Erol Sunat

Erol Sunat

Gönül köprüsü

Gönül köprüsü

Ne gönül bizden çekti ne de biz gönülden… Biz ondan razıyız, o da her zaman bizden…Tevatür çok dediler, rivayet aramadığın kadar. Bitmedi susmadı yalancılar.

Diyorlar ki; Gönül hep bildiğimiz gönül…

Lakin son yıllarda biraz tuhaf…

Huyu değişik… Havası değişik…

Biraz bencil… Fazlaca egoist…Hatta o ego tavanlarda…

Ne uzlaşıya açık… Ne barışmaya…

İkna olmaya kendini kapatmış…

Bir de inat, inadının kırılması imkânsız gibi bir şey…

Gönül denildiğinde, akla ilk gelen argüman tartışmasız köprü…

Yorgun, kırgın, dargın olan gönül ne mi diyor?

Hangi köprü o?

Gönül köprüsü demeyeceksiniz herhalde…

Gönül olur da o gönlün köprüsü olmaz mı?

Gönül köprüsü gönüllerin buluştuğu yegâne köprü. Ne vazgeçilir ne de gelmem, gelemem diye ses yükseltilir.

Gönül köprüleri dünya var olduğundan beri var. O köprüler olmasa nasıl nefes alabilirdi insanlar?

*****

Gönül köprüsü demek, kavgaların, tartışmaların bitmesi demek…

Zeytin dallarının uzatılması, barış güvercinlerinin barışa kanat çırpması demek…

Birlik ve beraberlik şarkılarının, türkülerinin hep birlikte söylenmesi demek…

Bir haller oldu o köprüye, bir haller oldu yolculara, yollar uzak gelemedim diyenler var, geldim amma kimseyi bulamadım diyenler var.

Doğrular, eğriler, yalanlar yanlışlar karmakarışık. Bu işe ne yolcu ne de köprü alışık…

Özleyenlerin ne kadar özlediği ve bu özlemlerinde ne kadar samimi oldukları ikircikli…

Karşı olanların adını bile anmadıkları bir köprü…

Gönül köprüsü gönüllerin inşa ettiği bir köprü…

Onun içindir ki o köprü gönlü güzel olana…O köprü için yola düşene, düşürülene, gelme der mi hiç… Dur der mi? Neden geldin der mi? Hem niçin desin?

Ahiret soruları misali sorular sorar mı? Deli Dumrul misali gelenin yolunu keser mi?

Kime sordun da geldin babından sorgu sual eyler mi?

Eğer gönül köprüsüne niyetlenip de çıkmışsanız o yola, köprü kendiliğinden yol verir o gönül köprüsüne yolu düşmüşlere…

*****

Gönül köprüsü var mı?

Varsa nerede?

Teşbihte ya da temsilde hata olmasın gönül köprüsü var olmasına var, lakin adı gönül köprüsü değil.

Neden değil?

Çünkü o köprüye eski ruhunu, eski kimliğini kazandıracak gönüller o köprüde yoklar.

Köprünün gözleri yolda…Köprünün yüreği kıpır, kıpır…

“Yağma yağmur, esme rüzgâr yolda yolcum var benim” şarkısını mırıldanarak bekliyor gönül köprüsü…

Yeter ki gönül köprüsü olsun…Adı değişse de aslı gönül köprüsü olan köprüye doğru yola çıkıldıysa, mesele kalmamış demektir. Gönül köprüsü yolcuları, o köprünün var olduğunu bilselerdi geçecek köprü mü ararlardı?

Köprü var, köprü var denmiş…

Gönül köprüsü benim, benden başka gönül köprüsü yok diyen sahte gönül köprüleri o köprü için yola çıkanların akıllarını az çelmediler, yollarını az değiştirtmediler.

Ne mi oldu?

Su aktı mecrasını buldu. Buldu amma, gönül yaralandı, zaman beyhude yere geçti gitti.

O sahte köprüler, gönül yıkan köprüler olarak maksatlarına erişti. Öyle ki ne hatır dinlediler ne gönül…Yazık, çok yazık oldu…

*****

Bir zamanlar, kalpten kalbe bir yol vardır diye anlan, bilinen ve adı efsane gibi anlatılan yolların üzerinde yer alırdı gönül köprüleri…

O köprüleri bile-bile görmezden gelenler, yok sayanlar, farkında değillermiş gibi davranan sevgisizler çıktı ortaya…

Sözde gönülleri zengindi. Sevgileri engindi.

Hoşgörüden nasipsiz olmalarının faturasını gözlerini kırpmadan gönül köprülerine kestiler.

Sonra biz ne yaptık ki diye, yemin ettiler, şart ettiler, sözlerinden anında vazgeçtiler.

Köprü, sözünüzden neden caydınız, niçin caydınız diye dile geldi, gelmesine amma…

Dinlemediler…

Konuşturmadılar…

Sesini kimselere duyurmadılar.

Duyulmaz sandılar! Gönülleri onlar inşa etmemişti ki. Gönül hürdü, hürriyetine düşkündü.

Adı değişse de yolu çetrefilli hale dönüştürülse de, her defasında buldu o gönül köprüsünün yolunu.

*****

Gönül köprüsüne gelenlerin elinden tutulurdu. Halin ahvalin nedir diye sorulurdu. Sonra da köprünün üzerinde buluşulurdu.

Hasretle kavuşulurdu.

Sonra ne mi oldu?

Neden geldin dediler…

Sana kim gel dedi dediler…

Öldü o köprü dediler…

Yine gelin, yine buluşun, amma bırakın barışı, bırakın sevgi adına sözü, sazı.

Ne mi oldu sonrasında?

Mutluluğu kaybetti gönül köprüsü yolcuları…

Kolu kanadı kırılmışlara döndüler…

Kan kusup kızılcık şerbeti içenlere misal gösterildiler…

*****

Gönül köprüsünün adı da değişse, yolu da uzatılsa, o köprünün özünde, harcında, taşında toprağında bildiğimiz, bilmediğimiz eşsiz hasletler ezelden beri mevcuttu.

Yunus’un dediği gibi, “Bilmeyen ne bilsin bizi / Bilenlere selam olsun” der gibiydi gönül köprüleri…

O köprülerde bildik bileli kalbi temiz olanlar, kalbi güzel olanlar, iyi huylular, doğru sözlüler buluşur.

Gönül köprülerinde sen demeden ben demeden, kimseyi kırıp dökmeden bir araya gelebilenlere ne mutlu…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR