Ahmet Çapanoğlu

Ahmet Çapanoğlu

Oruç

Oruç

“Oruç sevdası bambaşka bir sevdadır” diyor Hz. Mevlâna. Hz. Pir, orucu nasıl bir özlemle beklediğini bize gösteriyor.

Sevdalının sevdalısına kavuşması, sevincin berekete dönüşmesi gereken bir aya merhaba demek.

Sevinçle karşılanmalı, kavuştuğuna şükretmeli insan. Çünkü oruç bağlanmanın, verdiği sözde duruşun sadakati, haramlardan sakınıp nefsi terbiye hâlidir. Oruç kulluğun ifası, şeytanın kahroluşu olurken, bizi kötü işlere, günah işlemeye teşvik eden nefsimizin arınması ve temizlenmeye muhtaç olduğunun işareti olarak gelmektedir.

Oruç, yemek içmekten kaçış olmaktan öte, insana sabrı öğretir, ruhu dingilleştirir, öfkeyi kalpten atar, manevi hasletlerle Rabbine yaklaştırır. Az yemenin çok yemekten daha hayırlı olduğunu, az yemekle beden sıhhatinin oluşacağını gösterir. Allah’a güvenmenin insana verdiği güç, bakış açını değiştirecektir. Ve tevekkül duygusuyla elde edilen bu manevi güç, senin yaşadığın zorluklara ve yokluklara tahammül gücü vereceği gibi, sabırla geçirdiğin günün sonunda, iftar halindeki haz ve zevkinin arttığına şahit olacaksın.

Hz. Mevlana, sabırla tevekkül konusunda nasıl bir ruh haliyle kâmil hale gelindiğini, sabrın meyvesinin nasıl nimete dönüştüğünü şöyle bir kıssayla anlatmaktadır.

Adamın biri, küflenmiş ekmeği iştahla yerken gördüğü birine:

“Bu küflü ekmeği nasıl bu kadar iştahla yiyebiliyorsun?” diye sorar.

Adam der ki:

“Sabrın sonunda açlığım iki misli arttı ve bu küflü ekmek bana helva gibi gelmeye başladı.”

Oruç tutup açlığa sabreden kulun kavuştuğu nimet, insanın gözünde büyür. Allah, gün boyu açlığa sabır eden kulunu, iftarla sevindirip, helal olanlar için açılan ağzı ve bedeniyle ilahi bir nimete nail kılar, ona bayram sevincini yaşatır.

 

Oruçlu olan insan, helalden çekinen insandır.

Oruçlu insan, yemekten ve içmekten, helal olan her şeyden gün boyunca kendini men ederek nefsi arınmasını sağlamaktadır.

Oruç, midemizi doldurma hastalığından kurtarmakta, isteklerimize belli süre gem vurmamızdır. Bir bakıma oruç kurtuluşumuza yol olmaktadır.

Ramazanın gelmesiyle, Allah’ın ipine sarılarak, karanlık dehlizlerden, zindanlardan ve dipsiz kuyulardan kurtulup selamete ermeyi fırsat bilmek gerekir.

Sadece aç kalarak nefsi terbiye etmek değil, ilahi güce ulaşmak arınmak olmalıdır gayesi insanın.

Oruç sana can olsun, can gözünü açıp nefs gözünü kapatsın. Senin oruç tutman, şeytana vurulacak en büyük darbedir. Sabır ve ecrini Allah’tan umarak tuttuğun oruç, şeytanın kalbine vurduğun bir hançer gibi olmaktadır.

 

Allah senden razı, şeytan senden uzak ve öfkeli.

Her ibadetin bir sevabı belirtilmişken, orucun sevabı sadece Allah katında gizli kalmıştır. O yüzdendir ki, vaadinde duran Allah, gerçek anlamda orucu tutana vereceği ödülün mertebesini kendisinde saklamıştır.

Bu mübarek ayda kapatılan cehennem kapısına karşı, açmış olduğun binlerce cennet kapısı vardır.

Nefsin istekleri; ateşten, rüzgardan dikilmiş bir beden hırkasıdır.

Çıkart at bu elbiseyi üzerinden, çıkart ki bu mübarek ayda kirletmesin ruhunu. Temiz ruhunla Rabbine yalvar!

“Ben özürlüyüm Ya Rabbi, özrümle kabahatlerimdir, onlardan sıyrılmak için beni affet” diye dua et.

Oruç sadece; yeme, içme ve cinsî münasebeti terk etmekten ibaret olmayıp, ellerimizi, ayaklarımızı, gözlerimizi, dilimizi ve diğer organlarımızı da oruçlandırarak ortak hareketi sağlamamız gerekmektedir. Yani bir anlamda Allah’tan başka her şeyi terk ederek, gönül orucu da tutmak gerekir.

Şöyle ki:

İnsanın midesini yemek içmekten arındırdığı gibi; dilini yalandan, gıybetten, hoş olmayan sözden, boş laftan uzak tutması gerekmektedir. Gözü haram olan şeylere, yanlış yerlere takılmamalı, hata ve kusur aramamalıdır. Kulağını gıybet, dedikodu ve saçma sapan boş şeylerden arındırmalıdır.

En önemlisi de, gönlü ve beyni iyi ve hoş şeyler düşünmelidir. Gönül ehli kişiler, söylenen yalanın ve orada bulunmayan birini çekiştirmenin orucu bozacağına kanaat getirirler.

Gerçek anlamda vücudunun tüm organlarına oruç tutturamayan kimse, şeklen oruç tutmuşsa da, orucun özünü yakalayamamaktadır. Hz. Peygamberimizin “Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçtan onlara kalan sadece açlık ve susuzluktur.” sözü de bu gerçeği vurgulamıyor mu?

Muhakkak ki, bütün vücuduyla oruç tutan kimse daha dikkatli ve daha ahlaklı olmaktadır. Bu ahlaklı olma haliyle Peygamber efendimizin tavsiyesine uyup, kendisine sataşanlara bile “Ben oruçluyum” diyerek uymayacak, kendinde bu gücü hissedecektir.

Oruç yokluğu ve yoksulluğu hatırlatmaktadır bize. Fakirin dilinden anlamak, duyarlı bir insan olmayı ve varlık iddiasından kurtulmayı öğretmektedir.

Oruç öyle bir ay ki, maddi gıdalardan arınacak olan vücudun, manevi gıdalarla donanması gerekmektedir.

Ramazan; ötelerden gelen manevi bir azık, manevi rızka sahip olma ayıdır.

Açlıktan kıvranmak değil, ilahi rızıkla doyarak kurtuluşun anahtarını eline almaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Çapanoğlu Arşivi
SON YAZILAR