Sıcak zaman zaman bunaltan hava sıcaklıkları söylenildiğine göre düşecekmiş. Olsun havamız nasıl olursa olsun gelin biz halimize şükretmeye hem de bir kez değil, bin kez şükretmeye devam edelim.

Malum bugün çalışmayan şanslı insanlar için tatil günü.

Bizde fazla derinlere inmeden yüzeysel ancak gündemimizde ki ve sizlerin gündeminizde ki konulara kısa kısa dokunmaya devam edelim.

BAKIN BU DİLENCİ

ÇOCUKLAR YARIN

BÜYÜK PROBLEM OLACAK…

Bu bölümümüzde Bayramın son günü İhsaniye kavşağında kırmızı ışıkta beklerken önce şaşkınla izlediğim neden sonra kendime gelip iki kare fotoğraf çekmeyi akıl edebildiğim bir konuyu yetkililere iletmek istiyorum.

Sayın eski Valimiz Aydın Nezih Doğan Beyin kulakları çınlasın. Onun zamanında biraz daha yasallaştırılan, ancak hep tehlikeye dikkat çektikçe de “Uğurcum bizim Devletimiz senin o korktuklarına fırsat vermez” dediği şu hurda toplayıcılar konusu, yakın gelecekte dilenciler gibi bir süre sonra inşallah bir dönem İstanbul’da kavşaklarda yaşanılan korkunç durumların yerini almaz.

Plakası, ışıklandırması, fren sistemi, hatta ve hatta nasıl ve ne gibi bir araç dahi olduğu belli olmayan bu hurda toplayan insanlarımızı eğer biraz dikkatli bir gözlem yaparsanız artık o ilk yıllarda ki gibi mütevazi ve yumuşak başlı değiller. Çünkü bu iş güçlü ve birbirine sıkı çarkın dişlileri gibi bağlanmış bir sisteme dönüştü. Bu insanlar da artık trafikte kızdıkları zaman size postalarını koyuyorlar, ne dediklerini anlamasak da kızıyorlar ya da küfrediyorlar hatta hatta el kol hareketleri bile yaparak meydan okuyorlar.

Neden meydan okumasınlar ki?

…………..

Ben olsam ben de okurum.

En basitinden bunların ana cadde ve bulvarlarda ellerini kollarını sallayarak ilerledikleri araç ya da motorlarla diyelim sizlerin bizlerin 100 metre gitme şansımız var mı?

Neyse biz gelelim İhsaniye kavşağında ki dilenci çocuklara.

Malum Bayramın dördüncü günü çalışıyoruz. Bizim bölgede yemek, yemek için gazetede çalışan arkadaşlarımıza bir şeyler getirmek için açık yer bulamayınca yanımıza İstanbul’dan gelen kader birliği yaptığımız arkadaşlarımızdan Ali Ulurasba’yı da alarak arabamıza bindik. İhsaniye kavşağına geldiğimiz zaman ışıklarda duran beyaz renkli camları açık bir otomobile en az 7-8 küçük erkek çocuğu bir anda üşüştü. Direksiyonda bir bayan vardı. Camı açıktı. Çocuklar bu bayandan ne dediler ne istediler bilmiyorum. Kadıncağız bir süre sonra camını kapattı. Çocuklar bu kez sürücü bayanın yanında duran ve yaş itibari ile annesi olarak tahmin ettiğim bayanın camına üşüştüler. Bu camda önce açıktı. Bu teyzemde camını kapattı. Arkasından çocuklar sağ arka koltukta oturan genç bir bayana bir şeyler söylediler. Sonra diğer arabalara doğru dağıldılar. Sonra arka arkaya birer birer yine bu çocuklar sağ arkada oturan ve ısrarla camı kapatmayan genç kızın yanına geldiler. En son gördüğüm genç kız bu çocuklardan birine poşet içerisinde satılmakta olan yabancı menşeli bir gıda paketini uzattı ve onu alan çocuk da gitti.

İnanmayan polise müracaat edebilir ve kameralardan Bayramın 4. günü öğle saatlerinde İhsaniye kavşağını izleyebilir.

Şimdi ne demek mi istedim?

“Yöneticilerimiz basit gibi görünen konuları, film gibi izlemeye devam ederlerse yarın kırmızı ışıkta durduğumuz zaman hiç birimiz camını ve kapısını açık tutamaz” demek istedim bilmem anlatabiliyor muyum?  

BEYŞEHİR YAPIYOR,

SEYDİŞEHİR NEDEN YAPMAZ?

Her yerden olduğu gibi Seydişehir’den de bize güvenen samimi dostlarımız var. Bakın çok iyi tanıdığım dahası Ak partinin kuruluşundan bu yana partinin içinde olan bir dostum yine bizi ve Seydişehir’i yönetenler tarafından önemsiz ve küçük gibi görünen bir yaralarını şöyle dile getiriyordu; 

“Selamün Aleyküm Uğur abi

Sen yazılarında Konya'nın sorunlarından dertlerinden de bahsedersin ya.

Uğur İbrahim Altay başkana bizim de bir derdimiz var yazar mısın köşende?.... SeydişehirNalçacılılar grubunu çoğunluğu gençlerden oluşan bir topluluk ile 15 günde bir genç Konya ve Konyaspor sevdalılarını Konyaspor maçına götürüyorduk.

Fakat tasarruf tedbirleri vesilesiyle bu otobüs kaldırıldı İstanbul Ankara'ya gidelim demiyoruz. Seydişehir'den Konya'ya gitmek istiyoruz.

Arabayı kendimiz tuttuğumuz zaman külfet artıyor tek başıma bende karşılayamıyorum her 15 günde 400-500 lirayı…

Lig açılacak sen bunu bir kaleme alsan Beyşehir'in bağımsız belediye başkanı karşılıyor Seydişehir AK Parti para yok diyor.

Kaldı ki burada sosyal bir sorumluluk var biz bu gençlere sahip çıkıyoruz.

14 ile 25 yaş arasında ağırlıklı Seydişehir'de onlar için bir sosyal hareketlilikte yok Başkan herkesi Konyasporlu yapmak için forma veriyor hazır Konyasporluları kaybetmeyelim.

Bu sene 55 kombinemiz var…

………………

Bu arkadaşımız bunları yazdıktan sonra bize telefonla da ulaşarak durumu daha detaylı bir şekilde izah etti. Tek kelime ile YAZIK diyorum başka da bir şey demiyorum. REİS orada partiyi toplayalım diye kendisini yırtsın buradakiler keyiflerini sürdürsünler yok böyle bir ADALET… 

MÜLTECİ KAMPLARINDAN

GÖNDERİLEN MESALAR

Hani Türkiye olarak İnternet kullanımında Dünya’da üçüncü mü dördüncü müyüz ne ya?. Yani laf aramızda kimseye çaktırmayın bu konuda çok başarılıyız !!!

Bu internet ve sosyal medya sayesinde her türlü dolandırıcılık da malumunuz. Bize de başta mail ve mesaj yolu ile her türlü duygu ve sahtekarlık kokan mesajlar gelir. Bunlara alıştık artık. Hiç okumuyoruz bile hemen silmiyoruz. Ancak geçen gün gelen bir mail beni şok etti. Dahası bu mail şöyle dikkatimi çekmişti.

Başlığı “Bu mesajı size mülteci kampından gönderiyorum”… deyince meraklandım. Buna hala inanmıyorum. Ama buradan dikkat çekmek istedim. Mülteci kampında kaldıklarını iddia ederek yazan bayanların durumu da yeni bir dolandırıcılık ya da sahtekarlık penceresi olabilir.

…………..

İyi tatiller.

GÜNÜN OKKALI SÖZÜ

Uyku rahat ama uyanmak acı verebilir

NE ZAMAN ADAM OLURUZ? 

Bayram rehavetinden çabuk kurtulup işimize gücümüze dört elle sarılabildiğimiz zaman daha iyi ADAM oluruz.