Erol Sunat

Erol Sunat

BOŞANINCA MUTLU MU OLDULAR?

BOŞANINCA MUTLU MU OLDULAR?

Yuva kurmak isteyenlerin mutluluğu kadar, kurulan yuvalarını dağıtanlar yani boşananlar damga vuruyor günümüze.

Günümüzün en hoş olmayan, en iç burkan kararlarını alırken, tek celsede, şiddetli geçimsizlik dene gerekçeyle evliliklerini noktalıyorlar.

Arada çocuk varsa, olan hep onlara oluyor.

Dilimiz varmıyor amma, analı-babalı hem öksüz, hem yetim gibi bir manzara ortaya çıkıyor.

Anneniz var, ya başkasıyla evli ya da, ana-babasına sığınmış!

Babanız var, başkasıyla evli, üvey anne problemi karşısında ne yapsın o çocuklar.

Boşanmaları engellemek için aileler devreye girmiyor.

Girmemenin ötesinde yangına körükle gidenler daha fazla.

Arada aşk kayıp!

Sevgi kayıp!

Karışan çok!

Bu çocukların mutlu olmasını böyle mi istiyorsunuz?

Bu nasıl bir mutluluk anlayışı?

Birbirini seven iki insan bir araya tekrar gelebilmek için dünya kadar sebep bulabilecekken, kime güvendilerse, boşan diyor.

Boşan da kurtul!

Kafan dinlensin!

Rahatla artık!

Az mı çektirdi kaynana!

Ya o eltiler

Ya o kız kardeşleri!

Hayat senin hayatın kızım, insan bu dünyaya bir kere geliyor!

İyi ki boşandın oğlum!

Ne o öyle iç güveysi gibi!

Kızın ağabeyi karışır!

Yengesi konuşmadık laf bırakmaz

Anası şirret!

Hele bir teyzesi var, ben ana yarısıyım diye dedikodu yapmadığı mahalle kalmadı.

Dost-düşmanın dilinde.

Bu kadar fazla karışanın olduğu bir evlilik sizce ne kadar dayanabilir?

Ne kadar ömür biçebilirsiniz?

Boşanınca sözüm ona kurtulacaklar mı? Boşanınca mutlu mu oldular? Boşan diyenlerin başı göğe mi erdi?

Başkaları istiyor diye, böylesi daha akılcı ve mantıklı diye, çiçeği burnunda evli olan çift, bağrına taş basıp boşandığında, mutluluk mu bahşettiniz o çiftlere?

 

EVLİLİK KARŞILIKLI FEDAKARLIK DEĞİLSE NEDİR?

Boşanmanın altında yatan ekonomik sebeplerde yok değil!

Altından kalkamayacağı düğünler yapan, gırtlağına kadar borçlanan çiftlerin ömrü borç ödemekle geçiyorsa, hele birde ailelere, ne yaptın, niçin öyle, niçin böyle gibi soru bombardımanlarına da tutulmuşsa, mutluluk bacadan uçup gidiyor.

Bizim en büyük hatamız, evli çiftleri yalnız bırakmamak!

Artık bu işten ne zevk alıyorsak!

Herkes kendi gençliğini, kendi gelinliğini, kendi damatlığını bu çocuklarda neden arar durur bilen var mı?
Bırakın şu insanları kendi başlarına!

Altından kalkılamayacak borçlar altına sokulan damat ne yapsın?

Siz sağa sola öğüneceksiniz diye, şu kadar şunu istedik, bu kadar bunu istedik, zorlandılar amma yaptılar sonunda bizim dediğimiz oldu diye övüneceksiniz diye, gençlerin hayatı kararıyor!

Problemlerini aşamıyorlar, dertlerini çözemiyorlar, sonunda sizlerin hazırladığı sözüm ona iyi niyetli tuzaklarda evliliklerini sonlandırıyorlar. 

Evlilik karşılıklı fedakarlık değil mi?

Sevgi ve saygının odağında olması beklenen bu birlikteliği devam ettirme, genç çiftlerin olduğu kadar, onları evlendiren taraflar, dostlar ve arkadaşlar olmalı.

Ne yazık ki, böyle bir destekten mahrum olduklarını ilk ayrılık rüzgarı estiğinde anlıyorlar.

Biz mutluluğun devamına değil, ayrılığın, dağılmanın, kopmanın yani boşanmanın sebeplerini hazırlayanlara dönmüşüz!

Yaptığımız gayretkeşliğin, iyilikle, mutluluğun devamıyla alakası yok!

 

HANİ BİR LOKMA EKMEĞİ BİRLİKTE BÖLÜŞÜYORLARDI!

Onlarca yıldır süren evliliklerin sırrının ne olduğunu gençler merak dahi etmiyorlar. Sormuyorlar, anlamak istemiyorlar. En ufak bir anlaşmazlıkta soluğu boşanmak için Avukatta alan hazin bir manzarayla karşı karşıyayız.

Neden böyle demekten ziyade, boşanmaların önüne nasıl geçilebileceğini araştırmamız gerekiyor.

Kocasının zulmünden, baskısından, evde gördüğü şiddetten, işkenceden bıkan, hayatından vazgeçen kadınların boşanmasına kim ne diyebilir?

En fazla ölümle yüz yüze gelen kadınlar, hayatını kaybeden kadınlar da maalesef bu kadınlar.

Boşanmayı mutlaka gerektiren sebepler elbette var.

Günümüz boşanmalarında ki geçimsizlik nedeni olarak gösterilen sebepleri ise daha ziyade ekonomiye bağlanıyor.

Bir lokma ekmeği bölüşen insanları mumla arasanız yok!

Kimse kimseye hoşgörüyle yaklaşmıyor, anlayışların tükendiği, sabır sınırlarının sıfır noktasında yani en ufak bir reflekste sabır taşının paramparça olabildiği değişik bir dönem yaşıyoruz. 

 

DURUN BOŞANAN İNSANLARIN VEBALİNDEN KAÇMAYIN!

Her yapılırsa yapılsın boşanmaların önüne geçilemiyor. Yeni evlenen çiftler için, çok sürmez, işte yazıyorum şuraya en fazla bir ay gider bunlar.

İki sene mucize, diyen şom ağızlı insanlardan geçilmiyor!

Bizim mutluluk anlayışımız,

İnsanların mutlu olmasını ne kadar istediğimiz,

Ne kadar arzu ettiğimiz,

Ne kadar desteklediğimiz artık masaya yatırılmalı.

Ve bu işe evlenen çiftlerin en yakınlarından başlanmalı diyenleri sanırım dinleme zamanı!

Bize ne olduğunu, neden böyle düşündüğümüzü sorgulayanınız oldu mu?
Her boşanan insanın vebali az biraz bizlerde.

Neden engel olamadığımız?

Neden dağılan yuvaları kurtaramadığımız?

Neden dostluğumuzu, arkadaşlığımızı, hısım-akraba olduğumuzu, kardeş olduğumuzu, ana-baba olduğumuzu, gösteremediğimizi düşünemediysek, vah bize, yazık bize!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR