Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

KONYA’NIN DENİZİ

KONYA’NIN DENİZİ

Üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizde, tatil kültürünün ve hatta tatilleri deniz kenarında geçirmek hususundaki alışkanlığın çok eski ve yaygın olduğu söylenemez. Üstelik bilindiği gibi tarihsel süreç içerisinde deniz kenarında yaşayanların önemli bir bölümü yaz aylarında yüksek bölgelere çıkmakta ve yaz mevsimini yaylalarda geçirmektedir. Bu gelenek bir yaşam biçimi olarak günümüzde Antalya, Adana ve Mersin gibi vilayetlerimizde hâlâ kısmen de olsa devam etmektedir. En azından Alanya-Serik hattında kırsal bölgelerde yaşayan insanlar, yaz aylarında Bozkır, Seydişehir ve Beyşehir sınırları içerisindeki dağlık bölgelerde yaylalara çıkma geleneğini sürdürmektedir. Bununla birlikte Akdeniz kenarında bulunan şehirlerimizde ve Akdeniz’in hemen bütün kıyısı boyunca yıldızlı otellerin ve tatil köylerinin ortaya çıkışı ve artışıyla birlikte özellikle İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerimiz başta olmak üzere yurt içinde veya yurtdışındaki gurbetçilerimiz arasında bir tatil kültürü oluşmuş bulunuyor.  Konya Şehri’nde yaşayan insanlarımızın bir bölümü de kısmen bu hareketlilikten nasibini almakta ve buna katılım göstermektedir. Üstelik Antalya’nın Konya’ya yakın bir bölge oluşu bu duruma önemli ölçüde katkı sağlamaktadır. Buna rağmen, bana göre Konyalılar denizle barışık insanların yaşadığı bir bölge değildir. Hatta Konya’ya deniz getirmek hususunda yıllardır Konyalılar arasında bir espri de yapıla gelmektedir. Oysaki Konya, hâlihazırda zaten asırlardır bir denize sahip bulunuyor. M.Ö. 10.000’lerde Konya Ovası’nda bulunan Anadolu’nun içdenizinden bahsetmiyorum. Yahut Osmanlı döneminde Konya Vilayeti sınırlarının Akdeniz’e kadar uzandığını da söylemeyeceğim.  Konya’ya Denizi vurgusuyla, il merkezine 90 km mesafede ve büyük oranda Konya ili sınırlarında bulunan Beyşehir Gölü’nden bahsediyorum.

Beyşehir Gölü’nün Konya’nın denizi olma özelliği, elbette ki Beyşehir ahalisinin o “kocaman gölden” bahsederken deniz ifadesini kullanmalarından kaynaklanmıyor. Artık Tuz Gölü’nün iyice çekilmesiyle Anadolu’nun ikinci büyük gölü olma özelliğini kazanan Beyşehir Gölü, kanaatimce bir tatlı su gölü olarak taşıdığı doğal güzellikleri ve turizm potansiyeli ile gerçekten Konya’nın Denizi olarak anılmayı fazlasıyla hak etmiş durumdadır. Günümüzde Karaburun adıyla anılan ve bir Akdeniz sahilinden farksız görünüme sahip plajı ve plaj çevresindeki konaklama imkânları ile Beyşehir, Konyalıların günü birlik veya hafta sonunda gidip gelebilecekleri, balık tutabilecekleri, piknik yapabilecekleri veya adam akıllı yüzüp güneşlenebilecekleri bir ortamı sunuyor.  Nihai tahlilde coğrafi anlamda Konya’nın bir denizi yoksa da Konyalıların Beyşehir’de bir denizi ve plajı bulunduğuna şüphe yok. Üstelik Eşrefoğlu Camini ziyaret edip “Ahşabın sizi secdeye davet edişini” görmek imkânını da elde etmiş olursunuz… Hepinizi Beyşehir’e bekliyoruz…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Hüseyin Muşmal Arşivi
SON YAZILAR