Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

OLGUNLAŞMA

OLGUNLAŞMA

İnsan ne zaman olgunlaşır bilir misiniz? Hiç kimseye ihtiyaç duymadığı zaman, yaralarını zamana bırakmadan kendisi merhemini sürdüğü, kendisi iyileştirdiği ve beklentisi sadece yüce Yaradan’dan olduğu zaman olgunlaşır.
Yara almamayı öğrenir.
Peki, insan ne zaman yara almaz, ne zaman kazanır?
İncitmediği zaman yara almaz, yara almayınca da nefsine karşı zafer kazanır.

Peki, insan ne zaman incitmez?

Gönlü yorulmayınca. İncinmekten yorulan gönül, incitir. İncinmemeyi öğrenen gönül de yorulmaz ve incitmez.

Peki, insan beklentisiz nasıl yaşar?

Şikâyet odaklı yaşamadığı, kendine yeterek, kendini bilerek, hoşgörü sahibi olarak, ayıp aramadığı, başkalarından ve başkalarının ayıp ve kusurlarından mutluluk beklentisi olmadığı, başkalarının kusurlarıyla değil kendi kusurlarıyla uğraşarak kendini düzelttiği, kula minnet etmeyip şikâyetini ve hüznünü Allah’a havale ettiği zaman.

Peki, fani âlemin fani dostluklarına ihtiyaç yok mu?

Gerçek dostu bildikten sonra tabii ki ona da ihtiyaç var. Dostluğa sahip çıktığı, sadece mutlulukta değil, hüzünde de yanında olduğu, doğru olan yolda omuz omuza yürüme ihtiyacı hissettiği zaman, mücadele gücü kazandırdığı zaman ihtiyacı var.

Peki, sadece dost mu yaralar insanı?

Dost yaralar, düşman yaralamaz. Çünkü dostun elinde gül, düşmanın elinde de taş olduğunu bilirsin. Dost gülü verecek diye bekler, düşmanın da taşı atacağını. Ama dost gülü vereceğine sana atarsa, dostunun attığı gül, düşmanın attığı taştan ağır gelir insana. Eğer buna katlanıp hoşgörürsen, gülün ağırlığından yara almamayı öğrenirsen, dostta yaralamaz insanı.

Peki, dost kimdir, mutluluğu paylaştığın mıdır?

Mutluluğu herkesle paylaşabilirsin ama dost, gecenin en olmaz zamanında kapısını çalıp acını paylaştığın, omzunda ağlayabileceğin birisidir.

Peki, omzunda ağlayacağın dosta ihtiyaç duymak gerekir mi, omzunu sana uzatmazsa mutsuz mu olacaksın?

Hayır, olgunlaşmak isteyen insan buna da ihtiyaç duymaz, bu acizliktir, yarasının dermanını bir omuz da arayandır. Mesele hiç kimseden bir beklentisi olmayıp kendi kendine yetmek, Yaradan’a sığınmaktır. Dost sadece bir sıcaklıktır, bir merhem, bir bağımlılık, ama olmazsa olmaz değildir.

Peki, bağımlılık, ne ve kime olmalıdır?
Bağımlılık; “olmazsa olmaz” diye diye kendini hiçe sayarak, kendini adayarak yaşamaktır. Kendi gücünü bilmemek, kendine bile güvenmemek, kendini adadığından başkasına ihtiyaç duymamak, onun yörüngesinden ayrılmamaktır. Eğer kendine yetip, kula ve dünyevilere minnet duymaz, Yaradan’dan başkasına bağımlı kalmadan yaşamayı öğrenirsen, olgunlaşmak için adım atmış olursun.

Peki, hayat insana bağımlı kalmayı tasvip eder mi?
Hayat, insana onurlu olmayı tavsiye eder. Bağımlılığı ve kula kul olanın onurunu yok eder. Kendisi değil başkası olduğunu gösterir. Başkası olan da fikirlerinde ve davranışlarında özgür olamaz.

Anlayana hayat,
Kendini bilme, kendine güvenme ve olanla yetinme öğüdünü verir ve gerçekleri eninde sonunda sana kabul ettirir. Sen istesen de istemesen de kabul etsen de etmesen de.

Peki, hayatın en önemli öğüdü nedir?

Hayatın en büyük ve öncelikli öğüdü, Yaradan’a kulluk ve kullukta itaattir. Sonrasında yeni bir gün ve yeni günde yeni umutların varlığını, insanca yaşamayı, vicdan ve merhametle insanca yaşatma düşüncesine sahip olmayı öğütler.

Peki, hayat bize her gelen yeni gün de ne anlatır?

Hayat, yaşadıklarından ders alıp, geçmişin geçmişte kaldığını, her ne yaşandıysa unutmanız gerektiğini, geleceğin de sisler içinde var olup olmadığını, yani meçhul olduğunu ama an’ın sizin olduğunu, an’da var olduğunu bilmeyi, an’ı yaşayıp hayatı kabullenmeniz gerektiğini hatırlatır. Ve an’ı insanca yaşamanın ne kadar değerli olduğunu öğretir.

Eğer sana öğrettiklerinden öğüt alır, ders çıkartırsan,
İşte o zaman kendini bilirsin, mutluluğun kendinde olduğunu anlarsın ve hayatta seni olgunlaştırmış olur…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR