Erol Sunat

Erol Sunat

Ramazan hikayeleri

Ramazan hikayeleri

Şöyle 16 yıl öncesine giderek, 2006 Ramazanından bir kesit sunalım. Dilerseniz, geçmiş zaman olur ki diyelim…

Kırık pirinç, kırık peynir, kırık yumurta, kelle ve boyun etinden yapılma kıyma...Ve mutfakların değişmezi burgulu, fiyonklu ve de nice çeşitli makarna...Allah hiçbirinin eksikliğini göstermesin...

Ancak, mevcut hayat şartlarında insanımızın alım gücü buna yetiyor. Hatta bunlara yetmesi de, zaman zaman oldukça zor.

Çay en ucuzundan hangi harmandan geldiği belli olmayan adı harman çay....Şeker ona keza…

Ramazanın değişmezi hurma, alınabileceğin en düşük fiyatından...Medine Hurması seyirlik olunca böyle oluyor.

2 YTL’nin altına düşürülen Hamsi, kapış, kapış gitti. Sıra fasulyesi, çorbalık Kırmızı mercimek ve 1.90 yeni kuruşa satılan domates. Alınabilecek birkaç üründü. Ama insanımız domatese hücum etti. Market arabaları, ucuza alınan domateslerle doluydu.

Tahin alamayan, pekmez alamayan, yağ konusunda kırk kere düşünen insanlar ne yapacaklar? Yumurtanın fırlayan fiyatı, insanları kırık yumurtaya yöneltiyorsa, ne yapacaksınız?

Kimse, ortalık güllük gülistanlık diyerek, pembe tablolar çizmesin.

Afra gibi, İttifak gibi büyük marketleri gezen yetkililer yok. İbret alınacak tablolar görmek için, kim neyi bekliyor?

Ucuzlukları takip edenler, Afra gibi marketlerin Çarşamba günlerini iple çekenler, hiç kimsenin dikkatini çekmiyor mu? Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olur diyen atalarımızı, ne zaman hatırlayacağız?

Sebze seçen insanımızın halini görmek yeterli...Sebze seçen insanların yüzlerindeki ifadeyi Milletvekillerimiz gördüler mi, acaba? Bu sebze ve meyveler ithal gelmiyor. Hepsi bizim ülkemizde yetişiyor. Dar gelirli, sabit gelirli insanımız, Üstelik bu Mübarek Ramazan günlerinde nefsinin çektiği şeyleri alamıyor.

Karışık sucuk yani içinde kırmızı et olmayan tavuk ve hindi etinden yapılma sucuklardan, ucuzsa tavuk etinden, kırık pirinç ve kırık peynirden almak zorunda.

Hangi mamulün etiketine baksa, cebindeki para insanı düşündürüyor.

Bir kilo dana kıyması alacağına, aynı paraya belki de, iki katı kelle ve boyun etinden yapılan kıyma almaya yöneliyor.

Allah hiç kimseyi açlıkla terbiye etmesin ve hiç kimseyi gördüğünden geri koymasın.

Ramazan ayının gelmesi ile birlikte, nereden geldiği belli olmayan, gerekçesini marketlerden ve pazarcılardan başka kimsenin bilmediği zamları bize kim açıklayacak?

*****

Gelelim 2007 Ramazanına, bundan 15 yıl öncesine ve bazı ürünlerin fiyatlarına;

En ucuz zeytin 5.90 YTL, en ucuz Peynir 4.90 YTL, Yoğurt 5.60 YTL, Yumurta 30’lu viyolü 5.50 YTL, Şokella cinsi bir şey 4.00’dan başlıyor, Helva 6.50, Kaşar 500 gramı 6.75 YTL

Margarin yağların zeytinyağlısı, ekmek üstüsü 1 YTL ve üzeri...

Çiçek yağı 14 YTL civarı, Zeytinyağı 36 YTL’den merhaba diyor.

Sebzeler, meyveler de aynı paralelde...

Alışveriş yapan insanlar anlatıyorlar; Avrupa da Noel’de 15 gün süreyle her şeyin fiyatı düşer. Bizde ne oluyor? Bizde fırsat bu fırsat deniyor?

Hükümetler, biz bizi bildik bileli yani yarım asırdır, seyirci...

Esnaf ise bunu kendince adı konulmamış bir yasa olarak, nalıncı keseri misali hep bana, hep bana diyerek kabul etmiş durumda.

Ramazan ayında zam gelmeyen hiçbir kalem mal kalmamış...Özellikle yiyecekler bu zamdan nasibini oldukça fazla almış.

*****

Ramazan ayının Temmuz sıcaklarına denk geldiği zamanlardaydı.

Bir esnaf kardeşimiz sıcaklara ve oruca dayanmaya oldukça hoş bir çare bulmuştu…

Burnu açık... Hava alan... Havadar... Terlikler ayağında...

Kendine dükkan önüne oturacak rahat bir puf koymuş. Oturmuştu pufa...

Yanında ağzına kadar dolu bir kova su.. İçinde bir tas...

Esnaf kardeşimiz yandıkça...

Dolduruyor tası...

Durun...durun...İçiyor demedik...Gözümüzle görmedik...İçerse içer...İçmezse içmez...

Ak koyun ak bacağından, Kara koyun karabacağından asılır demişler ya...

Biz sadece gördüğümüzü, şahit olduğumuzu sizlerle paylaşıyoruz.

Ne demiştik...

Dolduruyor tası...Önce sağ ayağına döküyor...Derin bir oh...sesi dolduruyordu kaldırımı...

Sonra tekrar dolduruyor…Bu sefer sol ayağına döküyordu.

Derinden bir oh...sesi daha...

Esnaf her zaman malıyla işgal edecek değil ya kaldırımı...Kaldırım dediğiniz daracık bir şey...

Ramazan münasebetiyle bu seferde esnaf kardeşimiz kendisi işgal etmiş kaldırımı...

Arada küçük çocuklar, abi bize de su dök demezler mi?

İşin birde sevaba girme boyutu var. Gelin bakayım çocuklar diyordu esnafımız...Döküyordu çocukların terlikli ayaklarına suyu. Sağ ol abi diyen...Teşekkür eden...Arkadaşını getirip bunun ayağına da su dök diyen yok değil..

Koca koca adamlar, imrendik diyorlardı. Bir an için çorapları çıkarıp, birer tas da bizim ayaklara dök, hatta sen zahmet etme biz dökelim diye içimizden geçirmedik değil diyorlardı.

Amma medeni cesareti yüksek biri geldi, esnafa kalk dedi şu pufun üstünden, oturdu pufa, çıkardı çoraplarını çemreledi pantolonun paçalarını...Aldı tası eline suyu dökmeye başladı kendi ayaklarına...

Öyle derinden ve yüksek perdeden oh... çekiyordu ki, yoldan geçen arabalardaki insanlar bile el salladılar bu gösteriye...

Adam esnafa dedi ki, Nasreddin Hoca misali, suyu döküp döküp oh rahatladım diyordun ya, biraz da biz rahatlayalım diye zapt ettim yerini deyiverdi...

Ahali helal olsun adama desek yeri diye konuştu...Adam kalkıp giderken, ders mi verdi, ne anlatmak istedi, kimseler bilemedi!

İnsanımız espri küpüdür vesselam...Anında ne şekilde ilgi odağı olunacağını bilir.

Bu arada esnaf kardeşimiz gelene-gidene, yoldan geçene aldırmadan su dökmeye devam edince..

KOSKİ'yle ortaksın galiba muhabbetleri başladı.

Sabahtan beri kaç kova su döktü ayaklarına sayamadık! Ortaklığına ortak değil amma, yanmış esnaf kardeşimiz, yandıkça su döküyor, rahatlıyor dediler!

Esnaf arkadaşın oturduğu yerin az ilerisinde yani kaldırımın hemen kenarında arabası vardı.

Ne mi yapıyordu?

Düşman çatlatır gibi...Arada bir tas su da arabasına atıyordu....Sevildiğini bil diyerekten...

Bunun adı suya sığınıp, suya dayanıp, su ile oynaya-oynaya oruç tutmak diyor insanlar..

Sizce de öyle değil mi?

Hayırlı Ramazanlar efendim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR