Muzaffer Kırmacı

Muzaffer Kırmacı

Sosyal medyayı doğru kulanabiliyor muyuz?

Sosyal medyayı doğru kulanabiliyor muyuz?

Benim akranlarım, hatta benden daha yaşlılar da sosyal medyayı kullanıyor olabilir. Kendimden pay biçecek olursam, bizim kuşak biraz teknoloji fakiri olduğundan sosyal medyayı kullanıyor olsak bile tam hakkını verdiğimiz söylenemez. Hoş. Yeni kuşak kullanıyor da ne oluyor sanki? Başları göğe mi eriyor? Hemen birçoğu Türkçe’yi katlediyor. Kendilerine göre bir sosyal medya dili oluşturmuşlar, ana dillerine bile yabancılaşmış bir tür haline gelmişler.

Dediğim gibi ben sosyal medyayı çok detaylı bir şekilde kullanamıyorum. Bir tek Face’ye takılıyorum, o kadar. Onun dışında aklımın erdiği bir etkinliğim olmuyor. Beceremiyorum belki de.

Face’den de şikâyetlerim var. Hayır şikayetim Face’nin kendisinden değil, kullananlardan. Mesela sürekli oyun isteği gönderilmesinden hoşlanmıyorum. Çünkü o oyunların nasıl oynandığını bilmiyorum. Bilsem de gereksiz buluyorum.

Bazı arkadaşlar da (ağız alışkanlığı olsa gerek) sürekli küfürlü yazışıyorlar. Ne kadar ayıp bir davranış. Bu Face meydanı bir parktan, bir aile toplantısından hiç de farklı değil aslında. Annenizin, babanızın, kış kardeşinizin yanında küfürlü konuşamıyorsanız, burada da konuşmamalısınız. Ya da bu gibiler ayıp kavramından haberdar değildir herhalde.

Burası, yani Face arkadaşların buluştuğu, yazıştığı, sohbet ettiği bir yer olması gerekirken, bakıyorum da siyasi arenadan hiç de farklı değil. Uzun zaman siyasetten uzak durdum. Çünkü siyaset dostların dostluklarına halel getirir. Herkesin görüşü kendisine. Herkes bir diğerinin görüşüne saygı duymalı diye düşündüm. Zaman-zaman da arkadaşlarımı uyardım. Ama fanatizme engel olabilmek ne mümkün. Fanatizme de can kurban. “Şerefsizler… Hırsızlar…Vatan hainleri…” gibi eklemelerle karşı görüşe hakaret eden bazı arkadaşları da arkadaşlıktan çıkardım. Üzülerek.

Herkesin aynı şeyleri düşünmesi imkansız. Böyle bir şey mümkün olsa bile ne kadar monoton ve çekilmez olurdu. Elbette her birimiz farklı-farklı düşünecek, farklı-farklı şeylerden zevk alacağız, mutlu olacağız. Herkes acıdan hoşlansa, tatlı diye bir kavram olur muydu? Dünyaya bakışlarımızda da farklılıklar olacak elbette. Bu farklılıkları onulmaz bir dertmiş gibi algılayıp, bizim gibi düşünmeyenleri düşman ilan etmek, onlara ağıza alınmayacak sözlerle hakaret etmek en hafif tabirle basitliktir, hoş görüsüzlüktür.

Bir de dikkatimi çeken bir şey var. At izi ile it izi birbirine karışmış birader. Evvelden asil bir duruş sergilerdi insanlar. Ama şimdilerde herkes işine geldiği gibi hareket ediyor. Bir bakıyorsunuz ki, en sağcı dediğimiz insan en solcu dediğimiz insanın görüşlerini paylaşmış. En inançlı dediğimiz kişi bir de bakıyorsunuz ki, işine öyle geldiği için “cehennemlik” dediği insanın düşüncelerinden medet umuyor. Bizim delikanlılık yıllarımızda konuşmalarımızda kullanacağımız kelimenin bile ehemmiyeti vardı. Bugünkü davranış biçimi keşke hoş görünün bir alameti olsa. Ama öyle değil. Bağnazlığımızda bir değişiklik yok.  Eskiden olduğundan bile tutucuyuz. Menfaatçi olduk, menfaatçi.

Aşağılamadan, hakaret etmeden, küçümsemeden, tanıdığımıza da, tanımadığımıza da saygıyı elden bırakmadan eleştirilerin başımın üstünde yeri var. Şahsi egolarımız için gemileri yakmanın anlamı yok.

Üç günlük dünyada,  değmez be arkadaşlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Muzaffer Kırmacı Arşivi
SON YAZILAR