Sadık Büyüksakarya

Sadık Büyüksakarya

Hafiflemeliyiz

Hafiflemeliyiz

Kafamızın içindeki meşgalelerle omuzlarımızın üstündeki yükleri ayrıştırmamamız gerektiğini düşünüyorum.

Bir ve bütün dahilinde değerlendirildiğinde soyut olarak ayrışmış, çıkış noktası farklı olan durumlardan bahsetmiyoruz en nihayetinde.

Gündelik meselelerin, geçmişte yaşanan hadiselerin ve geleceğe yönelik arzuların el ele tutuştuğu sancılı ve sızılı bir oyun metodu diyebilir miyiz buna?

Bence rahatlıkla diyebiliriz.

Bunu söyledikten sonra kafamızın içini ve omuzlarımızın üstünü kaplamış, ekseriyetle maddiyata dayanan tırnak içi hususları bir bir eksiltmeye başlayalım o zaman.

Hafiflemek niyetiyle, bismihî…

Kemal Sayar’ ın sosyal medyadan tavsiyesi üzerine ‘Bir Kâşifin Felsefesi’ adlı kitabı sahiplendim ve bir çırpıda bitirdim.

Yazının başlığı ve muhtevası mevzu bahis kitabı bitirdikten sonra zihnime düşüverdi.

Yani bu noktada bana yol gösterdi diyebilirim.

Ben de içerik zenginliğini kısa bir yazı dizisi kıvamında sizlere arz-ı endam ettirmek istedim.

Öncelikle kabulleniş temasından bahsetmek vurgu ve belirti mânâsın da bizim önümüzü açabilir diye düşünüyorum.

İçinde bulunduğumuz toplumda tam olarak sindirilemese de kabulleniş; problemi, sorunu, soruyu, cevabı ve dahi handikabı -adını ne koyarsanız koyun- belirleyebilmek açısından pek kıymetli.

Kabullenmek, öze ya da içselliğe zarar vermez bilakis özün gürlüğüne odun taşır ki sadelik harlansın.

Yaraları kaşıyıp kanatmaz tam aksine manen adlandırabileceğimiz cerrahi müdahalelerle size hayat öpücüğü sunar.

Öyle bile olsa kabullenmek incinmeye açık olmakla ilgili bir durum değil midir?

Her ne olursa olsun kabulleneceğim ama ceremesini de çekmeyeceğim!

Böyle bir düşünce kalıbı olabilir mi?

Öte yandan olasılık ile imkânı birbirine karıştırmamayı serinleyebilmemiz açısından önemli buluyorum.

Norveçli filozof Arne Naess’de benim gibi düşündüğünden spesifik bir değerlendirme de bulunmuş:

‘İnsan için neyin mümkün neyin imkânsız olduğu değişiyor, her şeyin hiç olmadığı kadar hızlı değiştiği bir zamanda yaşıyoruz.

Çok eski çağlardan beri insanlar kuşların kanatlarını gözlemleyip uçmayı hayal etmiştir.

Yüz küsur yıl öncesine kadar bu imkânsızdı, ta ki fizik bilimindeki gelişmeler sayesinde doğru malzemeler bulunup doğru hesaplamalar yapılana kadar.

Royal Geopraphical Society’ye ve konu hakkında bir fikri olanlara göre Arktik’i geçmek imkânsızdı, ta ki Fridtjof Nansen ve ekibi 1890’ların ortasında bunu başarana kadar.

Son zamanlara kadar Mars’a gitmenin imkânsız olduğu düşünülüyordu ama günümüzde birinin bu aşağı yukarı 200 milyon kilometrelik (mesafe değişebiliyor) yolculuğa çıkması an meselesi.’

Gördüğünüz üzere aklın yolu bir.

Düşüncelerimi rüştünü ispat etmiş bir filozofla desteklemem zihnime özgüven tazelettiriyor.

Başka bir telden konuyu ele almaya niyetlensek ve özgürlüğü sorumlulukta bulmak desek, ayrı bir parantez açsak nasıl olur?

Erling Kagge’nin bu parantezi sadelikle ve itinayla dolduracağından hiç şüphem yok. Bundan mütevellit biraz onu dinleyelim isterim:

‘Küçükken sorumluluklardan ve beklentilerden bağımsız yaşama hayali kurardım.

Odamı toplamak veya saçlarımı kesmek zorunda kalmasam, param olsa ve okula gitmesem ne güzel olurdu diye düşünürdüm.

Daha da küçük yaşlarda, istediğim kadar şeker çikolata alacak kadar zengin olduğumda hayatın güllük gülistanlık olacağına inanıyordum.

Birkaç yıl önce, çocuklarımın da az çok benzer bir süreçten geçtiğini fark ettim.

Barbie ekonomisinde yaşıyorlardı, orada en önemli şey ne kadar çok Barbie bebeğe erişebilmeleriydi. Sorumlulukların olmadığı hayat nihai bir hedefti.

İçimde en kolay alternatifi seçmemi söyleyen bir ses var hâlâ.

Anne babamı ziyaret etmek yerine sinemaya gitmemi, mesajlara cevap vermeyi ertelememi, kendimden başka kimsenin sorumluğunu üstlenmememi söylüyor bana.

Rabbena hep bana tarzı bir hayata teşvik ediyor yani.’

Evet dostlar,

İyimser bir bakış açısı geliştirmekle birlikte zihnimizi doğru zamanda kalmaya ikna etmeyi, küçük şeylerden zevk almayı öğrenmekle birlikte yalnızlığımızla barışmaya kadar türlü meseleleri düşünce ve anekdot dahilinde hafifleme dalına tutturmaya çalıştım.

Zevkinize sunarım.

Selâmetle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Büyüksakarya Arşivi
SON YAZILAR