Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Prof. Dr. Fikret Akınerdem

Aç Gözlü İnsan, İnsanlığı Açlığa Mı Götürüyor?

Aç Gözlü İnsan, İnsanlığı Açlığa Mı Götürüyor?

Küresel, ülkesel ve bölgesel ölçeklerde kuraklık iyice etkisini gösteriyor. Hemen tüm medya küresel ısınma, iklim değişiklikleri, kuraklık ve diğer kötü hava şartları ile ilgili haberler veriyor. Bir yerde kuraklık, başka bir yerde aşırı yağışlara bağlı olarak sel, fırtına veya diğer hava olayları söz konusu.

Ne oluyor, nereye gidiyoruz. Konu ile ilgili söylenecek çok şey var. Öyle de iklimler neden değişiyor. Neden bunca ve hızla değişim. Sözü geçen kelime ve terimlerin anlamlarına bir bakalım.

İklim değişikliği, “farklı zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik” şeklinde ifade edilmekte ve daha çok “küresel ısınma” olarak ortaya çıkmaktadır.

Küresel iklim değişikliğinin sebebi; fosil yakıtların kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayileşme gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazlarında hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda, yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişikliklerdir”.

İşin teknik detayına girecek değiliz ancak tüm bilimsel verilerle ortaya konan bir gerçek, “1800 lü yıllardan başlayan sanayileşme ile birlikte küresel ısınmanın hızla arttığıdır. Bu artış son 100 yılda 1 santigrat (0C) derece olmuştur. Sıcaklığın 1 0C artışı bile son yıllarda dünyanın normal gidişatını alt-üst etmeye yetmiş, bu nedenledir ki kötü hava olayları farklı yerlerde, farklı şekillerde vuku bulmaktadır.

Küresel iklim değişiyor ve ekosistem, insan sağlığı ve ekonomiye yönelik riskleri de artırıyor. Avrupa Çevre Ajansı’nın raporuna göre Avrupa bile değişen iklim şartlarının olumsuz etkileriyle yüzleşiyor. Küresel ısınmanın görülen bu kötü etkisi daha da artmaması için birtakım tedbirlerin alınması üzerine çalışmalar yapılıyor. Şu ana kadarki küresel girişimler Paris Anlaşması ile zirve yaptı. Bu anlaşmanın hedefleri oldukça iddialı (küresel ortalama sıcaklık artışını 2 °C’nin olabildiğince altında tutarak, artışı 1,5 °C ile sınırlandırmak). Bunca kötü şartlarda karşı büyük çaplı yeni bir yapılanma yapmadan küresel ısınmanın durdurulmasının başarılması pek mümkün görülmüyor. Öte yandan sera gazı salınımının azaltılmaması durumunda 2100 yılına kadar küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında yaklaşık 3°C’lik artış olacağı öngörülüyor. Bu durumda beklenenler:

Biyolojik çeşitlilikte yok olma, afetlerle birlikte can-mal kayıpları, salgın hastalık ve ölümlerde artış.

Susuzluk nedeniyle yapılamayan tarım, gıda kıtlığı ve açlık ve ölümlerde yükselme: Bu sebeple 410 milyon insan şiddetli kuraklıktan etkilenecek, öte yandan bazı yaşam alanları deniz su seviyesinin yükselişi ile sular altında kalacak; bu da var olan insan göçünü (1 milyara yakın) daha da tetikleyecek.

Bugün 500 milyon insanın gıda ve gelir ihtiyacını karşılayan mercan resiflerinin tamamı yok olacak.

Bu durumda Türkiye’de deniz yükselecek. İstanbul ve İzmir'de 50 cm yükselmesi durumunda 250 bin üzerinde kişi taşkınlar, toprak kaybı ve erozyonlarla karşı karşıya kalacak. Kıyı ekosisteminde bozulma, toprak ve suyun tuzlanma ve doğal drenaj kaybı olacak. Deniz canlıları %17 azalacak, oksijen ve gıda arzı düşecek, Egedeki balık stokları %18 düşecek, % 50’lere varan milli gelir kaybı yaşanabilecek.

Bilim bunu söylüyor. Birkaç senedir çok yerde yağışlar yetersiz, sıcaklık artışı bire bir hissediliyor. Yeraltı ve yerüstü suları çekiliyor, baraj ve göllerde su seviyesi düşüyor; Ülkem kuruyor. Geriye söylenecek tek; “tatlı su temininde dahi krizler görülüyor, açlık geliyor, Buna rağmen gıda ve su israfına devam edenler insanlık suçu işliyor; bizlere de HAYDİ HAYIRLSI demek kalıyor.

Yıllardır boşuna ‘toprak vatandır, su ile birlikte üretim demektir” demiyoruz. O sebeple de tarım önce yurt tutmanın, sonra vatan kalmanın; sağlığın, özgürlüğün, canlılığın ve enerjinin teminatıdır.

Tüm ülkemi, bu döneme hazırlıklı olmaya; israfsız ve normal bir hayata davet edelim, ne dersiniz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Prof. Dr. Fikret Akınerdem Arşivi
SON YAZILAR