Erol Sunat

Erol Sunat

SOKAKLARIN SESSİZLİĞİ Mİ, ÇOK SESSİZDİ SAHİDEN!

SOKAKLARIN SESSİZLİĞİ Mİ, ÇOK SESSİZDİ SAHİDEN!

Sokaklara sessizlik hakimdi diyor bütün ekranlar! Suriyelileri saymazsak çok sessizdi sahiden! Sessizlikle birlikte, Suriyeliler görünmezdiler! Onları bizden başka bir gören olmadı, görenleri de biz  görmedik.  Keşke görselerdi! 65 yaş ve üstü grubuna girince, bayramın ilk günü bize ayrılan saat diliminde şehrimizin bir kısmını dolaşma imkanım oldu.

Ramazan Bayramının ilk günü şehirde görevliler, 65 yaş ve üstü insanların dışında birde Suriyeliler vardı.  Suriyeli çocuklara, gençlere, ailelere her sokakta, her caddede rastlamak mümkündü.

Sokaklar sessiz, denetimler sıkı dense de, anlaşılan Suriyelilere denetim sökmüyor.

Yasaklar onları ırgalamıyor.  Ceza bize, hoşgörü onlara! Nasıl oluyorsa artık!        

Sokağa çıkma yasağı başladığından bu yana, gece-gündüz, dışarıda gezdiler de, dolaştılar da, bayram ziyaretlerine de gittiler. Korona bu kalabalığı görünce ne yaptı, bilemiyoruz!

Keşke, Suriyeliler bu yasaklardan muaf filan denseydi de, bizde bu satırları yazmasaydık!

Suriyeli sığınmacıların çocukları, gençleri ve aileler maile sokak ve caddelerdeydi.  Oturduğum İhsaniye Mahallesinde Suriyeliler yasakları bayramın her günü delip geçtiler.

Yasaklar tabiri caizse kevgire döndü.

Biz ne mi yaptık? Evimizde oturduk, dışarıya çıkmadık. Yasaklara uyduk. Hayatı ve bayramı evimize sığdırdık. Suriyelilerin doldurduğu, arşınladığı, dolaştığı tadını çıkardığı sokaklarımızı seyrettik!

Bunları nereden mi biliyorum? Benim oturduğum sokakta, Suriyeli komşusu olmayan bir tane aile yok! Düşündüm ki, Korona Suriyelilerle, özel bir anlaşma yapmış gibi.

Ve adeta, size dokunmayacağım, size bulaşmayacağım kime bulaşırsanız bulaşın demiş gibi.

Çünkü Suriyelilerde ne maske vardı, ne de sosyal mesafe!

Ne aldırıyorlardı, ne de böyle bir tedbire ihtiyaçları varmış gibi görünüyorlardı. Hayat bize güzel der gibiydi en küçüğünden, en yaşlısına kadar her biri.

Küçük çocukların ellerinde şeker topladıkları poşetler dahi vardı!

Bütün sokaklarda, bütün caddelerde onlar varken, Korona onlardan ne kadar uzaktı, hiç mi yanlarına yaklaşmadı, hiç mi selam vermedi şimdilik kaydıyla bilen yok?

 

MASKEMİZİ TAKTIK, MESAFEMİZİ KORUDUK LAKİN…

Ülkemizde dört milyondan fazla, şehrimizde 150 bine yakın Suriyeli sığınmacı var, onların bu virüsten etkilenme oranları, pozitif çıkma ve entübe sayıları bugüne kadar açıklanmadı.

Bu kadar serbest ve rahat hareket eden, müdahale edilmeyen Suriyelilerin durumu, Bilim Kurulumuzun ve Sağlık Bakanımızın, mutlaka dikkatini çekmiştir diye düşünüyorum.

Korona bu insanların arasında dolaşmaya başladıysa,

Şehrimizin en riskli mahallesi ve dolayısıyla,

En riskli şehirlerinden biri haline gelmemiz işten bile değil!

Eğer her şey kontrolümüz altında filan deniyorsa, denecekse,

Suriyeli çocuklar ve gençler hepimizin gözünün önünde bayramda sokaktaydılar!

Aileler birbirlerini bayram boyu ziyaret etmelere doyamadılar.

Rahmetli Orhan Veli, “Beni bu havalar mahvetti” diyor ya, belki yıllar sonra, bizi de bu Suriyelilerin vurdumduymazlığı ve Korona’yı bile bile davet etmesi mahvetti diye yazılacak mı bilmem?

İnşallah öyle bir şey olmaz ve yazılmaz!

Bizlere gelince, maskemizi taktık, Sosyal mesafe kurallarına azami ölçülerde uyup, öyle dolaştık.

İnsanlar en çok hava alma babından kapısının önüne çıktı,  Şöyle bir mahallesine baktı. Konu komşuya el salladı karşılardan.

 

İKİ AYDIR, DÜNYA DERİN BİR NEFES ALDI!

Korona, 2020 yılının ilk yarısında dünyanın bütün gündemlerini alt-üst etti. Kabus misali dünyanın üzerine çöktü. Dünyanın tabiri caizse boğazını sıktı. Akıllı ol dünya dedi. Kendine gel, bu süreçte iyi düşün. Sana neler yapabileceğimi unutma!

Dünya anladı mı?

Dün anlamadı ki, bugün anlasın!

İsyankar dünya, bu türden olayları çok yaşadığı için, tehlike geçer geçmez, yine neyi nerede bıraktıysa, bıraktığı yerden devam etmenin peşine düştü.

Tehlike geçmeye yüz tutunca, dört bir koldan,  bıraktığımız yerden, bıraktığımız dizginleri yeniden elimize almaya çalışıyoruz.

İki ayı geçkin süredir, dünya derin bir nefes aldı. Tabiat kendine geldi. Unuttuğumuz kuş cıvıltılarını duymaya başladık. Hava kirliliği azaldı. Ozon tabakası bile kendine geldi, kendini toparladı deniyor.

Hani oh be dünya varmış denir ya…

Denizler, akarsular, göller, barajlar, göletler kendini toparladı, kendine geldi!

 

KORONA BİTTİ DİYE SEVİNÇTEN ŞAPKASINI GÖĞE ATAN ATANA!

Bayramdan sonra, yaşanan onca korku ve endişeden sonra, yoğurdu üfleyerek yer miyiz?

Hiç umudum yok, diyen diyene…

Dilerim, bir süre daha dünyamız biz insanlardan yana rahat eder, huzur bulur.

Lakin, huzur bulamayan, işin başından beri biz insanlarız. Huzurun bu dünyada huzursuz ettiği yegane canlı sanıyorum insandan başkası değil!

Çünkü, Korona bitti diye sevincinden şapkasını göğe atan atana!

Keşke, bitti, bitiyor çok şükür kurtulduk diye değil, biz bu felaketten kendimize göre önemli dersler çıkardık diyenlerin sözü geçerli olsaydı!

Korkarım, yine fırsatçı fırsatçılığına, çıkarcı çıkarcılığına, açıkgöz açıkgözlüğüne, yalancı yalancılığına, edepsiz edepsizliğine devam edecek!

Kimsenin huyundan, ahlakından, tabiatından vazgeçeceği filan yok!

 

SİYASET KAZANLARI KAYNAMAYA BAŞLADI!

Korona ülkeleri mengene misali bir hayli sıkıp suyunu çıkardıktan sonra, biraz gevşetmeye başladı. Gerekli tedbirleri alanlara fazla ilişmedi. Kendine meydan okuyanları yerden yere vurdu. Sağlık sistemlerini çökertti.

Bazı ülkelere ise yeni girmeye, onlarla yakından ilgilenmeye başladı.

Korona bazı ülkelerde işleri gevşetip, meydanlardan elini eteğini çekince, meydan siyasete kaldı.

Siyaset zaten can sıkıntısından patlamak üzereydi.

Arada birkaç huruç hareketi yaptıysa da, Korona karşısında pes etmiş, süklüm-püklüm geri dönmüş, bazen de Korona karşısında ricat etmişti.

Korona hem bizde, hem bazı Avrupa ülkelerinde geri çekilme eğilimi gösterdi. Bulaşmalar, pozitif vakalarda, entübe sayılarında aşağıya doğru bir seyir oluşmaya başladı.

Hemen birçok dünya ülkesinde, siyaset kazanları kaynamaya başladı.

Bizde de durum üç aşağı-beş yukarı aynı.

 

SİYASET MEYDANLARA İNECEKSE, SEBEPTE BULUR, İCAT DA EDER!

Siyaset meydanlara inecekse, kendine sebepte bulur, icat da eder, olmadı sataşır, olmadı ortaya bir laf atar, söyletir, kaleden kaleye şahin uçurur,  bir taş attım havaya, düştü sizin kapıya der. Bahanesini bir şekilde bulur.

Olayı büyütmek için, köpürtmek için, arka planında daha neler var neler demek için elinizde dünya kadar lafınız, inanmaya hazır insanınızda varsa, buyurun siyaset meydanına.

Bu meydanda ne söz tükenir, ne çekişme!

Bir ömür boyu konuşursunuz da, daha ne konuştuk ki, der geçersiniz.

Siyaset öyle bir konudur ki, kendinden başka önemli-önemsiz her konuyu unutturma sanatıdır da deseniz yalan olmaz!

Öyleyse buyurun siyasete!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR