Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

TÜM HABER KAYNAKLARINA

TÜM HABER KAYNAKLARINA

Hani derler ya “aklımı yitireceğim”, bu hale geldik ancak duyan yok. “Ne hale geldik” demek istiyorum ama bunu bir anlamı da yok. Bir grup medya şuurlu bir şekilde toplumun aklını yitirmesi veya çıldırması için insanımızı zorluyor. Böylece haber kaynaklarını açamaz, TV izleyemez, gazete okuyamaz hale geldim. Nereden baksak, “kötümü desek, uğursuz mu desek, karın ağrıtıcı mı desek, çirkin mi desek, iç karartıcı mı desek ve de daha ne desek ki” kötü bir haberle karşılaşıyoruz. 

Toplumda ne kadar yukarıda tarif edilenlerden yürek yaralayıcı olanı bir haber varsa tüm haber kaynaklarından ritmik olarak bangır bangır, fütursuzca, ahlaksızca, iç acıtırcasına veriliyor. Şok, şok, şok: al bunu zihnine sok. İşin kötü tarafı da kimse buna dur demiyor.

Konu: “kadın tacizi veya cinayetleri, daha da ötesi her türlü toplumsal cinayetleri”, sürmanşet, ilk haber; gözümüzü kör, kulağımızı sağır, beynimizi tırmalayarak veriliyor. İşte onlardan biri

Ceren isimli gencecik bir kızımız sapığın biri tarafından acımasızca katledildi. Tüm toplumu da ağlattı. Buna ne yürek, ne insanlık, ne iman ne de vicdan dayanır. Bu cinayetin hiçbir savunulur tarafı da yok. Bu nedenle de katil hak ettiği cezayı almalı, en azından ailesinin ve toplumun yüreğine su serpmeli. Öyle de cinayetin veriliş biçimi daha da acıtıcı. Bu şekilde veriliş sonraki cinayetleri önleyecek değerde değil. Kimse istemese de yine cinayetler işlenecek, yine gözyaşları akacak. Birilerinin elinde pankartlar sokaklar kapatılacak, feministler de tüm erkekleri yine kadın düşman ilan edecek, en kötüsü de bazı kanallar, habercilik özgürlüğü altınca kendi kanalının daha çok izlenmesinin peşinde koşacak.

Efendiler, haberlerin veriliş şeklinin toplumu nereye götürür, toplum üzerindeki etkisi nedir diye hiç düşündünüz mü? İşin kötüsü, cinayetlerin işlenme sebepleri üzerinde durma ve bunların üzerine gitme gibi bir eylem de yok. Esas sıkıntımız da bu. Hani derler ya “mahallede biri ölür, herkes kendi ölüsüne ağlar”. O hale geldik ki bırakın başkasını kimse kendi ölüsüne de ağlamıyor. Şov peşinde koşarken kötü örnekleri çoğaltıyor, yaralar kangren haline getiriyor. Haber özgürlüğü vardır ancak konu toplumsal bilinçlendirme haline getirilmelidir. Başka konularda haberlere iyi verilmiyor ancak bunların hiçbiri kadın cinayet haberleri kadar toplum üzerinde baskı oluşturmuyor. Bu tür veriliş karı kocayı, kısacası aileyi çok yaralıyor, sapıkları da uyarıyor.  

Ceren kızımızın defin işlemini muhafazakâr olarak bilinen bir kanal neredeyse yarım saat kadar verdi. Kanal lafı eviriyor, çeviriyor, akıl almaz yorumlarla defalarca veriyor, bir sapık üzerinden neredeyse tüm toplum suçlanıyor, sapıklar da içinden bayram ediyor. Bir siyasetçi “Ceren, kızım, devlet seni koruyamadı ama biz unutturmayacağız, mutlaka hesabını soracağız” (bunu nasıl yapacaksa) diyor.  

Bir sosyolog veya psikolog değilim ama görünen odur ki, haberin bu tür veriliş şekli “kadını erkeğe, erkeği de kadına daha çok düşman etmeye sebep oluyor”. Üzüm üzüme bakarak kararır derler ya.

Cerenin defin günü bir erkek müsveddesi 17 yaşında ki kız arkadaşını sıkıştırarak yumruklaması, diğer bir yerde güvenlik müdürü ile iki güvenlik görevlisi kadınların kavgası haberi veriliyor. Haber kanalları bundan nemalanma hesapları yaparken sapıklar da “kadın böyle ıslahı edilirmiş” diye bu yapılanları örnek alıyor. Bunu fırsat bilen erkek düşmanı feministler de “aile, çocuk sahibi olmak” yerine “evliliği erkeğin kölesi olmak, çocuk doğurmak” olarak görüyor, aile kutsiyetini hiçe sayarak; çocuk yerine “kedi, köpek seviyor”, işi iyice şirazeden çıkarıyor. İşin esas korkutan yanı da bu. 

Siyasetçiler, sosyologlara ve psikologlar, bu tür haberlerin toplum etkilenmeleri üzerinde yapılan araştırmalar ne diyor diye sormalı, kadın cinayetleri konusunda toplum yansımalarını farkındalık oluşturmadığını, aksine tetikleyici olduğunu bilmeli”. Söylemek istenen bu tür cinayetlerin üzerini örtbas etmek ya da canileri unutturmak değil, haberlerin veriliş biçimi ve toplum üzerindeki etkisi veya da caniler üzerinde baskılarının araştırılması üzerinde durulmasıdır.

Huzurlu, mutlu, evlatlı evliliklere doğru; kalın sağlıcakla.           

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR