Erol Sunat

Erol Sunat

Şaka Mısın Enflasyon?

Şaka Mısın Enflasyon?

Millet olarak ne şaka yapacak, ne de şaka kaldıracak halimiz kaldı. Lakin enflasyon ve rakamları hâlâ şaka gibi. Ben şaka yapmayı seviyorum, şakacı bir yanım var, benim şakamı da bir zahmet kaldıracaksınız diyor.

Öyle olunca da;

Kimimize göre şaka yapıyor! Kimimize göre dalga geçiyor! Kimimize göre de, işine öyle geliyor!

Gerçek enflasyonun ne olduğu konusu rakamlara yüklenmiş. Vur abalıya misali rakamlardan alıyoruz bütün hırsımızı ve hıncımızı. Enflasyona hem gücümüz yetmiyor, hem hükmümüz geçmiyor!

Ara ara coşuyor, “Şaka mısın enflasyon?” diyoruz. O da şakayım var mı diyeceğin diyor!

Anladık şakasın, şakacısın, bizi de çok güldürüyorsun deyip oturuyoruz yerimize.

Gücümüz rakamlara yetiyor. Zavallı rakamlar, inanın hiçbir suçları taksirleri yok!

Herkes, böyle rakam mı olur diye, rakam denen bigünahlara yükleniyor!

Sözüm ona, enflasyon şaka yapıyorum derken, rakamları yerden yere vuran bizler, enflasyona senin derdin ne, senin bize kastın ne diye soramıyoruz!

Enflasyon civa gibi, kaygan, hareketli, yerinde duramayan, hiperaktif bir şey. Sündürülmeye hazır, sündürülmeye müsait, üzerinde demagoji yapılması rakamlar konusunda konuşanların vazgeçilmezi.

Zam rakamları açıklandıktan sonra çekiliyor kenara…

İnsanlar marketlerden, çarşı ve pazarlardan eli boş döndükçe mest oluyor. Fiyatlara dokunuş yapanların en büyük destekçisi, hatta hamisi!

Denge kavramı kendi ekmeğine yağ sürecek gibiyse dengeyle dost,

Değilse, benim denge diye bir dostum yok, bu saatten sonra onunla işim olmaz deyip çıkıp sıyrılıyor işin içinden!

 

*****

Ocak zammının insanların eline geçmeden yalan olması, erimesi, yok olması dikkatini çekmesi gerekenlerin dikkatini çekmeye muvaffak olamadı ki, Temmuz ayına doğru ilerleyen süreçte, yine küçücük, minnacık, mini-mini minnacık buçuklu ve küsuratlı rakamlarla adım adım ilerliyoruz.

Mayıs rakamları, Haziran rakamları derken denecek ki, 3 Temmuz rakamları zammın kaderini tayin edecek!

Bakalım enflasyon ne çıkacak diye, konuşulacak, tartışılacak, her zaman olduğu gibi yine dağ fare doğuracak, rakamlar açıklanacak, fırsatçılar, o zam insanların eline geçmeden yine dokunacaklar fiyatlara…

Enflasyon uçup gidecek, açıklanan rakam elimize geçmeden yine eriyip gidecek, sonrası mı ?

Sonrasında 2022 yılının Ocak ayı beklenecek, çıkmadık canda bir umut diyerek!

Enflasyon eski bir yalan, yalnızca buçuklu bir rakam! Diye bir şeyler mırıldanacağız kendi kendimize…

 

*****

Dadaloğlu demiş ya; “Dadaloğlu yarın kavga kurulur / Öter tüfek davlumbazlar vurulur / Nice koç yiğitler yere serilir / Ölen ölür kalan sağlar bizimdir.”

Dadaloğlu misali, Bayram sonrasında, bakacağız kim ölmüş, kim kalmış, kim batmış, kim savrulmuş, kim kavrulmuş, kim düştüğü yerde kalakalmış.

Kimleri virüs vurmuş, kimleri enflasyon vurmuş, kimleri ekonomi bir daha belini doğrultamayacak hale getirmiş!

Bu kavga, Dadaloğlu’nun anlattığı gibi bir kavga değil elbet, bu kavga istisnai bir kavga…

Virüsle, enflasyonla, ekonomiyle, işsizlikle başa çıkılmaya çalışılan sonu mağlubiyetle, hüzünle, acıyla ve hüsranla biten bir kavga. Bu kavgada, kalan sağlara sahip çıkılma noktasında ise bir dünya endişe var! O kalan sağlar, bayram sonrası sisler dağıldığında çok daha net ortaya çıkacak!

Çünkü, ne bir bardak su verenimiz, ne yaramızı sarmaya gelenimiz var!

Su bulursan iç, yaranı da kendi kendine sar denen yada bizleri bu şekilde düşündüren bir psikoloji sindi, yapıştı kaldı üzerimize. Ne üstümüzden, ne de aklımızdan çıkacak gibi değil!

 

*****

2021 Temmuz’unda memura, emekliye, sigortalıya zam kaçınılmaz oldu diye haberler var.

Neredeyse bu kaçınılmaz olmaya ağıt yakacak arkadaşlar!

Bu rakamlar, akıllı uslu rakamlar değil, piyasa rakamları çok yüksek, insanların alım gücü sıfırın altında diyemiyor, zam kaçınılmaz diyenler.

Değil Temmuz’a kadar beklemek, Ocak zammı eridikten sonra, her ay maaş ve ücretlere takviye yapılmalıydı diye konuşan, yazan, tartışan kaç kişi var?

Onlarca yıldır hiç yaşamadığımız, oldukça sıkıntılı bir dönemden geçtiğimiz sır değil.

Her taraf yangın yeri gibi…

Sevdiklerimizi kaybettik, Korona ziyaret etmediği hane bırakmadı. hayatta kalanlarımızın en hafif atlattığı dönem karantina dönemi oldu.

Fırsatçılar ölümün kol gezdiği ülkemizde, her felaketi fırsata çevirirken, yangından yangına koşan, yangın söndürmekten sağını solunu göremeyen insanımız ise hem virüsten hem de ekonomik şartlardan savruldu gitti.

Yüzde, bir buçuk, iki buçuk, hadi bilemediniz üç buçuk zamlar telaffuz ediliyor yine…

Piyasalar yüzde yirmilere, otuzlara, kırklara doğru almış başını giderken, buçuklu zam hakkı kazandığı müjdelenen insanların yüzünde sadece acı birer tebessüm var!

 

*****

Millet olarak matematiğimiz zayıf görünüyor. Bizim nesil, en çok matematik dersinden Eylül’e kaldı. Ve en çok yine matematik dersinden sınıfta kaldı. Sene kaybetti. Bazen tek ders imtihanında geçti. Bazen çift dikiş okudu. Yani bir sınıfı iki kere. Onlu not sistemi vardı o yıllarda. Matematikten sınıfın yüzde 70-80’i üçten yukarı alamazdı. İzmir Namık Kemal Lisesinde okuduğum yıllarda, Matematik Hocamız sıfırcı Neylan Hocaydı. Ondan sene içinde bir kez beş alsanız, Matematikten geçerdiniz.

Bizim enflasyon rakamları rahmetli Hocamızın çok gerisinde. Direkt sınıfta bırakıyor! Bir üst sınıfa geçme ihtimalimiz Mili Piyango gibi bir şey! Yada lotodan ikramiye tutturmaya denk bir şeyler.

Anlayacağınız amorti bile bize Kaf dağı kadar uzak!

Böyle bir durumda, sınıfı geçme ümidiniz olabilir mi?

Ekonomi dersi, enflasyon dersi daha yılın başında yarımdan yani, sıfır onda beşten, “0.5’ten” bir, bir buçuktan iki diye başlıyor saymaya, sonra hadi diyor, biraz fark verelim, birazda buçuklu tarafından da rahat edin üç-beş ay! Pardon! Üç-beş gün diyecektik, dilimiz sürçtü diyen de yok!

İnsanlar bu rakamlarla geçinemiyoruz, açız, faturalarımızı ödeyemiyoruz dedikçe, zam yağmurlarıyla sırılsıklam ıslanmaya devam. Doğalgaz faturaları milletin ocağını batırdı, kapak kaldıran yok!

Aylardır dükkanları kapalı esnafın dükkanlarının direği kırıldı. Dükkanları çöktü, esnaf enkazın ortasında ne yapacağını bilmez bir şekilde oturuyor.

Enkazı kim kaldıracak, kim sağını solunu toparlayacak? Bu dükkan durup dururken yıkılmadı! Bu insanlar, aylardır iyi bir şeyler olur diye kapattılar dükkanlarını beklediler umutla! Ne mi oldu? Hayalleri yıkıldı. Güvenleri sarsıldı. Borç batağının içinde kalakaldılar!

 

*****

65 yaş ve üstü insanımız aşılarını vuruldu. Maske, mesafe hijyen konusunda toplumun en tedbirli kesimi olarak övgüler aldı. Aldı almasına amma hayat hakkında nesi var, nesi yok, hepsini toparladı, attı evin içine, hayatını eve sığdırdı! Bir derdin sıkıntın olursa, ara şu şu numaraları, ne istiyorsan alıp gelsin ekipler dediler. Hayat eve ne kadar sığdı sormadılar bile…Paran var mı, yok mu, üç kuruşluk emekli maaşın neye yetti neye yetmedi onu da soran, aldıran olmadı.

65 yaş ve üstü de, yarı aç-yarı tok, hayatlarını, dertlerini, sıkıntılarını, beklentilerini, bir türlü söyleyemediklerini, sığdırdı eve, arada açtı penceresini doğan güne, güneşe, pencereye konan serçelerle, güvercinlerle, kumrularla dertleşti. Gözleri nemlendi, birkaç damla yaş döküldü gözlerinden. Kuşlar duydu, kuşlar gördü, kuşlar şahit oldu o manzaraya da, görmesi gerekenlerin ruhu bile duymadı. Üstelik Ramazandı, üstelik bayram önüydü.

                                                                                                                          

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Sazan

17 Nisan 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR