Erol Sunat

Erol Sunat

26 AĞUSTOS, DİRİLİŞİN TA KENDİSİDİR!

26 AĞUSTOS, DİRİLİŞİN TA KENDİSİDİR!

Türk Tarihi sekiz buçuk asır arayla iki 26 Ağustos’a,  iki Meydan Savaşına, iki büyük kahramana ve iki büyük dirilişe şahitlik etti,

26 Ağustos 1071 Malazgirt ve Sultan Alparslan’a, 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz ve Mustafa Kemal’e.

Sultan Alparslan’la, Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal arasında akıp giden bu 851 yılda,

Anadolu Coğrafyası, Haçlı istilasını, Moğol istilasını, Sevr sonrası İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan istilasını gördü. Fetret devirlerini, tahtların ve bahtların el değiştirmesini, dinmeyen kan ve gözyaşını, adaletin hiç olmadığı karanlık dönemleri, kısa kısa olsa da barış ve sükun dönemlerini yaşadı.

Haçlı seferlerini Anadolu’da durduran, Kudüs’e kalkan olan Kılıçaslanların, Sultan Mesutların, Uluğ Keykubadların Anadolu Selçuklu Devletini gördü.

Onun ardından Osmanlı gibi muhteşem, dünyayı etkileyen, hakimiyet ve tesir sınırlarını üç kıtaya yayma başarısını göstermiş dünyanın en büyük, en haşmetli ve azametli devletlerinden birini gördü.

İlk Türk donanmasını kuran, İzmir’i fetheden ve İzmir Beyliğini kuran Çaka Bey gibi, Danişment Beyliğini kuran Danişment Gazi gibi, Karamanoğulları gibi, Germiyanoğulları gibi, Candaroğulları gibi, Karesi beyliği gibi bir çok beylik ve küçük devletler gördü.

Süleymanşahoğlu Ertuğrul’u, Ertuğrul Oğlu Osman Gazi’yi, Orhan Gaziyi, Murad-ı Hüdavendigarı, Yıldırım Bayezit’i, Çelebi Mehmet’i, II. Muradı, İstanbul’un Fatihi Fatih Sultan Mehmet’i,  Yavuz Sultan Selim’i ve Muhteşem Süleyman’ı, Sultan Abdülhamit Hanı gördü.

Türkiye Cumhuriyetinin banisi Mustafa Kemal’i gördü.

ANADOLU, TÜRK MİLLETİYLE ETLE-TIRNAK GİBİDİR!

26 Ağustos 1071 ve 26 Ağustos 1922 iki kutlu gün. Bu iki kutlu günü birbirine bağlayan görünmez bağ, kanı ve canı pahasına bu bağı ayakta tutan isimsiz kahramanların, koç yiğitlerin gözünü budaktan sakınmayan, mangal gibi yüreklerinde taşıdıkları dünden bugüne gelen vatan sevgileri ve sevdaları oldu. İhanetler, hıyanetler, vefasızlıklar, içten pazarlıklı insanların entrikaları, hileleri ve tuzakları bu bağın en azılı düşmanı olmaktan hiçbir zaman vazgeçmediler!

Bir olmak, beraber olmak, birlikte hareket etmek bu bağı ayakta tutan en büyük güç. Anadolu’da birliği, beraberliği sağlayan ve birliği muhafaza edenler uzun soluklu yıllara erişirken, ayrılıklara, bölünmelere, isyanlara heves edenler ise sonu hüsranla biten akıbetlere uğradılar.

Bugün 26 Ağustos tarihine denk düşen, Malazgirt’in üzerinden tam 948, Büyük Taarruzun üzerinden 97 yıl geçti.

Bu coğrafya, nice isimsiz kahramanların, destan yazdıkları, efsane oldukları, hikayelerinin bu coğrafyanın dağlarında, taşlarında, ovalarında, vadilerinde, geçitlerinde yankılandığı, yankısını bulduğu nesilden nesle aktarılarak yaşatıldığı bir coğrafya olarak Türk Milletinin kaderi oldu.

Türk Milleti, her defasında, ecdadı tarafından kendine emanet edilen Anadolu’yu ölümüne savundu. Bu savunma, bu toprağı Türk Milletine etle-tırnak gibi birbirinden ayrılamayan bir vatan toprağı yaptı.

Malazgirt’ten bu yana dağını, taşını, ovasını, yaylasını, şehirlerini Türkleştirdiğimiz bir coğrafya burası. Ecdadımızın emaneti bu coğrafya bize… Rabbimiz bu emaneti bizden almasın, mahşere kadar bize bağışlasın inşallah!

İkonyum’u Konya yapan, Sangaryos’u Sakarya, Amisos’u Samsun, Trapezus’u Trabzon, Magnesia’yı Manisa yapan bir ecdadın izinden geldik bugünlere…

“KIZILELMA'YA HEY... KIZILELMA'YA!!!”

Türk tarihi ve Türk Milleti İlk 26 Ağustos’la, 1071 yılında Malazgirt’le tanışmıştı. Büyük Selçuklu Devletinin Sultanı Alparslan, Türk Milletinin kaderi demek olan, Malazgirt Meydan Savaşında, Bizans’ın o güne kadar yenilgi yüzü görmemiş mağrur İmparatoru Romanos Diegenes’in 200 bin kişilik ordusunu Malazgirt’te karşılamış, dağıtmış, imha etmiş ve İmparatoru esir etmişti.

Bu zafer o kadar etkiliydi ki, Bizans yani Doğu Roma, Selçuklu karşısına, bu savaştan , ancak 105 yıl sonra 1176 ‘da Miryakefalon’da çıkacak, o savaşı da kaybedecekti. Ve bir daha Türklerin karşısına çıkamayacaktı.

Şair rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, “Malazgirt Destanı” adlı şiirinde;

“Yiğitler kan döker, bayrak solmaya, / Anadolu başlar, vatan olmaya... /Kızılelma'ya hey... Kızılelma'ya!!!” derken, Malazgirt’in Türk Milletinin, Kızılelma’ya giden o kutlu yolun kapısını ardına kadar açtığına işaret ediyordu.

Sonra ne mi olmuştu?

Sultan Alparslan’ın ünlü komutanlarından Afşin Bey, Malazgirt’ten sonra, bir uçtan, bir uca Anadolu’yu geçmiş, İzmir’e ulaşmış, kılıcını İzmir körfezinde denizin sularına daldırdıktan sonra, kınından hiç çıkarmadan, Sultan Alparslana getirip takdim etmiş ve olayı anlatmıştı.

Bu hadise, Kutalmışoğlu Süleymanşah’ın yolunu açan hadisedir. Malazgirt’ten sonra, Türk Milletinin aldığı her kale, fethettiği her şehir, birer Kızılelmaydı artık!

Konya Kızılelma’ydı, İznik Kızılelma’ydı, İzmir Kızılelma’ydı. Yüzyıllar sonra, Bursa Kızılelma’ydı, Edirne Kızılelma’ydı ve İstanbul Kızılelma’ydı.

Çünkü şair Gençosmanoğlu’nun dediği gibi Anadolu, vatan olmaya başlamış ve vatan olmuştu.

“26 AĞUSTOS, GECE SABAHA KARŞI”

Bir başka 26 Ağustos, 851 yıl sonra gerçekleşmişti, Anadolu topraklarında. Kendini Doğu Roma’nın varisi olarak ilan eden Yunan Kralı Konstantin ve Başbakanı Venizelos, Sevr anlaşmasıyla, şanslarını tekrar denemişler, 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıktıktan sonra, Polatlı’ya kadar olan toprakları işgal etmişlerdi.

26 Ağustos’ta başlayan Türk taarruzu sonrasında, İç Batı Ege’yi, 14 gün içinde terk edip, kendilerini İzmir körfezinde bekleyen İngiliz, Fransız ve Amerikan gemilerine can havliyle atıp, Türk topraklarını terk etmek zorunda kalmışlardı…

26 Ağustos 1922 tarihinde gece sabaha karşı hücuma geçen Türk ordusu, 9 Eylül 1922’de İzmir’i Yunanlıların elinden geri almıştı. 

Konya’nın ileri gelenlerinden Hoca Hasan Efendi’nin torunu, Mühendis Süleyman Sami Bey’in oğlu şair rahmetli Yusuf Ziya Ortaç, “Akdeniz’e” adlı şiirinde;

“26 Ağustos, gece sabaha karşı/ Topların çelik ağzı çaldı bir hücum marşı.” derken, zaten her anı destan olan bu zaferi, şiirsel bir destanla ölümsüzleştirecekti.

TEK MİLLET; TÜRK MİLLETİ!  TEK VATAN; TÜRKİYE!

Sevgili okurlar! Bu kutlu günde, Türk Milleti olarak en gür sesimizle Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan 82 milyon yürek bir ve beraber olarak,  haykıracağız ve diyeceğiz ki;

TEK MİLLET; TÜRK MİLLETİ!

TEK BAYRAK; AY YILDIZLI TÜRK BAYRAĞI!

TEK VATAN; TÜRKİYE!

TEK DEVLET; TÜRKİYE CUMHURİYETİ!

26 Ağustos 1071 Malazgirt’ten, 26 Ağustos 1922 Büyük Taarruz’a,  bu bizi birbirimize kenetleyen, bağlayan, kardeş yapan, ayrılık ve gayrılıklarımızı silip atan, yarınlarımızın müjdecisi bu güzel kutlu günler, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür Türk Milletine kutlu olsun…

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR