Bana bir şarkı söyle
Geçtiğimiz günlerde bir öğrencimle sohbet ediyorduk. Konu hobilerden açıldı ve şarkı söylemeyi çok sevdiğini, o anlarda kendini çok mutlu hissettiğinden bahsetti. Evet, yıllar sonra ben de şarkı söylediğimde kendimi mutlu, huzurlu ve sağlıklı hissettiğimi anladım. Neden mi yıllar sonra? Çünkü Klasik Türk Musikisi korosuna başlamış ve kendimdeki değişiklikleri hissetmiştim. Okul yıllarımda folklor ve çeşitli müsamerelerde dans ettiğim gibi, üniversite yıllarımda da koro çalışmalarına katılmıştım. Zaten ninnilerle büyümüştük; şimdi de torunumu ninnilerle büyütüyorum. Ona şarkılar söylüyor ve hem fiziksel hem de ruhsal gelişimine katkısını hayretle izliyorum. Bize bahşedilen bu tınılar karşısında şaşırmamak elde değil.
Akademisyenliğimin yaklaşık son sekiz yılında öğrencilerime Müzik ve Terapi dersini vermemle, müziğin insan gelişiminde ruh ve beden sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu fark ettim. Eminim birçoğunuz da müziğin etkisini kendinizde hissetmişsinizdir. Hepimizi bulunduğumuz andan alıp hayallere daldıran, bazen neşe bazen hüzün veren makamlar... Makamlar diyorum çünkü onlar, müziğin temel taşı ve duygularımıza dokunan yanıdır. Bu yazımda, Klasik Türk Müziğinin bizdeki terapi etkisinden örnekler vereceğim. Ama önce biraz müziğin tarihine bakalım istiyorum:
Aslında müzik ve dans, insanlığın var olduğundan beri hayatımızda yer almakta. Azerbaycan'daki Gobustan kayalıklarında bulunan dans eden insan figürleri, 12-14 bin yıllık müzik ve hareketin izlerini göstermektedir. Uygur Türklerine ait Hoten şehri Çerçen kazası yakınında, Mülçe Irmağı kenarında bulunan Mingyar kaya resimleri ise 6-8 bin yıllık müzik tarihine ışık tutmaktadır. Eski Türk müzik enstrümanları ve pentatonik (beş sesli) müzik icra şekli, Çin kültürünü genifl ölçükte etkilemiştir. Araştırmalara göre, Proto-Türk kültürünün önemli merkezleri Sensi ve Kansu eyaletleridir. 20. yüzyılın başında Sovyet araştırmacıları Rudenko ve Griaznov, Altaylar'daki Pazırık Vadisi'nde buzların altında "Çeng" adı verilen bir enstrüman bulmuşlardı. Bu enstrüman, bizi ait olduğu Proto-Türk kültürü tarihinin 3700 yıl öncesine götürmektedir.
Orta Asya, Horasan ve Uygur bölgelerinde gelişen ve yaygınlaşan makam müzikleri hakkında Farabi, İbn-i Sina, Ebu Bekir Razi, Hasan Şuri, Hekimbaşı Gevrekzade Hafız Hasan Efendi ve Haşim Bey eserler yazmış; makamların duygular ve organlarla ilişkilerini açıklamışlardır. Klasik Türk Musikisinin hem bedenen hem de ruhen şifaya neden olduğu, modern tıbbın çalışmalarıyla da kanıtlanmıştır. Bu nedenle, hekim ve psikologlar gerekli eğitimleri aldıktan sonra müzik terapi uygulamalarına başlamışlardır.
Ünlü Türk bilgini Farabi (870-950) müziğin ruha etkisini sınıflandırmıştır. Hadi şimdi hangi makamı ve eseri dinleyelim ki ruhumuzun derinliklerine şifa olsun: ‘Ben yaralı ceylanım’ esrini pek çoğumuz biliriz. Rast makamında, insana neşe, huzur verir. Rehavi makamı, İnsana sonsuzluk fikri verir. Küçek makamı, şu dönemlerde belki de en çok ihtiyaç duyduğumuz duyarlılığı verir. Büzürk makamı insana çekinme, sakınma duygusunu verir. Kendinizi depresyonda güvensiz mi hissediyorsunuz hadi İsfahan makamın da bir eser dinleyin. Hayattan zevk almadığınız anlarda neva makamında bir eserdir size şifa olacak. ‘Ayva çiçek açmış yaz mı gelecek’ haydi söyleyin yüzünüzdeki gülümsemeyi göreceksiniz. Uşşak makamındadır bu güzel eser. Bu yüzyılın hastalığı olan uykusuzluk mu çekiyorsunuz ? Bilişim çağında bir tıkla kulaklarınızda zirgüle makamı; sizi hipnotize etmiş ve uykuya dalıvermişsinizdir. Saba makamında olan ‘Bir dalda iki kiraz’ kuvvet ve cesaretinizi artırır. Ya da ‘Bana bir aşk masalından şarkılar söyle’ ile buselik makamı. İçiniz kıpır kıpır bir yere sığamıyorsanız haydi hüseyni makamında sukunet ve rahatlığı bulun. Hicaz makamındadır alçak gönüllülük. ‘Değdi saçlarına bahar gülleri’ bizi ‘ne oldum değil ne olacağıma’ getirir. Bu kadarla sayılamayacak kadar çoktur bu güzel eserlerin şifa etkisi.
Ünlü Türk bilgini Farabi (870-950), müziğin ruha etkisini sınıflandırmıştır. İbn-i Sina (980-1037) ise müzik ve tıp arasındaki ilişkileri incelemiş ve "Tedavinin en iyi yollarından biri, hastaya en iyi müziği dinletmek ve onu sevdiği insanlarla bir araya getirmektir." demiştir. Eski Türk hekimlerinden Şuuri'nin Tadil-i Emzice adlı eserinde, belirli makamların günün belirli saatlerinde etkili olduğu belirtilmektedir. Ona göre: Rast ve rehavi makamları seher vaktinde, hüseyni makamı sabah saatlerinde, ırak makamı kuşlukta, nihavend makamı öğlen , hicaz makamı iki ezan arasında, buselik makamı ikindi zamanı, uşşak makamı gün batarken, zengüle makamı gurubda, muhalif makamları yatsıdan sonra, rast makamı ve zirefkend makamı gece yarısından sonra etkilidir.
Değerli okurlarım, eğer bulunduğunuz andan ve duygularınızdan kurtulup şifa bulmak istiyorsanız, size uygun bir eser seçin ve müzikle mutluluk, sağlık ve huzur bulun. Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle, hoşçakalın, müzikle kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.