek ve size hak vermek zorunda değildir okuyucu.

Yazılarınızla ilgili düşüncelerini küfür ve hakaret etmeden eleştiriyorsa, saygı göstereceksiniz.

Biz de öyle yapıyoruz.

Okuyucu ile söz düellosuna girmenin bir anlamı yok.

Onu inandığı düşünceden uzaklaştırmak bizim işimiz değildir.

Ne var ki; eğer eksik veya yanlış anlamışsa, doğrusunu anlatmak da boynumuzun borcudur.

“Yanar” rumuzunu kullanmış olan saygı değer okuyucum, önceki yazımda CHP ve Kılıçdaroğlu ile ilgili eleştirilerimize biraz alınmış.

“Tencere kapak hikâyesi uymuşlar birbirine... Aynı eleştirileri AKP başkanı için de söyleme cesaretiniz varsa gazeteci veya yorumcu deriz size...” diyor yorumunda.

Eğer ki; Recep Tayyip Erdoğan Almanya’ya giderek “Türkiye’de mal ve can güvenliği yoktur” derse, ona da gücümüz nispetinde haddini bildiririz evelallah.

AK Parti’ye gönül verenler Erdoğancı oldukları için gönül vermezler.

Erdoğan simgedir. Onun temsil ettiği davadır aslolan.

Erdoğan’ın söylem ve eylemleri Kılıçdaroğlu’nda tecelli ederse, onu da başımıza çiçek diye takacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.

“Darbe olursa tankın üzerine ilk ben çıkarım” diyen Kılıçdaroğlu, darbeyi görür görmez tabanları yağlamış ve darbecilerin başarılı olmaları için dua ederek gelişmeleri takip etmiştir.

Erdoğan da Kılıçdaroğlu gibi yapmış olsaydı hiçbir AK Partili Erdoğan’ın yüzüne dahi bakmazdı.

Sevgili Yanar rumuzlu kardeşim.

Biz, memleket sevdalısı kim olursa onu alkışlarız. Husumetle, muhalefet etmeyi karıştıran da kim olursa olsun onun da ipliğini pazara çıkarmaya devam ederiz.

Sevgiyle selamlıyorum Yanar kardeşimi.