Erol Sunat

Erol Sunat

Zalimin hikayesi!

Zalimin hikayesi!

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde zengin ve fakirin bıçak gibi kesildiği, ayrıldığı bir şehir varmış. Zengin mahalleleri ayrı, fakir mahalleleri ayrıymış. Fakir-fukara mahallesine garipler mahallesi diyenlerde olurmuş. O mahallede fakirler, yoksullar, dışarıdan gelenler, şehre sığınanlar, yurt tutmak için yabancı şehir ve diyarlardan göçüp yerleşenler bulunurmuş.

Aslında her şehirde böyle mahalleler varmış var olmasına da, bu şehrin neredeyse yarısı gariplerin, garibanların yaşadığı bir şehir olarak bilinir, tanınır ve anılırmış. Garibanların yaşadığı yerde yaşayanlar ne uzar ne kısalırlarmış. Karınlarını doyurabildiklerine, iş bulabildiklerine şükrederlermiş.

Şehrin zenginliğini elinde tutanlar, çalıştırdıkları garibanlara fazla para vermezler, zaten ne iş yapıyorlar da ne istiyorlar diye konuşmaktan çekinmezlermiş. Kimsenin yapmadığı, ne kadar ağır iş varsa bu insanlar yaparmış.

Günün birinde, Gariban mahallelerinden bir genç çıkmış. Ekmeğinizi ben veriyorum. Karnınızı ben doyuruyorum. Ben sizin velinimetinizim. Ne diyorsam onu yapacaksınız diye zulmeden kendini şehrin Ağası olarak gören zalime, yetti artık demiş. Sende bizim gibi bir insansın nihayetinde. Biz ne bu ağır lafları, nede böyle aşağılanmaları hak etmiyoruz. Garibanız, adımız gariban, kendimiz gariban. Lakin garibanı korumak, gözetmek, kollamak, hakkını vermekte senin vazifen. Sana o ekmeği kim verdi? Sana bu zenginliği kim verdi? Üstünde oturduğun malın mülkün sana imtihan, bizim çektiğimizde bizim imtihanımız! Yüzün gülmez. Hiçbir şeyi beğenmezsin. Onca ağır iş görürüz verdiğin bir lokma ekmeği başımıza kakar durursun. Sende hiç mi Allah korkusu yoktur. Hiç mi vicdan, merhamet yoktur. Uğraşma bizimle. Şansını da fazla zorlama. Sabır taşı çatlayalı çok oldu!

Genç konuştukça, her laf Zalim Ağaya fena dokunuyormuş. Kimse demiş benimle bu şekilde konuşamaz. Beni sorgulayamaz. En son bu şekilde konuşanı kendi elimle bu şehrin meydanında astım.

Genç, o astığın benim babamdı demiş. Vah vah demiş Zalim Ağa, o zaman sıra sana geldi demek ki.

Ağanın adamlarından biri, Ağam müsaade et, şu densizi, hadsizi kırbaçlayalım. İbreti alem için şehrin içerisinde süründürelim. Sonra asmak istersen, karar senin.

Ağa durun demiş, ne diyecekse, desin, zehrini akıtsın, ağa karşısında ne şekilde konuşacağını bilmeyen dik başlı, asi ve sefil insanlara ne yaptığımı cümle ahali iyi bilir. Tam eline kırbacını almış ki, dur diye bir ses işitmiş. Bir de bakmış ki, şehrin Vali Paşası. Ağa hemen, buyurun Vali Paşa Hazretleri demiş.

Vali Paşa, ne istersin garibandan demiş. Ağa, kimse demiş bana sesini yükseltemez, beni eleştiremez, cezasını önce kendi elimle veririm, sonra atarım adamlarımın önüne, ondan sonra bir daha da böyle bir olay yaşanmaz. On yıldır ilk defa bir kendini bilmez karşıma dikildi, Vali Paşam, söyleyin ne yapayım?

Vali Paşa bu genci demiş, bana teslim et, senin gibi Ağaya nasıl karşı çıkıyor, bir de ben dinleyeyim, bir ceza da ben keseyim. Ağa, ne demek Vali Paşam demiş, emrin başımız üstüne, sen şimdi bunun böylesini ya zindana atarsın, ya da Fizan’a sürersin. Kendin bilirsin. Vali Paşanın adamları delikanlının elini bağlamışlar, alıp gitmişler.

Ağa toplamış adamlarını. Şimdi demiş keyfim yerine geldi. Vali Paşa halden anlayan adam. Dik başlılara tahammülü yok. Kimdi bu sefil? Ağanın adamlarından biri, Ağam demiş babasını siz astınız, çocuğun anasını size karşı geldi diye kalenin surlarından aşağıya biz attık. Bu çocuk o zamanlar neredeydi, nereye saklandı, kim sakladı, belki de şehirde değildi, onu bilen yok. Yalnız onların çocuğu olduğunu bilenler var. Zaten kendi de, ne olup bittiğini biliyor. Ya gördü, yada birileri anlattı.

Ağa, Vali Paşa bu sefile ne yapacak bir takip edin, bize yapacak bir şey kalırsa, onu da biz yapalım. Adam ne kadar garip varsa ayaklandırmaya meyilli. Böyle adamlar çok tehlikelidir. Babası şehrin yarısını ayaklandırmıştı. Çok kan döküldü. Sonunda bizim dediğimize geldiler. Şimdiki Sultanın babası, beni sürgüne gönderdi. Sultan ölünce de, genç Sultan af çıkarmış, geri geldik, işimizin başına geçtik. Aman ha, bu gencin akıbeti benim için önemli. Asmak, öldürmek işime gelmiyor. Özellikle bu genci. Sağ olsun Vali Paşa benim yapamadığımı yaptı. Haydi demiş herkes işinin başına, kimseye göz açtırmak yok. Kim karşı koymaya kalkarsa, Vali Paşaya teslim edeceğimizi söyleyin. Hatta götürün teslim edin. Akıllı olun. Ben fena işkillendim. Vali Paşa durup dururken çıkıp gelmedi diye düşünüyorum. Adamlar haklısın Ağam demişler. Bize de bayağı bir tuhaf geldi.

Vali Paşa, konağına geldiğinde, o delikanlıyı demiş huzuruma getirin. Gariban delikanlı, Vali Paşanın huzuruna getirildiğinde, Paşam demiş, beni bir zalimden mi kurtardın, yoksa bir başka zalim sen misin? Vali Paşa atın bunu zindana demiş, adamı ölümden kurtarayım, bana zalim desin! Atmışlar genci zindana. Haber Ağaya hemen ulaşmış. Ağam demişler. O densiz koskoca Vali Paşaya zalim demiş, o da atın şunu zindana demiş. Ağa, sevinir görünse de, içindeki kuşkuyu bir türlü atamıyormuş. O genç demiş yok olmadıkça, bana rahat huzur yok. Vali Paşa beni yanıltmaya devam ediyor.

Ertesi gün zindandan bir haber gelmiş. Zindana atılan genç zindancılarla kavga etti. Sonunda zindandan ölüsü çıktı. Ağa, işte demiş, şimdi oldu. Şimdi rahatladım. Adamlarından biri, Ağam demiş, Kale dibindeki garipler mahallesinin mezarlığına gömdüler. Cenazeye bende katıldım.

Vali Paşa, Zindancı başını çağırtmış. Zindancı başı, Vali Paşam demiş, delikanlı emniyette. Yaşlı bir mahkum vardı. O öldü. Onu delikanlı diye gömdürdüm kale dibi garipler mahallesi mezarlığına. Bu delikanlının babasıyla birlikte aynı mahallede büyüdük. Benim süt kardeşimdi. Bu çocuğu biz sakladık. Bu Ağa sürgüne gitmeden de ortaya çıkarmadık. Siz neden bu çocuğa sahip çıkarsınız. Vali Paşa, bu Ağanın adamlarının kale surlarından aşağıya attığı kadın benim kız kardeşimdi demiş. Sultanımız bütün meseleyi biliyor. Bu şehrin bu musibet Ağa ve adamlarından kurtulma zamanı geldi de geçiyor. Zindancı başı Vali Paşam demiş, ben ve adamlarım emrindeyiz. Hem öyle-böyle değil öl de ölelim. Senin gibi bir Vali Paşanın yanında olmazsak, bunun hesabını veremeyiz.

Vali Paşa, bana demiş önce kız kardeşimi surlardan atan adamı bulun. Ertesi gün Ağa, o adamına, git demiş Vali Paşa seni mükafatlandıracakmış. Efendi davran, bizi de mahcup etme. Ağanın adamı Vali Paşanın huzuruna çıkmış. Vali Paşa, sen demiş on yıl kadar önce, asilik yapan, Ağanın şehir meydanında astığı adamın karısını kale surlarından aşağıya atmışsın öyle mi? Evet demiş adam. Kocası asılınca, Ağamızın üzerine yürüdü. Ağamızı önce hançerledi, sonra tırnaklarını yüzüne geçirdi. Bütün şehir gördü. Çok şükür Ağamız ölmedi. Bizde o canavar ruhlu kadını çıkardık surun başına, bende kaldırdım aşağıya fırlattım. İyi yapmışsın demiş, Vali Paşa, dönmüş adamlarına asilere aman vermeyen bu adama bir kese altın verin demiş. Adam yerlere kadar temenna edip almış bir kese altını, varmış Ağanın yanına. Ağam demiş, Vali Paşa yeminle bizimle aynı kafadan, bir kese altın verdi bana o kadını surlardan aşağıya attığım için. Ağa işte bu çok güzel demiş, bir kese altında benden.

Gece yarısı, Ağanın adamının evine yüzü sarılı adamlar gelmiş. Yaka-paça yakalamışlar, ne biliyorsa anlattırmışlar, kayda geçirmişler sonra da ağzını bağlayıp, surların üzerine çıkarmışlar. Vali Paşa gelmiş, adamın yüzünü açmış, kendi yüzünü de, adam şaşkınlığını üzerinden atamadan, Vali Paşa adamı kaldırıp atmış surlardan aşağıya. Adamın çığlığı yankılanıp kalmış surlarda. Aynı gece, Ağanın bütün adamları yakalanmış birer, birer. Karşı koyanın kellesi uçmuş, aman dileyen atılmış zindana. Sabahın erken saatlerinde ise Muhafızlar gelmiş kapıya, Vali Paşam seni görmek ister demişler.

Ağa, Vali Paşanın huzuruna getirildiğinde, bir de bakmış ki, o öldü sandığı delikanlıda orada. Vali Paşa gel bakalım fitne başı, gel bakalım zalimin önde gideni demiş, bu şehri hem senden hem de senin zulmünden kurtarmanın zamanı geldi. Kim ne biliyorsa anlatmış o gün. Herkes eteğindeki taşları dökmüş. Ağa çökmüş. Eli ayağı düşmüş. Aynı gün çok canlar aldığı meydan onun asıldığına şahit olmuş. Su testisi su yolunda kırılır demiş ahali. Adalet tecelli etti. Zalimin zulmü son buldu.

Şehir şehire, Ağa Ağaya, Zalim zalime, delikanlı delikanlıya, Vali Paşa Vali Paşaya, ahali ahaliye, Zindancı başı Zindancı başına, olay olaya, kale kaleye, sur sura benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikayede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya, ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikaye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi

Mayıs

01 Mayıs 2024 Çarşamba 00:02
SON YAZILAR