Abdurrahman Hakan Pakiş
Büyük günahlardan biri: Zulüm
Bismillah.
Elhamdülillah, vessalâtü vesselâmü alâ Resûlillah.
İnsanoğlu, yeryüzünde hem imtihan hem de emaneti yüklenmiş bir varlıktır. Bu emaneti taşırken karşılaştığı en büyük sınavlardan biri, gücünü nerede ve nasıl kullandığıdır. Çünkü güç, sorumluluk ister; sorumluluk da adaletle davranmayı gerektirir. Gücünü yanlış kullanan insan, adaletten saparak zulme düşer. Zulüm ise hem bireysel hem toplumsal anlamda, insanın kendi varlık gayesine ihanetidir.
Zulüm Nedir?
Zulüm kelimesi sözlükte “bir şeyi ait olmadığı yere koymak” anlamına gelir. Terim olaraksa “adaletin zıddı, sınırları aşmak, haksızlık etmek, hak sahibinin hakkını çiğnemek” demektir. Yani zulüm, insana verilen ilahi sınırların dışına çıkmak ve başkasına zarar vermektir.
Adalet çoğu zaman “herkese eşit davranmak” olarak algılanır. Oysa adalet, “her şeyi yerli yerinde yapmak, hakkı hak sahibine vermek” demektir. Birine ait olmayan bir şeyi ona vermek ya da haklıyı haksızla eşitlemek adalet değil, bizzat zulümdür.
Kur’ân-ı Kerîm’de Allah Teâlâ, adaleti emredip zulmü yasaklamıştır:
﴿اِنَّ اللّٰهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْاِحْسَانِ وَا۪يتَٓائِ ذِي الْقُرْبٰى وَيَنْهٰى عَنِ الْفَحْشَٓاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ﴾.
“Şüphesiz Allah; adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder, hayâsızlığı, kötülük ve azgınlığı/zorbalığı da yasaklar.” (Nahl, 16/90).
Yine bir ayette,
﴿وَاللّٰهُ لَا يُحِبُّ الظَّالِم۪ينَ﴾.
“Allah zalimleri sevmez.” (Âl-i İmrân, 3/57) buyrulmuştur. Bu ayetler bize gösteriyor ki zulüm, yalnızca bir ahlak sorunu değil, imanla doğrudan ilişkili bir meseledir.
En Büyük Zulüm: Şirk
Zulmün en ağır biçimi, kulun Allah’a karşı işlediği zulümdür: şirk. Şirk, Allah’a ait olan kulluğu başkasına yöneltmektir. Yani insan, ibadetinde ve sevgisinde O’na ortak koşarak Allah’ın hakkını mahlûka verir.
Kur’an’da Hz. Lokman’ın oğluna nasihati bu konuda oldukça açıktır:
﴿يَا بُنَيَّ لَا تُشْرِكْ بِاللّٰهِ اِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظ۪يمٌ﴾.
“Ey yavrucuğum! (Hiçbir şeyi) Allah’a ortak koşma. Zira Allah’a ortak koşmak (şirk) çok büyük bir zulümdür.” (Lokman, 31/13).
Allah’a ortak koşmak, sadece bir inanç hatası değil, varlık düzenine karşı işlenmiş bir haksızlıktır. Şirk, Allah’ın hakkına yönelik bir zulümdür. Bu yüzden insanın tövbe etmeden bu hal üzere ölmesi, affedilmeyen günah sayılmıştır.
Kişinin Kendine Zulmü
Zulüm, yalnızca başkasına yapılan bir kötülük değildir. Kimi zaman insan, kendi nefsine de zulmeder. Allah’ın verdiği aklı, iradeyi ve kalbi yanlış yollarda kullanmak; nefsinin esiri olup günaha dalmak, kişinin kendine yaptığı en büyük kötülüktür.
Kur’an-ı Kerim bu durumu şöyle ifade eder:
﴿وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّٰهِ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ﴾.
“Kim Allah’ın (hükümlerinin) sınırlarını aşarsa, şüphesiz kendi nefsine zulmetmiş olur.” (Talak, 65/1).
İnsan, yaratılış gayesini unuttuğunda, kendine ihanet eder. Kalbini kirleten her günah, onun manevî karanlığını artırır. Nebiyy-i Muhterem Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] bu durumu şöyle anlatır:
“Kul bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta oluşur. Bundan vazgeçip tevbeve istiğfar ettiği zaman kalbi parlatılır. Günaha devam ederse siyah nokta artırılır ve sonunda tüm kalbini kaplar.” (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 83, nr. 3334).
Kendi nefsine zulmeden kimse, aslında huzuru kaybeder. Çünkü günah, insanın iç dünyasında bir karanlık, bir dengesizlik meydana getirir. O yüzden gerçek saadet, adaletle yaşamak ve nefsine karşı da adil olmaktan geçer.
Başkalarına Zulüm
İslam ahlakının temelinde insanın yalnız Allah’a değil, bütün mahlûkata karşı da adaletli olması vardır. Başkasının hakkını çiğnemek, malına, canına ya da onuruna zarar vermek, kul hakkı ihlalidir. Kul hakkı ise Allah’ın affına değil, hak sahibinin helalliğine bağlıdır.
Peygamber-i Zîşân Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur:
“Müslüman Müslümanın (din) kardeşidir. Müslüman, kardeşine zulmetmez ve onu haksızlık edenin eline bırakmaz.” (Buhârî, Mezâlim, 3).
Zulüm yalnızca güç kullanmakla olmaz. Bir kalbi kırmak, haksız bir söz söylemek, iftira etmek, emanete hıyanet etmek, görevini kötüye kullanmak da zulümdür.
Âlimlerden biri şöyle demiştir:
“Bir kimse mazlumu görür de yardım etmezse, Allah onu yardıma muhtaç bırakır.”
Mümin, zalimin karşısında susmaz. Çünkü susmak, zulmün bir parçası olmaktır. İslam’ın “emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker” ilkesi, haksızlık karşısında sessiz kalmamayı emreder.
Zulüm ve Toplum Düzeni
Toplumların çöküşü, adaletin kaybolmasıyla başlar. Zulüm, toplumun dokusunu bozar; insanlar arasındaki güveni ve kardeşliği yok eder.
Bilgelerimizden birinin şu sözü tarihin özetidir:
“Küfürle bir devlet ayakta kalabilir, ama zulümle asla!”
Tarihte nice güçlü medeniyetler, adaletten saptıkları için yıkılmıştır. Çünkü zulüm, sadece bir kişiyi değil, tüm toplumu zehirler. Bir ülkede haklı haksızla, çalışkan tembelle, dürüst yalancı ile eşit tutulursa; orada bereket kalmaz, huzur kaçar.
Adalet ise toplumun kalbidir. Anne babanın çocukları arasında, öğretmenin öğrencileri arasında, yöneticinin halkına karşı adaletli davranması; toplumun dirliğini sağlayan en güçlü bağdır.
Zulümden Korunmak
Zulümden uzak durmanın yolu, kalpte takvâ bilinci oluşturmaktır. Allah’tan korkan, başkasının hakkına el uzatmaz.
Fahr-i Kâinât Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] buyurur:
“Mazlumun bedduasından da kork! Çünkü onun bedduası ile Allah Teâlâ arasında bir perde yoktur.” (Buhârî, Zekât, 63, nr. 1496).
Bu hadis bize, haksızlığa uğrayan birinin duasının doğrudan Allah’a ulaşacağını bildirir. Zalim, dünyada güçlü görünse de, mazlumun ahı göklere yükselir.
Kur’an’da da şöyle buyrulur:
﴿وَلَا تَرْكَنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ﴾.
“(Ey îmân edenler! Yaptıklarına rıza göstermek sûretiyle ya da başka şekillerde) zulmedenlere (asla) meyletmeyin, yoksa ateş size de dokunur.” (Hûd, 11/113).
Bu ayet, yalnız zalimlere yardım edenleri değil, onlara imkân dâhilinde sessiz kalanları da uyarmaktadır.
Adaletle Yaşamak
Zulüm karanlıktır, adalet ise nurdur. Mümin, karanlığı değil, nuru tercih eder. Bu yüzden hayatın her alanında adil davranmak, imanın bir gereğidir.
Allah Teâlâ, adaletle hükmeden kullarını sever; zulmedenleri ise hem dünyada hem ahirette cezalandıracağını bildirmiştir.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem] şöyle buyurmuştur:
“Zulüm, kıyamet günü zifiri karanlıklar olacaktır.” (Buhârî, Mezâlim, 8).
Cenâb-ı Mevlâ bizleri zalimlerden eylemesin. Bizlere hakkı hak olarak gösterip, hakka uymayı nasip etsin. Bizleri haksızlıktan ve haksızlığa rızadan korusun. Âmin!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.