Hatice Filiz Çelik

Hatice Filiz Çelik

DİĞERKÂM

DİĞERKÂM

Sadece kendini düşünen, bencil ve egoist insana verilebilecek en uygun isim; hodkâm olabilir ancak. Avrupa ve ABD’ den ithal edilmiş, kişisel olarak geliştirdiğini iddia eden pek çok kitapta aktarılmaya çalışılan temel duygu budur. Adına, tam olarak bencil ya da egoist denmez  ama, “bireyselliğin/ ferdiyetçiliğin önemi” gibi isimler verilir bu tür kavramlara. Örneğin ABD’ de çok satan söz konusu kitaplardan biri, kelimesi kelimesine şöyle yazar: “Kendimizi delirtmenin en garantili yolu başkalarının işine karışmak, aklımızı başınızda tutarak mutlu olmanın yolu ise kendi işinize bakmaktır.” Buraya kadar okuduklarınıza kısa bir ara verip düşünecek olursak anlatılmaya çalışılan kavramın hiç de mantıksız olmadığını düşünebiliriz: Kendi işine bakma, başkalarının kusurları ile uğraşmama, kendi kusurlarına odaklanıp çözüm yollarına odaklanma, kendini başkasıyla değil sadece potansiyelinle karşılaştırma eylemi…Akla ve ruha yatkın gibidir fakat okumaya devam edecek olursak şu satırlar çıkar karşımıza: “Başkalarının sorunlarını çözmeye çalışmak sizi bağımlı biri yapar. Başkalarının dertleriyle dertlenmek size bir şey kazandırmaz aksine sizi başarı ve haz yolundan uzaklaştırır.” Bu satırlardan itibaren ise tam olarak bir anlam kayması meydana gelir ve sonuçta hodkâmlığın yüceltildiğini görürüz.

Nedir hodkâmlığın karşıt anlamı? Bu kadim kavramın adı; diğerkâmlıktır. Kendinden çok başkalarını düşünen, başkalarının iyiliği için fedakârlık yapacak yaratılışta olan kimse olarak  geçer sözlükte.

Bu konudan bahsederken hemen empati kavramını gelebilir aklımıza. Empati de benzer ifadelerle tarif edilir. Empatinin eş anlamlısı duygudaşlıktır. Bir başkasının duygularını ve içinde bulunduğu durumu anlayarak, kendi duygularını başkasının duygularına yansıtmaktır. Ama terimin tarifi burada kalır. Yani sadece hissetmek ve anlamak aşamasında. Diğerkâmlık onun bir tık yukarısıdır. Sadece anlayıp hissetmekle kalınmıyor, bir şeyler de yapmak lâzım geldiği hissi ile aynı zamanda harekete geçmiş olunuyor. Bir bakıma ”harekete geçmiş empati” dir diğerkâmlık.

Kadim kültürümüzün parçası demiştik. Aslında sadece bizim değil tüm semavi dinlerin ortak özelliklerinden biridir bu kavram. Çünkü insan iyi olarak yaratılmıştır. İnsanın kendine varmasının en önemli yollarından birisidir başkalarının ızdıraplarını dindirmeye çalışma gayreti. Hayatı, sadece ve sadece kendimiz için değil, başkaları için de yaşayarak anlamlı kılabilme düşüncesi…

Bireyselliğin/ ferdiyetçiliğin kutsandığı çağımızda diğerkâmlık huzur ve mutluluğa götüren en yüce yoldur. Sadece huzur ve mutluluk değil, insanı geliştiren, insan olmanın manasını gösteren kavramdır aynı zamanda. Geleneğin/geleneğimizin en sağlam yapıtaşlarından biridir.

 Erich Scheurmann’ın  ünlü “ Göğü Delen Adam” adlı kitabının  en önemli karakterlerinden biri olan  yerlilerden biri,   konuya uygun olarak şöyle söyler:

-“Birinin her şeyi varken, diğerinin hiçbir şeyi olmamasına izin vermeyen geleneklerimizi sevelim. Sevelim ki, Papalagi(Beyaz Adam)  gibi kardeşi yanı başında keder ve acı içindeyken mutlu ve neşeli olmayalım…”

 

 

Diğer yanda bu konuda, nefsimizin bizi rahat bırakmadığı iki konu öne çıkıyor.

Birincisi; merhamet ve yardım ama kime sorusu. Sadece benden/bizden olana mı, kendi ülkemin vatandaşına mı, benim inancımı paylaşan insanlara mı, kendi coğrafyamın insanlarına mı…Diğerkâmlık hisleri ile harekete geçerken bunları şayet düşünüyorsak bunun adı Prof. Dr. Kemal Sayar ’ın tabiri ile “Narsistik Merhamet” oluyor. Eğer ki Cenab-ı Hakk’ın sıfatları ile sıfatlanmak istiyorsak sadece bizden olana değil tüm insanlara, doğaya, kâinata merhamet asıl amacımız olmalı.

İkincisi ise; ben çalıştım, yardım ettim ama takdir görmedim. Kimse ve hatta yardım ettiğim kişi bile beni takdir etmedi. Ya da yardım ettiğim kişinin ya gerçekten ihtiyacı yoksa ve kandırılıyorsam? Bu sorular da bu kadim kavramın önüne geçen sorunlar. Bu sorulara ise Dr. Faik Özdengül ’ün şu sözleri ile cevap verebiliriz: ”Bizim işimiz insanlarla, onların ne deyip ne demediği ile ve de onların bizi takdir etmesi ile ilgili değil. Bizim işimiz Allah iledir. ” Zaten bu cevap tüm bu nefsani şüpheleri silip süpüren bir açıklama olarak karşımıza çıkıyor.

Başkasının derdiyle dertlenerek ve onları çözmeye çalışarak kendi dertlerimizin de iyileşmesini sağlayabiliriz. Bu şekilde bir nebzede olsun;  içinde bulunduğumuz bu karmaşa çağında, “iyi bir insan” olarak yerimizi sağlama ve güvenceye de almış oluruz.

Sağlığınız ve huzurunuz daim olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Hatice Filiz Çelik Arşivi
SON YAZILAR