Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Seyyid Mahmud Hayrânî ve Türbesi - 2

Seyyid Mahmud Hayrânî ve Türbesi - 2

  • Osmanlı döneminde hac güzergâhı üzerinde bulunan Akşehir’e gelen hacılar, burada bulunan Hoca Nasreddin, Seyyid Mahmud Hayrânî ve Nimetullah Nahcivanî’nin türbelerini ziyaret ederek yollarına devam ederlerdi.

 

 

Şair Nâbî de, irfan dairesinin kutbu olarak gördüğü Şeyh Mahmud Hayrânî için nazım şeklinde, “Bâkıyâ hankâh-ı âlem-i hayretde hemân/Her gelen kimse bu esrâr ile Hayrânî ancak” (Yusuf Nabi 1996: 16; Coşkun 2002: 166) diyerek dönemin Akşehir kasabasına türbeyi ziyarete gelenlerin Hayrânî olacaklarını edebî bir dille belirtir. Osmanlı döneminde de Seyyid Mahmud Hayrânî’ın türbesinin hacca giden hacılar tarafından ziyaret edildiği bilinmektedir. Nitekim Osmanlı hac güzergahı üzerinde bulunan Akşehir’e gelen hacıların burada bulunan Hoca Nasreddin, Seyyid Mahmud Hayrânî ve Nimetullah Nahcivanî’nin türbelerini ziyaret ederek yollarına devam ettikleri belirtilir (Coş- kun 2002: 244-245; Çaycı 2006: 132). Hac güzergahında bulunan menziller hakkında bilgi veren Nehcetü’l-Menâzil de bu ifadeleri destekler biçimde, Sultan Mehmed I tarafından 817/1414 yı- lında fethedilen Akşehir’de üç cami, beş hamam, Mevlevî tekkeleri ve Hoca Nasreddîn, Şeyh Mahmûd Hayrânî, Neccârî Dede, Ni‘metullâh Velî, Ahî Evren ve Kürd Emîr’e aid kabirlerin ziyaretgâh olduklarını bildirmektedir (Mustafa b. Veliyyüddîn Ankaravî: 27). Bu bilgiyi teyit eden bir diğer kaynak ise, 1868-1881 yıllarına ait ve 14 cilt halinde basımı yapılan Konya Vilayet Salnameleri’dir. Burada, Akşehir’in diğer önemli şahsiyetleri ile birlikte Seyyid Mahmud’un da medfûn olduğu belirtilmektedir (Konya Vilayeti Salnâmesi 2007: c. 2: 114 vd.).

 

Mahmud Hayrânî ve Hz. Mevlâna

Seyyid Mahmud Hayrânî ve Mevlâna Çağdaş iki mutasavvıf olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve Seyyid Mahmud Hayrânî arasındaki münasebeti Ahmed Eflâkî’nin Menâkıbu’l-Ârifîn adlı eserinden öğrenmekteyiz. Eflâkî, her iki şahsiyetin arasında manevi bir bağdan bahseder. Eflâkî’de geçen rivayet özetle şu şekildedir. Akşehirli Şeyh Sinanüddîn, uzun bir geziden sonra Hazreti Mevlanâ’nın yanına gelir. Mevlana ona, seyahatlerinde bir merde erişip erişmediğini, Seyyid Mahmud Hayrânî hazretlerini nasıl gördüğünü, onun ne ile meşgul olduğunu sorar. Şeyh Sinanüddîn, onu tilki gibi saçı sakalına karışmış bir vaziyette gördüğünü, Mevlânâ’nın temiz âlemine gözünü kapadığını söyler. Mevlânâ bu cevaba güler ve hiçbir şey söylemez. Şeyh Sinanüddîn Akşehir’e döndüğünde, Seyyid Mahmud Hayrânî’yi çarşı başında uyuyor halde bulur. Mahmud Hayrânî, bağırarak “Ey Sinânüddîn hürlerin reislerinin sultanı zamanında tilki gibi olmayı cana minnet biliriz.” der. Şeyh Sinanüddin, Seyyid Mahmud’u öper ve gönlünü alacak sözler söyler. Şeyh Sinanüddin başka bir zaman yine Mevlânâ’nın yanına gider. Mevlana ona, âlemde kalpleri uyanıklar çoktur diyerek şu beyitleri söyler: “Eğer o deli hayatta ise ona de ki nadir bulunur deliliği benden öğren. Eğer sen divane olmak istersen benim benzerimin nakşını elbisenin üstüne dik (yani beni taklid et). Her delilik için bir müddet sonra iyilik vardır. Fakat ey deli! Sana ne oluyor ki sen iyileşmiyorsun.” Şeyh Sinanüddin, Mevlana’nın bu sözünden sonra divane gibi başı açık ve ayağı çıplak bir halde şehirden dışarıya çıkar. Dağlara çıkar ve bir yıl kendine gelemez. Kendine geldiğinde, kendisini Mevlana’nın aşkıyla sersem bulur (Ahmed Eflaki 2006: 460). Bu rivayet, Mevlâna ve Seyyid Mahmud arasındaki muhabbet ve hürmet ilişkisini göstermesi açısından önemlidir. Ayrıca Seyyid Mahmud’a ait sanduka üzerinde Mevlânâ’ya ait beyitlerin olması da bu muhabbeti desteklemektedir. Bu beyitlerden biri şöyledir:

“Sen sanırsın ki aslanlar da köpekler gibi kapı arkasında ölürler!... Birbirinin canı olan âşıklar birbirinin uğrunda canlarını verirler. Âşıklar daima feleğe doğru yükselirler. Münkirler cehennemin alt tabakalarına giderler” (Konyalı 1984: 434).

 

Devam edecek.

seyyidmahmudhayrani_09.jpgseyyidmahmudhayrani_14.jpgkitabe.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR