Erol Sunat

Erol Sunat

Bekletme Hikayesi!

Bekletme Hikayesi!

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin güzel mi güzel , sakin mi sakin, huzurlu mu huzurlu bir şehri varmış. Bu şehre yeni bir Vali Paşa gönderilmiş.

Ahalinin ileri gelenleri bir önceki Vali Paşa’dan ziyadesiyle memnunlarmış. Ne zaman istediler, onunla görüşürler, istişare ederler, kapıda beklemezlermiş.

Vali Paşa giderken, yanına gelen giden o insanların hiçbiri uğurlamaya gelmemiş. Gelmedikleri gibide, bir yığın münasebetsiz, dedikodular etmişler.

Vali Paşa’da sessiz sedasız yanında muhafızlarla birlikte çıkmış gitmiş şehirden.

O dedikoducular toplanmışlar, demişler ki, ne güzel uğurlamaya gelecektik, haberimiz olmadı. Vefasızlık demek böyle bir şey diye, basmışlar kahkahayı…

Vali Paşa gittikten yaklaşık bir hafta, yeni bir kervan gelmiş şehre.  Kervandan tüccar kıyafetli bir kişi önce şehrin en işlek hanına varmış.

Hancı’dan bir oda istemiş. Hancı gözü tuttuğu bu müşteriyi odanın kapısına kadar götürmüş. Adam Hancıya bir altın bahşiş vermiş. Akşam yemeği için indiğinde, bu zengin müşterinin kim olduğu konuşulur olmuş.

Akşam yemeği sonrasında yine Hancıya bir altın bahşiş gelince, Hancı dayanamamış oturmuş adamın yanına…

Beyim demiş, belli ki, uzak diyarlardan gelirsiniz, yol yordam bilir, insan halinden anlarsınız, size yardımcı olmak isterim.

Adam, eski Vali Paşayı uzaktan tanırdım demiş, şehirde onu severler miydi?

Hancı, doğru bildiğini söyleyenlerden biriymiş. Beyim demiş, dalkavuklar, sahtekarlar, yalancılar, çıkarcılar etrafını doldurmuştu. Paşamız Allah bir hakkı için iyi insandı. Bu sahtekarlar o temiz adamın ardından demediklerini de bırakmadılar. Bana inanmazsan Bedesten Ağasına sor, Muhafız Başına sor. Yoldan geçen rastgele insanlara sor demiş. O insanların isimlerini tek tek söylemiş.

Adam, handa bir hafta kadar kalmış. Bu arada şehrin içinde dolaşmış, insanlarla konuşmuş. Hatta Hancının verdiği isimlerin dükkanlarına varıp kahvelerini içmiş.

Bir hafta sonra, Hancıya veda edip, Vali Paşa konağına gelmiş. Muhafız Başına elindeki Valilik fermanını gösterince, Muhafız Başı buyurun Vali Paşam demiş, ben size yolu göstereyim.

Vali Paşa, Muhafız Başıyla da baş başa görüştükten sonra, bana demiş, öyle bir adam bulacaksın ki, benim kapımın önünde bir masada oturacak, içeriye kimseyi almayacak. Tatlı dilli olacak, güler yüzlü olacak, geleni bekletecek, lakin içeri almayacak.

Var mı böyle biri? Muhafız Başı, var Paşam demiş, Payitahta oturur. Kimse onu bilmez. Ben çağırayım, siz kararınızı verin.

Vali Paşa, tekrar hana dönmüş. Birkaç gün sonra, Hancı, beyim demiş, seni soran bir delikanlı var, çağırayım gelsin mi? Biraz sonra, gençten biri çıkmış gelmiş. Paşam demiş, ben Muhafız Başının Payitahttan çağırdığı kişiyim. Emrinizdeyim. Vali Paşa, ne istediğini tek tek anlattıktan sonra, yarından itibaren görevine başlıyorsun demiş.

Delikanlı gidince, çağırmış Hancıyı, Hancı demiş, ben bu şehrin yeni Vali Paşasıyım. Sen benim bu şehirde gözüm kulağım olacaksın. Bedesten Ağasını gözüm tutmadı. Eşraftan iyi insanlar varsa da, benden önceki Vali Paşa’yı Sultanımıza kadar şikayet eden, kötüleyen, gözden düşürmek isteyenler eşrafın ileri gelenleri bir hayli çok, sana güvenebileceğimi de, benden önceki Vali Paşa söyledi demiş.

Hancı, sen merak etme Vali Paşam demiş, ben sana Muhafız Başıyla haber gönderirim.

Vali Paşa, ertesi gün konağa gelmiş, şehre tellallar çıkmış, Yeni Vali Paşanın Vali Konağında görevine başladığını duyurmuş.

Şehrin ileri gelenleri, aralarında bir heyet oluşturmuşlar, Bedesten Ağasını da yanlarına alıp, Vali Paşaya hayırlı olsun için geldik diye, kapıya doğru gelmişler ki, bakmışlar kapının hemen yan tarafında bir masa ve bir görevli birini görünce duraksamışlar.

Bedesten Ağası, Vali Paşanın kapısını açmaya doğru hamle yapınca, kapıdaki delikanlı, dur efendi demiş. Bundan böyle önce bana danışacaksınız.

Burası han kapısı değil…

Burası Bedesten kapısı da değil.

Vali Paşa müsait mi, değil mi, neden sormazsınız. Bundan böyle, bana danışmadıkça içeriye girmek yok. Değilse muhafızlarla buradan çıkartılacaksınız.

Şimdi söyleyin bakalım neydi muradınız?

Bedesten Ağası, söylemiştik ya demiş, bir daha söyleyelim. Muradımız Vali Paşa’ya hoş geldin demekti. Kendisine hediyeler getirmiştik.

Delikanlı, Vali Paşam bugün müsait değiller demiş. Hediyeleriniz de alın, yarın tekrar gelin.

Bedesten Ağası biz demiş sıradan insanlar değiliz, bu şehrin eşrafıyız, bizi herkes tanırdı. Eski Vali Paşa döneminde destursuz içeri girerdik. Biz ne Vali Paşalar gördük, bu kapı er geç bize açılacak diyerek çıkmış gitmişler.

Ertesi gün yine gelmişler, Vali Paşa heyeti kabul etmemiş. Bedesten Ağası, kardeşler demiş, bu Vali Paşanın yanına hiç kimse girmez mi, kim bu Paşa, neden göstermez yüzünü, gelin az biraz bekleyelim.

Bu arada halktan fakir-fukara, yoksul insanlar gelmişler, Vali Paşanın kapısı onlara açılmış. Heyet bu olaya daha da sinirlenmiş. Biz kim, bu aciz fakirler kim demişler. Bu Vali Paşa kim ki bizi kabul etmez?

Bir hafta, on gün gelmiş-gitmişler, Vali Paşa ile görüşememişler. Ertesi gün, aynı heyet ilk kervanla düşmüşler Payitahtın yoluna. Hancı, heyetin yola çıktığını hemen bildirmiş Vali Paşa’ya… Vali Paşa’da Payitahta olan-biteni arz etmiş özel bir ulakla.

Heyet Payitahta varınca, hemen Sultanın huzuruna çıkmışlar.

Bedesten Ağası, Sultanım demiş, Vali Paşa’nın yanına girmek mümkün değil, daha yüzünü gören olmadı. Bizim yerimize nerede fakir var, fukara var, yoksul var, onları kabul eder, onlarla konuşur, onlara yardım eder. Yıllardır destursuz girdiğimiz o kapı, bize haram oldu. Birde kapıya bir uğursuz koymuş, Vali Paşa müsait değil, yarın gelin der, bekletir, oyalar durur. On gün üst üste gittik, bizi içeri almadı Sultanım. Bizimde o şehirde bir itibarımız var. Vali Paşa bunları huzuruna kabul etmiyormuş diye ahali aleyhimizde konuşur oldu. Bize bir çare Sultanım demişler.

Heyet, al şunu başımızdan diyecekmiş amma, bir türlü söyleyememişler. Tamam demiş Sultan, ben sizin ne demek istediğinizi anladım. Varın sağlıcakla şehrinize gidin demiş.

Bedesten Ağası, arkadaşlar demiş, Sultanımız görün bakın bu Vali Paşayı nasıl alacak başımızdan. O gün var ya o gün, bayram yapacağız, bayram!

Heyet birkaç gün sonra şehre gelmiş. Hemen ertesi gün varmışlar Vali Konağına. Kapıdaki delikanlıya, Paşam müsait mi diye sorunca, delikanlı, Vali Paşam demiş sizleri bekliyor buyurun diyerek açmış kapıyı. Heyet ne görsün, 15-20 gün önce kendileriyle hasbihal eden kendini tüccar olarak tanıtan adam değil mi?

Bedesten Ağası, Paşam demiş, akıllısın, tedbirlisin anladık, ancak biz açık konuşmayı severiz. Bilesin ki, seni Sultanımıza şikayet ettik. Bizim bu şehirde bir ağırlığımız var, haysiyetimiz, itibarımız var. Bize gelinceye kadar neredeyse şehirde ne kadar süfli, işe yaramaz, fakir-fukara varsa hepsini kabul ettin, bizi bu kapının önünde günlerce beklettin. Şehir bizimle alay ediyor. Vali Paşa bunları adam yerine koymamış diyorlar!

Vali Paşa, o zaman demiş, adam gibi duracaksınız. Şehri karıştırmayacaksınız, yalanla, riya ile işiniz olmayacak, kul hakkına girmeyeceksiniz, dedikodu yapmayacaksınız.

Bedesten Ağası, biz demiş bu ağır suçlamaları kabul edemeyiz. Senin zaten günlerin sayılı. Bugün değilse, yarın Sultanımız seni alacak bu görevden.

Vali Paşa, Muhafız Başı diye gürlemiş. Atın şu densizleri zindana, Vali Paşanın huzurunda nasıl konuşacaklarını öğreninceye kadar zindanda kalsınlar.

On gün kadar sonra, Sultan gelmiş şehre. Zindan dan birkaç gün önce çıkan heyet, koşarak varmışlar Sultanın huzuruna. Sultanım demişler, bu Vali Paşa bizi zindanlara attı, kurtar artık bizi şu Vali Paşa’dan, yetmedi mi çektiğimiz?

Sultan Sultana, Vali Paşa Vali Paşaya, Heyet heyete, Hancı hancıya, ahali ahaliye, Muhafız Başı Muhafız Başına, görevli görevliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR