Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

YETER ARTIK, KESİN ŞU HABERLERİ

YETER ARTIK, KESİN ŞU HABERLERİ

Ülkemde cinayet, gasp, dolandırıcılık, hırsızlık, hele de hele taciz ve kadın cinayetleri inanılmaz boyutlarda gündem almakta. Cinayetleri ve tacizdeki artışları bilmem ama son 10 yılda bu olayları topluma aktarmada, şeklinde ve dramatize etmede ciddi artışlar olduğu görülmekte.

Şunu baştan söyleyelim, taciz ve kadın cinayetleri toplumun tamamını ilgilendirmesi ile kimsenin “neme lazım” diyeceği olaylar olarak görülemez. Bu konuda bir istatistik varsa verilsin, yoksa toplumu zedeleyen bu haberlerin siyaset haberlerinden daha çok olduğu söylenebilir zannederim.  

İşin bu tarafında değilim. Yani cinayet ve taciz haberlerinin siyaset haberlerinden daha çok veya az olmasında değilim. Mesele bu tür haberlerin normal haber boyutlarını aşıp bazı medya grupları tarafından tamamen magazinsel boyutu ile ele alınmasının yanlışlığından yanayım. Kadın cinayetleri kötü ancak cinayet haberlerinin veriliş şekli daha da kötü, hatta hasta zihinleri uyarıcı durumda.

Toplumsal olaylarda genelde hep sonucuna bakılır. Kadını koruma adına bir sürü yasalar ve yönetmelikler çıkarıldı ancak kadını ve de aileyi (evliliği) koruma adına çıkarılan bu yasalar kadını koruyamadı aksine şiddet ve cinayetleri artırdı. Bunu iyice bir düşünülsün.

İstatistiklere göre 2008’de 80 kadın cinayete kurban giderken, 2017’de 409 kadın öldürülmüş. Son 10 yılın ortalaması 233’tür. İllere göre en fazla cinayet İstanbul, İzmir, Antalya, Bursa, Adana ve Şanlıurfa’da işlenmiş. Her ne sebeple olursa olsun, bir kadın da olsa cinayetleri tasvip etmek hiç mümkün değil. Araştırılmak istenen kadın cinayetlerinin sebepleri ve medyanın rolüdür.

Öte yandan erkekler de çeşitli cinayetlere konu olmaktadır. Dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de cinayete söz konusu olan erkeklerin oranı kadınlarınkinden daha fazla. Yaklaşık 1 kadına karşı 4 erkek cinayete uğramaktadır. Buna rağmen, erkek cinayetlerine konan tepki kadınlarınkinin ne kadarıdır bilen var mı? Aslında cinayete söz konusu olan insandır ve bu kadar ayrım yapılmamalıdır.

Esas meselemiz, sebebi ne olursa olsun kadın cinayetlerine konan tepkinin, basına yansımasının çok kötü ele alınması ve kamuoyunda algılanma dozunun iyi ayarlanamamasıdır. Cinayetler o kadar dramatize ediliyor ki, neredeyse her erkek bir kadın düşmanıymış gibi gösteriliyor. Cinayet öncesi maktulün katili azdıran hiçbir katkısı yok, kadın tamamen ezilme aracı veya kadın sebepsiz yere, keyfemayeşa (sırf eğlence olsun diye, sebepsiz) öldürülmektedir.

Son zamanlarda kısa bir film sosyal medyada. Sokak ortasında bir erkek tarafından darp edilen bir kadına delikanlı görünümlü bir adam argo ve hatta küfürlü kelimelerle erkeğe müdahale ediyor. Kurtardığı kadını ortamdan uzaklaştırdıktan sonra erkeği iyice pataklıyor. İşin en kötüsü de orada seyir maksadıyla veya tesadüfen bulunan tüm erkeklere ağır hakaretlerde bulunuyor. Bu filmi yapanların niyeti nedir anlamada zorluk çekiyorum.

Evet, kadın mağdur, dayak yiyor, daha ileri safhada da öldürülüyor. Bunların hiç biri kabul edilemez ve edilmemelidir de.

Mesele bu tür olaylara karşı toplumun uyarılmasındaki yanlışlıklardır. Evde kadının veya çocuğun sosyal medya bağımlılığı; yine aldatmanın meşru görüldüğü, aile içinde saygının anlamsız hatta gereksiz, bunların kadını köleleştirme aracı olduğunun vurgulandığı filmlere ne denir.

Geçenlerde bir arkadaşım anayolda, çocuğunu el arabasıyla karşıya geçen bir kadının ışığa bakmadan elindeki telefondan gözünü ayırmaması ve yolun ortasında kırmızı ışıkta kalmasından bahsediyordu. Orada bulunan bir erkeğin kadını uyarmasının neredeyse erkeğin tacizci duruma düşmesinden bahsediyordu. Birkaç kişi erkeği darp etmek üzereyken kadının sessiz kalmasının hiç mi yeri yok.

Netice itibariyle herkes ve her kesim, kadın veya erkek cinayetlerinin sorumlusudur. Toplumsal olaylar kolay yönlendirilir, kışkırtma kolay çıkarılır oldu. Sosyali, asosyali, tüm medya da bunları teşvik edici duruma geldi. Denetçiler konuyu lütfen bilim dünyasına taşıyın, yaptırımlar bir de böyle ele alınsın.

26 ve 30 Ağustos zaferlerimizi tebrik eder, nefisle cihad şuurunun dirilmesini temenni ederim.     

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR